Anadolu’da bir çok işletmede, kendi çalıştığım işletmelerde,  çalışanlarla görüşmelerimden işletmelerin insan kaynaklarına bakışı ile ilgili çıkardığım sonuçlar;

  • El elin işini ıslık çalarak çalar, kesinlikle işinin başında olacaksın, yetki devretmek tehlikelidir,
  • Çalışanlar kesinlikle kötü niyetlidir, o her zaman dürüst olduğunu ispat etmek zorundadır,
  • Güvenilir insanla çalışmak, sistemle çalışmaktan daha iyidir,
  • Çalışanları sürekli ve kontrollü bir şekilde taciz etmek lazım, incinirse özel görüşmelerle gönlü alınır
  • Her çalışana mavi boncuk dağıtılarak, onlar olmazsa bu işin olamayacağı ifade edilir, hatta en güvenilir insanın o olduğunu ifade ederler
  • İnsanlar, ne kadar zorlanırsa o kadar iyi çalışır, çok sıkı takip gerekir
  • Mümkün olduğunca kendine ayıracak zaman bırakılmamalıdır,
  • Kariyer planı işe yakınlıkla değil belirli insanlara patrona ve yöneticilere yakınlığa göre değerlendirilir
  • Çalışanlar sık sık dışarda hayatın zorluğu ile korkutulur,
  • Dışarda iş arayanın çokluğu sıklıkla dile getirilir, son zamanlarda Suriyeliler bu önermeye fazlasıyla destek olmuştur
  • İş içerisinde eğitim vakit kaybıdır,
  • Çalışanlar arasında işletmeye dönük ekip ruhu oluşturmak bile tehlikelidir,
  • İnsanlar birbirinin hakkında kötü konuştukça işletme güvende olur,
  • Çalışanları taktir etmek tehlikelidir, mümkün olduğunca onun eksik tarafları konuşulmalıdır,
  • Performans değerlemesi, çalışan ben iş buldum gidiyorum deyinceye kadar kolay kolay yapılmaz. Eğer ben gidiyorum derse; orada ne kadar alacaksın denir, sonra biz zaten artış yapacaktık, bu senin hakkındır diyerek ücret arttırılır.
  • Pozisyonlar iş tanımına göre değil,karar veren pozisyondaki kişinin iki dudağı arasındadır.Onun için genel müdür bile gerçek genel müdür değildir.
  • Genelde yöneticiler sorumluluklar için tayin edilir. Her türlü problemden sorumludur, çoğu zaman hiç karar verme yetkisi yoktur. İşin sorumluluğunu alıp sevk ve idare ikinci plandadır.
  • Yönetimin en tepesindeki kişiden daha bilgili kimse olamaz, zaten çoğu tepe yöneticiler bunun için yönetebilecekleri bir organizasyon kurarlar. İşletmenin gereği çok da önemli değildir.
  • Birçok departman işletmenin gereğinden değil, başkalarının da böyle bir departman kurup kurmadığına göre kurulur
  • Bu işletmelerde insan kaynakları işlemleri pek yapılmaz.. Çok büyük olanlarında da insan kaynakları departmanı bunun için yoktur.
  • Muhasebe devlete karşı şeklen ve zorunlu olarak yapılması gereken işlemler için vardır. Muhasebe yönetim aracı olarak kullanılmaz.
  • Mali analiz, maliyet, bütçe çalışması bunun için çok uzak işlemlerdir.
  • İşletme geleceğe yönelik politikalar oluşturamaz, sadece patronlar bu işi yapar. Onun için işletme patrona ayak uydurmakta zorlanır.
  • Çalışanın ücreti ne kazandırdığına göre belirlenmez,başka işletmede ne veriliyor ona bakılır.

 Bu liste uzayıp gider..

 Yani bu işletmelerde işletmenin tamamı hedefe göre yönelmekte bunun için zorlanır. Çalışanlar sürekli endişe halinde olduklarından, düşünebilme kabiliyetleri daralmıştır. Moral motivasyon seviyesi düşüktür. Yarından endişelidir. Kariyer planı yapmak çoğu zaman aklına bile gelmez, gelemez. Bu durumdaki çalışanlar hangi seviyede olursa olsun, üretime verimliliğe ve karlılığa katkı sağlayamaz.

Zaten işletmelerin çoğunda katkı sağlaması da istenmez. Neden uluslar arası markamız yok? Neden uzun süreli işletmelerimiz olmuyor? Neden parasal olarak büyümeyi başarıyoruz da bir türlü gelişemiyoruz? Bu soruların cevabı belki de yukarıdaki tespitlerin arasında gizli.

 Aslında her insanın, çalışanın işi için söyleyeceği çok şey vardır. Bir röportajda İshak Alton’a sormuşlardı; Sihirli bir gücünüz olsa, ne yaparsınız? Diye

O da; Benim sihirli gücüm var , çalışanlarım demişti. Onları iyi motive eder, doğru şekilde işe yerleştirir, ne istediğimi doğru şekilde ifade edebilirsem onlar harikalar meydana getirir, getiriyorlar demişti. Gerçekten insanlar doğru yönlendirilir, doğru zamanda, doğru ölçüde, doğru mekanda doğru motivasyonla sevk ve idare edilirse iş yerlerinin hem bireysel hem ekip olarak keşif ruhu gelişir, sıra dışı işler meydana gelir.
Belki de yöneticilik insanlarının potansiyelini doğru hedefe yönlendirmek, doğru motivasyon kullanmaktır. Sadece bedenen değil ruhen ve kalben iş yerine getirilebilirse,

İnsanların potansiyelini hedefe kanalize etmektir. Tabii ki işletmelerin gerçekçi hedefleri varsa . Eğer gerçek yöneticilik başarılabilirse, insan kaynaklarının potansiyelinin harekete geçtiği görülecektir. Hiç umulmayan insanlardan sıra dışı fikirler çıkacak, Her zamankinden daha samimi işine sarılacaktır. Çünkü ona değer verilmiştir, insan yerine konmuştur. İnsan kaynağının uyuyan gücü hareket geçmiş demektir. Bir de bu açıdan bakabilmekte fayda var. Belki de karşılaştığımız bir çok sorunun altında , bu açıdan bakamamak yatıyor.