“Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Hz. Muhammed SAS)’i Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir (beridir). O, gerçekten işitendir, görendir.) -İsra suresi ayet:1-

Allah Rasulü (SAS) şöyle buyurdu:

“İsra gecesi eyerli ve gemli BURAK getirildi. (Burak) peygamberi sırtına bindirmemek için hırçınlık yaptı, bindirmemek istedi. Bunun üzerine Cibril-i Emin, Burak’a “Bunu (hırçınlığı) Muhammed’e mi yapıyorsun? dedi. Ve devamla Allah için senin üzerine bundan (Hz. Mhammed’den) daha kerem sahibi (mükerrem) bir kimse binmedi.” Bunun üzerine Burak (utancından) buram buram terledi.” buyurdu.

İsra’yı kutlamak kolay. Zira Mescid-i Haramla Mescid-i Aksa arası (İsra’nın, gece yolculuğunun gerçekleştiği güzergah) her ne kadar kültürel açıdan istilaya uğramışsa da coğrafi açıdan bağımsızdır. Bu sebeple İsra’yı (gece yürüyüşünü) kutlamak kolaydır. Ama Mi’racı kutlamak kolay değil.

Mi’rac mucizesi, Mescid-i Aksa’dan başlamıştır. Bu gerçeği Allah Rasulü (SAS) haber vermektedir. Şöyle ki;

“Burak’ı diğer peygamberler gibi bağladım, Mescid-i Aksa’da iki rek’at namaz kıldım. Cebrail şarap ve süt getirdi, ben sütü tercih ettim. Cebrail bana: “Fıtratı seçtin. Şarabı tercih etseydin ümmetin saptırırdı” dedi. Tevbe etmeyen şarapçıların vay haline!..

Peygamber (SAS) devamla Mescid-i Haram’dan Mescid- Aksa’ya Burak’la, dünya semasına Mi’racla, yedinci kat semaya meleklerin kanadıyla, yedinci kattan Sidrey-i Münteha’ya Cebrail’in kanatlarıyla, Sidrey-i Münteha’dan Kabe Kavseyn’e kadar Refref’le uruç etmiştir.

Allah, İsra suresi birinci ayette, “… etrafını müberak kıldığımız…” diye haber verdiği Mescid-i Aksa… Peygamberimizin (SAS) ayak bastığı eşik, Peygamberimizin üzerine basarak yükseldiği Hacer0i muallak, tümüyle Siyonist Yahudi’nin necis ayakları altında kirletilmektedir. Hal böyleyken Mi’racı kutlamaya nereden, nasıl başlayacağız?

Her Mi’rac gecesinde bu sebeple ruhum daralır, kalbim burkulur, için için sızlanırım. Ben Mi’racı kutlamaya nereden, nasıl, hangi yüzle, hangi hakla başlayacağım diye…

Eğer bugün Müslümanlar bunu idrak eder de kıyama kalkarsa cihat ruhu şahlanırsa, Kudüs ve Mescid-i Aksa Siyonist Yahudi’nin zulmünden, necis ayaklarından ve müşrik haçlının büyük şeytanının siyasi tasallutundan kurtulur, etrafı mübarek hale gelir.

Bugün Kudüs’ümüz:

a) Yaralı, binlerce şehidi var.

b) Bağrına siyon hançeri saplı.

c) Maddesiyle, manasıyla tecavüze uğradı, hala da uğruyor, necis Siyonist Yahudi’nin ayakları altında kan ağlıyor kan…

Küdüs’ümüz:

1- Dün Mekke’nin, Medine’nin, Kahire’nin, Kurtuba’nın, İstanbul’un kardeşiydi. Bugün yetim, bugün öksüz.

