Hakikaten yaşanmış bir olayın fıkrası

 

Fıkralar ya yaşanmamış veya hakikaten yaşanmış bir oluşumu anlatır bizlere

Bizleri sadece güldürmekle kalmaz,  ince den bir ders alma payı da bulunur.

***

Okuyuculardan veya İnternet gruplarına gönderilen mailler den fıkralar gelmektedir.

Bunların hepsi bir değer olmakla beraber. Sonucunda hayretiniz veya kendinizi tutamadan güldüğünüz olur.

Bu gün de tarihten, siyasetten, tahkir ve taşlamadan arınarak kalmak için. Hakikaten olmuş bir fıkra sunmak isterim.

***

Malumunuz. Müşteri bir mal aldığında hatalı çıktı mı üzülür.

Aldığı yere başvurduğunda ekseriya Müşteri haklıdır kanaati ile işlem görür.

Görmeyenler mahkemelik olabilir.

***

Mahkemelik olanları, sadece müşteri ile değil satıcı ile bağlantılı olarak başka bir konular da çıkacak olay da mahkemeye düşer.

***

İşte burada alıcı-satıcı arasında geçen dava değil. Satıcı ile yardım elemanı personel arasında olmuştur.

Müşteri ile satıcı yardım eleman arasında geçen telefon konuşmasını öğrenen firma, yardım elemanını işten kovuyor.

Eleman da şirketi ”Gerekçesiz olarak isten çıkarıldım” diyerek dava ediyor.

***

Bu olayın Mahkeme tutanaklarından alınmış belgeli bir fıkrası. Okuyalım.

***

                 

                 

 

 World Perfect ( bilgisayar da, elektrikli daktilo gibi yazı yazdıran bir programın adı veya markasıdır.)

Alan müşteri ile bunu satan firmanın elemanı arasında banda kaydedilmiş telefon konuşmasını okuyacağız.

***

—World Perfect yardım hattı, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim.

—World Perfect`te bir sorun oldu.

—Nasıl bir sorun?

—Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti.

—Gitti mi?

__Yok oldu!

—Ekranda su anda ne görüyorsunuz?

—Hiçbir şey.

—Hiçbir şey mi?

__Evet, yazdığım hiç bir şey ekrana çıkmıyor.

—Hâlâ World Perfect programında mısınız yoksa programdan çıktınız mı?

—Bunu nereden bileyim.

—Ekranda bir "C" harfi görüyor musunuz?

__Bir "hece" mi?

__Boş verin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı?

—Söyledim ya hiç bir şey yazmıyor.

—Monitör üstünde yanan bir lamba var mı?

—Monitör ne?

—Ekranı olan yer, televizyon camı gibi... Bunun üstünde çalıştığınızı gösteren küçük bir lamba var mı?

—Bilmiyorum.

—Monitörün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. Görebiliyor musunuz?

—Evet.

—Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlımı bana söyleyin.

—Bağlı.

—Harika. Monitörün arkasına bakınca bağlı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi?

__Görmedim.

—Tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonun da bağlı olması lazım.

—Evet buldum.

—Tamam, simdi onu takip edin bilgisayara bağlı mı diye bakın.

—Kabloya ulaşamıyorum.

—Ulaşmayın, bağlı mı diye bakabilir misiniz?

—Olmuyor.

—Bir şeyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına baksanız...

—Eğilmek dert değil, karanlık olduğu için bakamıyorum.

—Karanlık?

—Ofisin ışıkları kapalı, pencereden gelen ışık yetmiyor.

—Ofisin ışıklarını yakın.

—Yanmaz.

—Neden?

—Elektrikler kesik.

—Elektrikler mi kesik. Tanrım! (kısa bir sessizlik) Bilgisayarın kutusu, kitapları her şeyi duruyor mu?

—Evet dolapta.

—Simdi bilgisayarı sökün, aynen aldığınızdaki gibi paketleyin ve aldığınız dükkâna iade edin.

—Durum bu kadar kötü mü?

—Korkarım öyle!

—Peki tamam. Onlara ne diyeceğim?

---"Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalım" diyeceksiniz

***

Hoşça kalınız.