Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!...

-Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

İrticanın şu sizin lehçede manası bu mu?

 

Aslında her şeyi bu dizelerde özetlemiş merhum Mehmet Akif Ersoy…

Tüm İslam alemi bir sınavdan geçiyor. Hem de büyük bir sınavdan…

Farkında mısınız? Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Somali’de Sudan’da, Mısır’da, Lübnan’da, Suriye’de, kısacası üzerinde ben Müslüman’ım diyen insanların yaşadığı bütün topraklarda bir zulüm var.

Öldürülen, vurulan, kırılan Müslüman…

Öksüz ve yetim bırakılan Müslüman…

Gözlerinin önünde babası annesi şehit edilen Müslüman…

Doğmamış çocuğu ile vurulup öldürülen ana Müslüman…

Akan kan Müslüman kanı, yanan ciğer Müslüman ciğeri…

Tüm bunları yapan kim? Şöyle özetleyeyim, dünyanın bütün kahpelerinin bir araya gelerek Ortadoğu’da doğurduğu ve Müslümanların başına bela ettiği, kendileri dünyanın yaramaz çocuğu deseler de bana göre dünyanın o… çocuğu İsrail…

Şu mübarek Ramazan’ı üzerimize kara getiren, içimizi cayır cayır yakan, yürek sızlatan, çocuk katili, insanlıktan nasibini almamış lanet…

Acıma hissiyatı kalmamış bunlarda. Daha doğrusu kalmamış değil, hiç acıma hissi olmamış ki bunların. Kendi peygamberlerini dahi gözlerini kırpmadan öldürmeye cüret edebilen bir nesilden, soysuz bir toplumdan daha başka ne beklenebilir ki?

Düşünüyoruz, Müslüman kardeşlerimiz, sadece orada oldukları için can veriyorken biz ne yapabiliriz diye…

Düşünüyoruz, insan olanın din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın her şeyden önce insan olduğu için insana biraz değer vermesi gerekmez mi diye…

Ama bir de karşımızdakinin insan olmadığını düşünüyoruz ve yaptığı her şeyi kendisine reva görüyoruz.  

‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’diyor adalet timsali Hz. Ali... Artık susmamamız lazım. Biz sustukça, bu sessizlik içerisinde boğuluyor Gazze’deki küçük Musalar, Harunlar, Yusuflar, Yahyalar…

Biz sustukça sessiz çığlıklar ata ata şahadet şerbetini içiyor Fatımalar, Zehralar, Haticeler, Rabialar…

Yapabileceğimiz en güzel şey, daha gür bir sesle bağırmak, sesimizi zalim ve lanet milletlere duyurmaya çalışmak. Diyorlar ki, sokaklara çıkıp bağırıp çağırdık, naralar attık da ne oldu? Bir sonuca ulaşabilecek miyiz?

Evet ulaşabileceğiz… Nasıl ki, İbrahim Peygamber ateşlere atıldığında karınca su taşımıştı, o misal Müslüman kardeşimizin yakılmasına gönlümüzün razı gelmediğini her platformda gür bir şekilde haykırmalıyız…

Çünkü biz biliyoruz ki, İsrail lanet bir devlettir. Çünkü biz inanıyoruz ki, zulmeden aynı zulmü başında görecektir.

İnanıyoruz ki, yüce Allah kahhar ismi ile tüm zalimleri kahru perişan edecektir…

Ve diyoruz ki:

LA İLAHE İLLA ENTE SÜBHANEKE İNNİ KÜNTÜ MİNEZZALİMİN…