2- Dün Kabe’mizin kıble kardeşiydi. Bugün ilk kıblemizin altı oyuluyor, karnı yarılıyor… Siyonist Yahudi haçlı büyük şeytanın desteğiyle azdıkça kazıyor, kazdıkça azıyor, oydukça oyuyor… Bir iki istisnasıyla Muhammed ümmeti bu olup bitenleri sadece seyrediyor. Bazıları da Siyonist Yahudi ile kol kola…

Ümmet-i Muhammed, bazı kutsal değerlerini ve manalarını kaybettiği gibi, bazı kutsal mekanlarını da kaybetti. İşte Kudüs, işte Mescid-i Aksa, işte Endülüs, işte Kurtuba!..

Bu durumda bize düşen, dua silahını samimiyetle, ittika ile kullanmak. Zira Yüce Allah, Furkan suresi 77. ayette şöyle buyuruyor:

“De ki: Duanız olmasa neye yararsınız. (Allah size ne diye değer versin!”

Mü’minin en etkili silahı duadır. Kadir-i mutlak Allah’ın yardımına taleptir.

Dua; Aciz-i mutlakın Kadir-i Mutlaka aczini fakrını itiraftır.

Dua için dilde edeb, gönülde edeb gerekir.

Mi’rac:

O’na ulaşmak için kurulan maevi merdivendir. O’na yükselmek için tahsis edilen Rabbani asansördür…

Nebilerin ruhları, Allah’a bu asansörle çıkmıştır. Nitekim Hz. İsa (AS) semaya bu asansörle çıkarılmıştır. Bu hususta yüce Allah şöyle beyan buyurur:

“Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendine (nezdine) kaldırmıştır. Allah Azizdir, hakimdir.” -Nisa:158”

Allah, peygamberi İsa’yı Yahudilerden korumuş, öldürmelerine (çarmıha germelerine) mani olmuştur. İsa’yı kendi katına kaldırdığı da kesindir.

Mü’minlerin ruhları çıkarken yani sekerat-mevt halinde iken mü’minlerden bazılarının bu asansöre gözlerini diktiklerine zaman zaman şahit olunmaktadır. Bu sebeple sekerat-ı mevt halinde ona kelime-i şehadet, kelime-i tevhid okunur, telkin edilir…

Mi’rac-ı Nebi’de:

1- Tüm kainat, Allah Rasulü’ne (SAS) göründü.

2- Tüm ins ve cin göründü.

3- Tüm ebedi alem göründü. O da aynel yakîn gördü.

4- Böylece tüm kainat bilgisi zihnine nakşedilen aynen Kur’an’ın hakikatlerinin naşkelidiği gibi.

Mi’rac-ı Nebi Niçin Gerçekleşti?

Mi’racı yorumlayanlar bu soruya şöyle cevap vermektedirler;

1- Hz. Peygambere (SAS) yaratılmışların her birinde Esma-i Hüsna’nın tecellilerini birbir göstermek.

2- Kainatın bütün tabakalarına (katmanlarına) nazır kılmak.

3- Kainatın bir kısım sırlarına agah kılmak.

4- İlahi saltanatın tüm kainatı ihata ettiğine şahit kılmak için kainattaki varlıklar adına Peygamberi (SAS) muhatap kılıp hediyeler vermek için gerçekleşmiştir.

Mi’racın Ruh Beden Gerçeği:

Mi’rac-ı Nebi’de tayyı mekan, tayyı zaman gerçekleşmiştir.

Mi’rac-ı Nebi:

a) Bâtınî yönüyle seyru sulûku halktan Hakk’a yürüyüştür.

b) Zahiri yönüyle, Risalettir. Hak’tan halka hediyelerle geliştir.

Ruh-beden gerçeğine gelince, öncelikle:

1- Peygamberlerin maddi, manevi hususiyetlerini bilmek gerekir. Zira peygamberlerin ruhları mana alemiyle temastadır.

2- Peygamberlerin ruhları alem-i ervahla bilgilendirilmiştir.

4- Cebrail büyük bir ruhi güçle onlara (Peygamberlere) yaklaşır, ruhları faaliyete geçer.

