Aile, toplumsal yapının en temel kurumudur. Bireylerin evlilik yoluyla aile kurma kararı almasının nedenleri gibi boşanma yoluyla evliliği sonlandırmasının nedenleri de sosyal bilimciler açısından merak uyandıran bir konudur.

 Hem ulusal hem de uluslararası ölçekte yapılan incelemeler, boşanma oranlarındaki artışı çoğunlukla sanayileşmenin toplumsal yapı üzerinde yarattığı etkilere bağlamaktadır.

Türkiye de tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte hızla şehirleşme sürecine giren, geleneksel aile ve cinsiyet rollerinin değişim geçirdiği bir ülkedir. Bu değişim aile, evlilik ve boşanma gibi olgulara bakışta da önemli etkiler yaratmıştır.

Artık ülkemizde de evlilik ve aile kavramları temelden bozulmaya başlamış, boşanma dosyalarının sayısı Aile Mahkemelerinde her geçen gün artmaktadır.

Son zamanlarda ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz, aslında ailelerin ortasına yıldırım gibi düşmüştür. Ailelerin parçalanması, kadınların yüksek oranda şiddete maruz bırakılması ve artan boşanmaların birincil sebebi bu ekonomik dar boğazın aileleri çıkmazda bırakmasıdır.

Ekonomideki insan ihtiyaçları sınırsızdır tanımı artık yerini temel ihtiyaçların karşılanması zorunludur tanımıyla yan yana yürüyüşe bırakacak. Zira öyle bir duruma gelindi ki aile içi şiddetin diğer bir adı ekonomik şiddet oldu. Halk temel ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanırken, açlık sınırının altında yaşayanların aile düzeninin olmasını beklemek de hayal oldu.

Toplumun ahlak kuralları yıkıldığı zaman çok şeyi düzeltemezsiniz dediğimiz noktada, bugün aile değerlerinin ayaklar altına alındığı, birkaç ailenin bir arada yaşamak zorunda bırakıldığı günlere kaldık. Öyle ki artık yaşana ütopik rakamlar kiraların ödenemez, burada yaşanmaz denilen kümes ya da ahır diye nitelendirilen yerlerin kiralanmaya çalışıldığı metropol illerimiz var. Durum çok sıkıntılı ve içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Öte yandan emeklilerin, yıllarca bu ülkeye ve devlete hizmet etmiş insanların yaşlandıklarında rahat edecekleri yerde marketlerin atık kasalarından sebze almaya çalıştıklarına çalıştıklarını görmek durumun ne kadar vahim bir hal aldığını gözler önüne seriyor.

Mahkemelerde icra dosyalarının sayısı artarken, boşanma dosyaları da icra mahkemelerinden geri kalmıyor. Adli sistemin de sorunları kısa yoldan çözmenin dışında dosyaların yıllarca ve aylarca sürüncemede kalması mahkemelerin yükünü artırıyor.

Ekonomik şiddet, aile içi şiddete dönüşürken kadınların bu şiddetten en çok nasiplenenler olması Kadın Sığınma Evlerinde ki kadın sayısını artırıyor. Emniyetin KADES uygulaması kadınların kurtarıcı butonu olsa da polisin işini yoğunlaştırıyor. Hastanelerde tedaviye alınan şiddet gören kadın sayısını araştırmadım net bir şey söyleyemem fakat bu sayı hiç hafife alınacak gibi değil.

Toplum ahlakı diyor ve herkesin birbirine güven vermesi, insanların güvenli ortamlarda yaşaması, yaşam standartlarından bahsediyorduk. Fakat artık tüm bunların dışında bir durumla karşı karşıyayız. Gençler evlenip aile kurmaktan korkarken, üstelik maddi yetersizlikle boğuşup iş garantileri de olmayınca ileriye dönük adım atmakta tereddüt yaşıyorlar.

Gençler demişken hemen son günlerin en önemli konularından birine de değinmeden geçmek olmayacak. Dinin temsilcileri üst düzey din adamlarının lüks yaşam şekilleriyle halka fakirliğe şükür etmeyi telkin etmeleri gençleri dinden soğuttu. Ateist ve deist gençlerin sayısı artarken, tek boynuzlu pembe ata tapanları da duymanın şokunu yaşıyoruz. Gençleri kaybediyoruz. Ülkeyi kaybediyoruz. Atalarımızın kanlarıyla kazanılan bu güzelim topraklar cemaatler, Arap şeyhleri gibi densizlerin eline kaldıysa bize gidecek yerde olmayacaktır. Durum vahim bir noktaya geldi ve içler acısı…

Toplumları ayakta tutan vatan, aile, birlik ve bütünlük kavramlarını yitirirken, ekonomik şiddetin aileleri yok etmesine izin verilmemeli bu soruna çözüm getirilmelidir.

Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Fakat halkı ezmenin sorunu çözmeyeceği bilinciyle aile bütünlüğünü korumak, boşanmaların önüne geçmek, halkın temel ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında gerekli adımların atılması önemli.

Öte yandan açlık sofuluğu bozar durumundan hareket ederek, insanları açlık sınırının altında yaşamaya zorlarsanız hırsızlık, gasp, ızrar, cinayet gibi toplumun huzurunu bozan durumlarda kaçınılmaz olacaktır. Bir an önce ekonomik şiddete dur demek, aile içi şiddeti önleyecek ve bu önlemleri almak da ülkenin idaresinden sorumlu olanların vebalinde olacaktır.