İşsizlik artık istatistiklere sığmayan büyük bir kişisel ve toplumsal yıkım haline geliyor. İş bulamadığı için kendini yakan insanlar, işsizlik ve ekonomik sıkıntılara dayalı intiharlar ve kendine zarar verme eylemleri giderek artıyor. İşsizlik bir süredir sayılardan, verilerden çıkarak canlı bir insani dram haline geliyor. Çaresizlik, umutsuzluk, geleceksizlik ve güvencesizlik dramatik öykülere dönüşüyor. İnsanlar canlarına kıyıyor, ekonomik kriz “yok” diyenlere inat böyle ete kemiğe bürünüyor. İşsizlikte hiçbir iyileşme belirtisi yaşanmıyor. İşsizlik hem dönemsel hem de karşılaştırmalı olarak artıyor.

Ancak son kriz bir yana, Türkiye’de işsizliğin 2012’den bu yana yıllık ortalamalar düzeyinde düzenli olarak yükseldiğini akılda tutmak lazım. 2012’de yüzde 8,4 olan ortalama işsizlik 2019 Kasım ayı itibariyle yüzde 13’ün üzerinde. Üstelik bu sadece standart dar tanımlı işsizlik. Kentsel, geniş tanımlı, genç ve kadın işsizliği çok daha vahim bir durumda karşınıza çıkıyor.

Açıklanan yeni asgari ücret enflasyon karşısında daha ilk günden erimeye başlarken, aldıkları teşvikleri ceplerine indiren işverenler şimdi de işçileri hedef alıyor.

Bazı iş yerlerinde işten çıkarmalar şimdiden başlarken, işverenlerin bir bölümü ise işçilere 4250 lira veremeyeceklerini, bankadan yatıracakları paranın bir bölümünü elden geri alacaklarını söylüyor. İşçiye asgari ücreti bankadan yatırıp bir miktarını geri alma zaten yapılıyordu bu daha da yaygınlaşacak endişesi giderek artıyor.

Asgari ücret 4250 lira oldu. Bu ücretin emekçilerin hayatına nasıl bir etkisi olacağından bağımsız, rakam açıklandıktan sonra çok sayıda iş yerinde işten çıkarmalar yaşandığı söyleniyor ve hatta bunlara artan işyeri maliyetleri bahane edilerek çıkarıldıklarını söyleyen arkadaşlarımız oldu.

Özellikle bu gibi durumlarda işverenlerin ya da halkın ağzından patronların hep zarar ettiği, krizden en çok onların etkilendiği dile getirilir. Şöyle; kriz var işveren mağdur, döviz yükselir işveren zarar eder, asgari ücret masası kurulur işveren yine mağdur.

Böyle bir tartışma ortamı işçi sınıfı açısından baştan kaybedilmiş bir tartışmadır. Sürekli kâr artırıyorlar, devlet teşvikler yağdırıyor yine bunlar mağdur. Bu zemin işverenler işçilerin haklarına saldırırken meşruiyet alanı sunuyor. Pandemide fiili olarak işten çıkarma anlamına gelen ücretsiz izin uygulaması iş yükünü daha az işçinin sırtına bindirdi. İşverenler buldukları her kriz ortamını fırsata çevirdi.

2022 yılı asgari ücret tartışmaları da böylesi bir algıyla yapıldı. Daha bu tartışmalar sırasında işverenler, 'işçi çıkarmak zorunda kalırız’ diyerek işçileri tehdit etmeye başlamışlardı. Rakam açıklandıktan sonrada işçi çıkarmaya başladılar. Aslındaişverenlerin küçülmeye gidiyoruz bahanesiyle işten çıkarmalar yaptığı, bazılarındaysa asgari ücretin bahane edilmesiyle mağdur patron algısı yaratılarak işten çıkarmaların olduğu görülüyor.

Aynı iş yerinde, aynı üretimin gerçekleşebilmesi için çıkan işçilerin iş yükünü daha az işçinin sırtına yüklemiş olacaklar. Dolayısıyla bu da işçileri daha fazla çalıştırmak demektir. Özellikle işten çıkarmaların patronlar tarafından bu süreçte tehdit ve pazarlık unsuru olarak kullanılacağını göreceğiz.

Öte yandan, işten çıkarma dışında ödenen maaşın bir bölümünün işveren tarafından elden geri isteneceği, bunun işçilere şimdiden teklif edildiği belirtiliyor.

İşverenler bu süreci fırsat bilecek, kayıt dışı çalışma, ücretin bir bölümünün geri alınması, uzun çalışma saatleri gibi uygulamaların da işçilere dayatılacağı, yani 12 saat çalışırken şimdi 15 saat çalışmaları istenecek.

Kayıt dışı çalışma, sigortasız çalışma sürekli artıyor. Tekstil atölyelerinde, inşaatlarda pek çok işyerinde asgari ücret altında çalışma yapılıyor. Ayrıca işçiye asgari ücreti bankadan yatırıp bir miktarını geri alma zaten yapılıyordu bu daha da yaygınlaşacak.

Ülke ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olan istihdam yaratma ve işsizliğe çare olamama önümüzdeki dönemde de daha birçok dramı karşımıza getirecek. Üstelik açıklanan asgari ücret çalışanın cebine girmeden enflasyona yenik düşmüş, patron işçi arasında pazarlık ve iş tehdidi olmuşken…

Sorun büyük gençler umutsuz…

Umalım ki tarımsal kalkınma hamlesi başlasın. Umalım ki, üretimlerin yapıldığı sanayi kalkınma planları harekete geçsin ve yatırımlar o yönde olsun. O zaman gençlerimizin, çocuklarımızın geleceğe dair planları mutlaka olacaktır.