5- Peygamberler Cebrail ile beraber olunca adeta bedenlerinden soyutlanırlar…

6- Cebrail Peygamberlere gelince bedeni fiziki ve biyolojik faaliyetleri durdurur, bütünüyle ruhlaşır, melekleşir…

Bu hususta Allah Rasulü (SAS): “Ben sizin gibi değilim. Allah beni yedirir, içirir.” buyurur. -Buhari-

Peygamberlerin bedenleri ruhaniyete dönüşünce, maddi ihtiyaçları ortadan kalkar. Aynen kış uykusu gibi, Ashab-ı Kehf gibi… Allah dileyince oluyor…

7- Büyük güç kaynağı Cebrail ile Peygamberlerin ruhları birleşince bütün mekan tayy oluyor (katlanıyor). Mi’rac’ta da bu olmuştur.

Velinin Seyr-u Sulûku ile Peygamber (SAS) Mi’rac’ını mukayese edersek, Mi’racı daha iyi kavramış oluruz. Şöyle ki:

1- Velinin sey-i Sülûkunda tayy-ı mekan cüzidir, hastır.

2- Peygamberin miracında (Seyr-u sülûkunda) ise tayy-i mekan külli ve âmdır.

Velininki arzda, peygamber (SAS)’inki ise tüm kainatı, insü cinni, ahireti kapsar.

Velinin sey-u sülûkunda alıp dağıttığı güneşe tutulan aynadan eşyaya akseden nuru (ışığı) kadardır. Bu gerçeği anlayabilmek için ayna ile güneşi mukayese etmek gerekir.

Dehşetli Manzaralar:

a) Hz. Adem’e zürriyetlerinin ruhları arzediliyor, o da mü’min ruhlar için:

- Bunların kitaplarını (amel defterlerini) Illıyinde (cennetin en yüksek tepesinde) kılın!..

Kafir ruhların kitaplarını Siccilde (Cehnnemin bir deresinde) kılın diyordu…

b) Baktım ki, insanların bazılarının dudaklarını ‘deve dudağı’ gibi kesiyorlar. Ağızlarına ateşten bir taş (kor şeklinde) koyuyorlar, arkalarından düşüyor.

Cebrail’e, kim bunlar diye sordum. Cebrail bana:

-Yetim malı yiyenler dedi…

c) Baktım bazı insanların derilerinden sırımlar (et parçaları dilim dilim) kesiliyor, ağızlarına tıkılıyor… “Yediğiniz gibi yiyin” deniliyor. Bunlar kimlerdir diye Cebrail’e sordum. Cebrail bana:

- Alaycılar ve gıybet edenlerdir dedi…

ç) Baktım bir sofrada ciğfe, diğer bir sofrada cennet nimeti var. Ciğfeden yiyenleri gördüm ve Cebrail’e bunlar kimler diye sordum. Cebrail bana:

- Bunlar, helal olanları bırakıp haram olanları tercih eden, zinakarlardır, dedi…

d) Baktım bir kısım insanların karınları evler gibi şiş. Al-i Firavun’un yolu üzerindeler. Firavun, sabah akşam ateşe azrolunuyor (sokuluyor). Şiş karınlılar Firavun’u görünce debeleniyorlar. Bunlar kimlerdir diye Cebrail’e sordum. Cebrail bana:

- Bunlar faizcilerdir dedi…

e) Baktım bazı kadınlar, memelerinden asılmışlar. Bunlar kimlerdir diye sordum. Cibril bana:

- Bunlar zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlardır dedi. -Mi’rac hadisi – Buhari –

Vahiy Diliyle Mi’rac Mucizesi: (Neml 1-18 arası)

1- “Battığı zaman andolsun yıldıza ki arkadaşımız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı. O, kötü arzularına göre de konuşmaz. “1,2,3. ayetler)

(O’nun konuşması kendisine) vayhedilenden başkası değildir. (4. ayet)

