Bugün son günlerde yaşanan ekonomik gelişmelerden, ekonominin fay hattında yaşanan büyük kırılmalardan sonra adeta herkes ekonomist gibi yorum yaparken biz yapmayacağız. Aslında değineceğimiz konunun da esas temeli ekonomiye dayansa da yaşanan iniş çıkışların dışında duracağız bugün…

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen gündür. BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.

99 yılından bugüne ne ile mücadele edildi de kadını şiddete karşı koruyabildi bu kararlar hiç kimse anlamış değil.

Hiçbir duygu ya da davranış şiddetin gerekçesi olamaz.

Şiddet sonuçları itibariyle sadece şiddet gören kişiyi değil aynı zamanda bir babayı, bir evladı, bir kardeşi, geniş ölçekte toplumu ve uzun vadede de geleceğimizi etkiliyor. Şiddete maruz kalan kişiler kadar şiddet mağdurunun yakınları da zarar görüyor. Bu dalga büyüdükçe toplumsal travmalara sebep olarak ilerlemenin, gelişmenin ve en önemlisi toplumsal huzur ve güvenliğin önündeki en büyük engellerden biri haline gelebiliyor. Bu nedenle şiddete karşı sessiz kalmak ve şiddete göz yummak mümkün değil. Şiddet mağduru bugün hiç tanımadığımız biri olabileceği gibi yarın bir yakınımız da olabilir. Bizler şiddete göz yumdukça şiddet kendine yer bulur.

Bir insan hakkı ihlali olan ve coğrafi sınır tanımaksızın tüm dünyada varlığını sürdüren şiddete karşı duyarlılığı artırmak amacıyla KADEM kampanyalar düzenliyor. Bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddet; dil, din, ırk, sınıf, mezhep, cinsiyet ayırt etmeksizin tüm toplumların ortak sorunu. Her zaman olduğu gibi şimdi ve gelecekte de şiddete kaşı topyekün mücadelenin kesintisiz devam etmesi gerekmektedir.

Kadına yönelik şiddetin farklı dinamikler barındırması sebebiyle mücadelesi de bütüncül bir çabayı gerekli kıldığı, bu anlamda da eğitim müfredatlarından medya içeriklerine, hukuk düzenlemelerinden sosyal politikalara kadar pek çok alanda eşgüdümlü bir yönetim sisteminin benimsenmesi şiddetin önüne geçilmesinde ciddi bir etki uyandıracaktır.

Toplumda huzuru ve güveni tesis edebilmek için belirlenen kurallar, öncelikle kötülüğü engellemeyi hedefler. Toplumdaki birlik hali ve güçlü sosyal yapı, içinde yaşayan kişilerin kendilik bilinçlerini de güçlü kılar. Böylelikle toplumdaki her fert şiddet karşısında şiddete göz yummayarak ses verebilir.

Kadına yönelik şiddetin, son yıllarda yaşanan kadın cinayetleri ve boşanma sebepleri araştırıldığında temelinde yatan birincil sebep olarak ekonomik nedenler gösterilmekte. Şiddetli geçimsizliklerde, yeni bir yaşamın başlangıcında sorumlulukların arması, ekonomik yetersizlikle birlikte ihtiyaçların karşılığını bulamaması şiddete birincil kapı açan etkenler arasında yerini alıyor. Diğer tarafta aldatma, ya da eşler arasında gelir uçurumunun da psikolojik olarak baskı oluşturmasından dolayı eşler arasında tahammülsüzlüğün artmasıdır. Yapılan araştırmalar sonuçların bu yönde olduğunu açık ve net olarak göstermektedir. Şiddetin kadını ya da erkeği olmaz. Her kime olursa olsun insan haklarını gasp etmek, yaşam hakkını elinden almak demektir.

Şiddete dur demenin ya da bunu önlemenin birincil yolu toplum psikolojisini iyi yönetmekten, bireysel silahlanmanın engellenmesinden geçmektedir. Cinayet işleyenlere bakınız. Ne kadar kolay silah temin ediyorlar. İnternetten silah satışı mı olur muş? Demeyin oluyor çünkü…. Bireysel silahlanmanın bir an önce önüne geçilmeli, şiddete meyilli toplumu şiddetten uzaklaştırmalı. Üstelik kadına şiddet uygulayanların mahkemelerde sudan sebeplerle salıverilmeleri de kadınların bu durumla daha fazla karşılaşmasına neden olacaktır.

Unutmayalım şiddete göz yumarsak, şiddetin önüne geçemeyiz. Bir kadın olarak, kadına fiziksel ya da psikolojik olarak uygulanan şiddetin hep karşısında olduk. Fakat toplum olarak, anneler olarak evlatlarımızı ve çevremizi bu konuyla alakalı bilinçlendirmezsek yarın şiddete uğrayan belki de bizim yakınlarımız olabilir.

Şiddete dur !.. diyelim.