Yılbaşı ve Noel ayrı şeyler olsa da 1 Ocakla başlayan Miladi Takvim Hz İsa'nın doğumunu milad kabul etmiştir. Hıristiyanlar bu gecede iki sevinci bir arada yaşarlar; hem peygamberlerinin doğumu için hem de tüm dünyaya kabul ettirdikleri takvimlerinde eski yılın bittiğini yeni bir yılın başladığını kendi medeniyet persfektifinden dünyaya gösterdikleri hatta yaşanan bir yıl içerisindeki önemli günleri kendi değerlerine göre tanzim edip kültürlerini egemen kıldıkları için!

Bu yıl, iki peygamberin doğum gecesi kırk sekiz saat ara ile bir birine yakın düşmüştür. Bu günkü yazımda iki Medeniyetin Peygamber doğumunu kutlama farkını anlatacağım. Batılıların yılbaşı, festival, balo ve diğer etkinliklerinde bireysel zevklenme ve eğlence kültürü vardır. Tüm yaşamlarını hedonist (zevk alma) üzerine bina eden Batılılar, kendileri eğlenirken yeni yıla giren fakirleri, yoksulları, ülkelerinde bombalar altında kalan çocukları hiç düşünmezler, okyanusun ortasında ölüm kalım mücadelesi veren konteynırların arasında umut yolculuğuna çıkan insanlar akıllarına bile gelmez. Her gün açlıktan ölen binlerce insan ve ülkelerinden göç etmek isteyip de eğitimlerinden mahrum kalan öğrenciler bunların keyiflerini kaçırmaz.

Peygamberlerinin doğumunu bir eğlence aracı haline getiren ve eğlenmeyi yalnız kendilerinin hakkı olarak gören bu insanlar geride yalnızca sarhoşluk, uyuşturulmuş bedenler, tabak-çanak kırmalar, tacizler, israf ve insana yakışmayan çılgınlıklar bırakmakla kalmıyorlar aynı zamanda fakirlerin ve onlara özenen yoksulların kin ve düşmanlıklarını da kazanıyorlar. Çünkü bencilliğin sonucunda sadece kendisine hırs ve intikam penceresinden bakan onun gibi olmak isteyenler olacaktır.

Peygamberin doğumunu kutlamak demek, O'na ve O'nun getirdiği değerlere sahip çıkmak demektir.  Peygamberin doğumunu insan onur ve haysiyetine yakışmayan eğlencelerle kutlayanlar; demek ki Peygamberin Allah'tan aldığı vahyin ve inşa etmek istediği düşünce dünyasının kendileri için bir anlam ifade etmediğini de göstermiş oluyorlar. Peygamberin doğumunu bir insanın doğumu gibi kutlamanın bir mantığı yoktur. Peygamberin doğumunu kutlamak sadece mevlit dinleme, gülsuyu ve kandil simiti dağıtmakla kutlanıyorsa bu da beyhudedir. Bizim dünyamızda Peygamberin doğumunu kutlamadan ziyade Mevlid Kandilleri ve Kutlu Doğum Haftaları birer O' Yüce Rasülü anlama çabaları olmalıdır.

Bizim Hıristiyanlardan farkımız gerek Bayramlarımız gerekse Kutsal gecelerimizde fakirler ve yoksullara sadaka verilerek onları bu mübarek günün sevincine ortak etmektir.  Ramazan Bayramından önce zekatların yanı sıra Fıtır Sadakası ile bayram sevincine garipler de dahil edilmeye çalışılır, Kurban Bayramında etler dağıtılarak etler yalnız yenilmez, onların da duaları alınır, Kandil geceleri öncesinde aynı şekilde gariplere sadakalar verilir onlar sevindirilir hep birlikte camiye gidilerek o gecenin önemi anlaşılmaya çalışılır. Tüm insanlarla omuz omuza kardeşçe, gecenin tebrikleşilmesiyle Kandil sevinci gönüllerde birlik ve beraberliğimizin kökleşmesine sebep olur. Dolayısıyla onların kutladıkları geceden kin, düşmanlık ve intikam duyguları büyürken bizim gecelerimizin sabahında dualar, namazlar ve selamlar Rabbimize yükselir.

Bizim başka farkımız da Peygamberimizin doğduğu geceyi o gecenin ruhundan uzak belli şekli ritüellerle merasime dönüştürmek değildir.  Kutlamak kelimesi bizde kifayetsiz kalır. Bizde Gecenin ihyası vardır. İhya; hayat verme, diriltme demektir. İhya etmek; Efendimizin getirdiği değerler ölçüsünde ne kadar yaşıyorum diye hayatın muhasebesini yapabilmektir. Peygamberimizin doğum geceleri şayet bizi gafletten uyandırmıyor, O'nun yeni bir sünnetini yahut hadisini öğrenmemize vesile olmuyorsa kutlanmasının da bir anlamı yoktur. Eğer her Mevlid Kandili'nde Rasülullah'ın bir yönünü keşfedip hayatımıza tatbik edebiliyorsak o gece bizim için değerlidir. Onun için Diyanet İşleri Başkanlığımız Kutlu doğum Haftaları için her yıl bir konu belirliyor. Çünkü Peygamberimizin gerçekleştirdiği devrimler Kur'an'ın yeryüzünde hayat bulmasını sağlamıştır. O'nu sevmek demek O'nu hayatımızın her alanına taşıyabilmekten geçer.

Bizim için Peygamberimizin doğum geceleri O'nun getirdiği Kur'an'la tanışma gecesi olmalıdır. Kur'an'dan bilmediğimiz bir ayeti öğrenme gecesi olmalıdır. Peygamberle olamadığımız günlerin acısını içimizde taşıma günleri olmalıdır. Hülasa Hıristiyanlar yılbaşında dinlerini oyun ve eğlenceye çevirirlerken bizim Medeniyetimizde Rasülün doğum gecesinde O'na yakın olabilme, O'nun yoluna yaklaşabilme anlayışı vardır.