Çünkü onu kuvvetlinin kuvvetlisi (Cebrail) öğretti ki, O, aklında ve davranışında kamil bir melektir. Hemen kendi asli suretine girip doğruldu. İşte o zaman kendisi en yüce bir ufukta idi. (5,6,7. ayetler)

Sonra ona yaklaştı ve sarktı iki yay kadar, yahut daha yakın oldu. Allah vahyettiği şeyi bunun üzerine vahyetti (gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı… (8,9,10,11. ayetler)

O’nun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? (12. ayet)

Andolsun O’nu Sidret-ül Münteha’nın yanında önceden bir defa daha görmüştü. (13, 14. ayet)

Cennet-ül Me’va da onun yanındadır. (15. ayet)

Sidreyi kaplayan kaplamıştı. (16. ayet)

Muhammed’in gözü kaymadı ve kamaşmadı (17. ayet)

Andolsun O, Rabbi’nin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. (18. ayet)

Necm suresi ilk ayette zikredilen yıldızdan maksadın Süreyya Yıldızı olduğu ileri sürüldüğü gibi, bu yıldızdan muradın Kur’an-ı Mucizeülbeyanın ayetleri veyahut da Allah Rasulü Hz. Muhammed (SAS)’in olduğu yorumu yapılmıştır. Yıldız konusunda müfessirler arasında ihtilaf doğmuştur.

Yıldızın batması ve doğması da kıyamet günüyle tefsir edilmiştir.

Allah Rasulü’nün (SAS) Mi’racda Allah’ı gördüğü hususu ise ihtilaflıdır. Necm Suresi 17. ayetin tefsirinde bazı müfessirler Peygamberin (SAS) Allah’ı gördüğünü yorumlamışlar; bazıları da bu ayetten bu mana çıkmaz demişlerdir.

Necm 17. ayette yüce Allah şöyle buyurur:

“Muhammed’in gözü kaymadı ve kamaşmadı.”

Allah Rasulü’nün (SAS) Cebrail’i Mi’rac hadisesinde gördüğü ileri sürülmüştür.

Hediyeler:

Birinci Hediye:

Bakara Suresi’nin 285 ile 286. ayetleridir. Bakara Suresi’nin 284. ayeti nazil olunca başta Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Abdurrahman bin Avf, Muaz bin Cebel ve bazı sahabi sarsıldı… Hemen bu halde iken Allah Rasulü Hz. Muhammad (SAS) koştular ve:

- Ya Rasulullah! Yemin ederiz ki, bu ayetten tüyleri titreten, kalbi sızlatan, dudakları kıpırdatan daha şiddetli ve daha deşhetli bir ayet inmedi. Kalplerimizden geçenlerden Allah bizi hesaba çekecek, yandık vallahi!.. Bakara 284’te Allah şöyle buyuruyor: “…siz izinizdekileri açığa vursanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker…”

Allah Rasulü (SAS) onlara:

“- Beni İsrail’in Musa’ya dedikleri gibi: “Semiğna ve asânâ”: İşittik, isyan etti mi diyeceksiniz? Hayır hayır. “Semiğna ve atâğna” işittik, itaat ettik diyeceksiniz” buyurunca, ashab sakinleşti, rahatladı… Kemal-i edeble Rasulullah (SAS)’in huzurundan ayrıldılar.

Bu söyleşiden kısa bir müddet sonra Mi’rac mucizesi gerçekleşti. Bakara Suresi’nin 285, 286. ayetleri hediye edildi…

2. Hediye: NAMAZ

1- Kelime-i Şehadetin alameti.

2- Dinimizin amelî direği. (Namaz, dinin direğidir.) -Hadis-

3- Bütün ibadetlerin hulasası, fihristi.

4- Mü’minlerin ahlaki sigortası (hiç şüphe yok ki namaz (insanı) her türlü kötülükten, gayri meşru işlerden alıkoyar. Fahşı, münkeri yok eder” -Ankebut 45-

5- Mü’minin manevi iksiridir. (en güçlü devasıdır)

6- Mü’minin diriliş hamlesine vesiledir, vasıtadır.

7- Fenafillah makamı (secde) ondadır.

8- Tevhid, şehadet ondadır.

9- Tehiyyat-ı selam ondadır.

10- Rabbani rabıtalar (Allah ile Cibril ile Peygamber ile) ondadır.

11- Rabbani sulta (saltanat hakimiyet) ondadır.

12- Kulluğun bütün fonksiyonları ondadır.

13- Duanın özü ve şifanın gücü ondadır.

14- Kelime-i şehadet ve Fatiha karşısına muhasebe ondadır.

İşte bu sebeplerle Peygamber (SAS)’in ifadesiyle: “Namaz mü’minin miracıdır.”

Ne mutlu mi’rac-ı Nebi’nin ve kendi mi’racının şuuruna erenlere…

Ne mutlu Rabbi ile kendinin mi’racında (namazında) günde 5 defa buluşana…

Mü’min kendi miracının şuuruna ermek için:

1- Kainattaki varlıklara ve ahenge bakıp temaşa etme ibret alma, ders çıkarma makamında kendini gördü. Allahu ekber diyerek tekbir aldı, namaza durdu…

2- Mü’min kainattaki varlıklar içinde şeriat-ı garranın dellallığı makamında kendini gördü, istiaze ile, besmele ile, Fatiha ile, tilavet-i Kuran ile namazda kendini buldu.

3- Mü’min, rahmet-i ilahiyenin hazinelerindeki sonsuz, sınırsız, sayısız nimetlerini deruni hislerle tadıp, lezzetine erme, sahibine şükretme makamında kendini gördü. Allahu ekber deyip divana durdu…

4- Mü’min, Esma-i İlahiye’nin (Esma-i Hüsna’nın) definelerindeki cevherleri manevi cihaz larla bulup çıkarmak ve insanlığa sunmak makamında kendini sorguladı. Allahu ekber diyerek secdeye vardı. Fenafillah makamında Allah’ı buldu.

5- Mü’min, fani alem güzergahından geçerek, ebedi aleme yaptığı Cemalullah yolculuğunda alınacak azığın en zarurisinin namaz olduğunu idrak etti. Allahu ekber diyerek namaza koyuldu…

6- Muhakkak ki mü’min, kader çizgisi üzerinde kudret kalemiyle yazılan ve kainata ilan edilen mektubat-ı Rabbani’yi (Rabbani mektuplar mecmuası insanı) okumak, incelemek, anlamak, kavramak makamında kendini gördü, tekbirler namazını tamamladı, Mi’racına erdi…

7- “İnsan olduğu için İslam oldu” fikri uhidiyyet ufkunda doğdu. “Namaz kılmayanın Müslümanlıkta hakkı yoktur” – Hz. Ömer- Kaziyesinin şuurunda olarak namazını eda etmenin huzuru ile yine de istiğfar için ellerini iki dilekçe Allah’a sundu…

8- Mü’min, yüce Allah’ın Celaline karşı kavlen, fiilen, dua ikliminde kendini buldu…

9- Mü’min Cenab-ı Hakkın Kemaline karşı kalben, ruhen, bedenen, linasen, alem-i ervahtaki ikramını isabet için huzurunda tefekküre, tezekküre daldı.

Diriliş iksirini yudum yudum içerek mi’racına çıkarak kurtuluşa eren müttaki mü’mine ne mutlu…

3. Hediye:

Şirke bulaşmayanların büyük günahlarının affedileceği müjdesidir.

Mi’rac gecesinin Ümmet-i Muhammedin her türlü beladan, musibetten, gafletten kurluşunu vesile olmasını Rabbimden niyaz eder, İsra ve Miracınızı tebrik ederiz.