Doğruya en yakın yalanı söylemek

Seçimler için önümüzde sadece 12 günlük bir zaman dilimi kaldı. Süre daraldıkça parti teşkilatları, milletvekilleri, milletvekili adayları da vites büyütüyor.

Hacı yolu gözler gibi, seçim gününü yani 1 Kasım'ı bekliyoruz...

Zamanın az olduğunu bilen bu zamanın kıymetini anlayan, diğerlerinden bir adım daha öne geçebilmek için var güçleri ile çalışıyor.

Bu işler nasip meselesi. Nasipte varsa, kendiliğinden geliyor. Ama nasipte yoksa ne kadar çabalarsanız çabalayın, bir sonuca ulaşılamıyor.

Şimdilerde herkes bir vaat sunuyor. Arz ediyor. Ben bunları şunları yapacağım diyor. Partilerin beyannamelerine dayandırılan cümleler büyük bir titizlikle seçiliyor.

Hangisine inanacağımızı da şaşırdık açıkçası.

Vakitlerden bir vakit padişah, çağırmış tellalları, “Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!” diyerek ilanını halka duyurma emri vermiş.

Yalan güzel bir şey değil; ama padişah bu ilanla zeka testi yapacakmış. Yarışma zamanı gelince padişah, katılanları teker teker huzuruna çağırmış.

Biri, kendinden emin bir şekilde yalanını söylemiş: “Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.” Padişah: “Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabi!”

İkinci yarışmacı, “Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar.” demiş demesine; ama padişah buna, “Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Tac da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Tac kimin kafasındaysa kral odur tabii!” cevabını vererek bunun yalan olmayacağını ifade etmiş.

Bir başka yarışmacı da, “Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!” diyerek yalanını ortaya koymuş. Amma velakin padişah, buna da bir cevap vermiş: “Senin ok, bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce ok, takılacak yer bulamayıp yere düşmüştür.”

Böylece padişah, her yalana geçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha “Bu yalandır!” dedirtememiş. Ancak son yarışmacı hariç...

Son yarışmacı:“Padişahım, siz benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştınız. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır derseniz ödülümü veriniz. Yok, bu dediğim yalan değilse o zaman borcunuzu ödeyiniz!”

Padişah çaresiz...

Bunun bir yalan olduğunu söylese, yalancı yalan söyleyebildiği için ödülü hak edecek. Bunun doğru olduğuna inanırsa zaten bir küp altın verilmiş olacak.

Yalan söylemek ahmakların işidir. Zeki insanlar asla yalan söylemez. Çünkü doğruyu söylemenin binlerce yolunu bilirler ve bulurlar...

Adım adım seçime yaklaştığımız bu süreçte vaatler havada uçuşuyor. Bunların hangisinin tutarlı ve inandırıcı, hangisinin safsata olduğuna artık kestiremez olduk.

Kürsüye her çıkan, eline mikrofonu her alan doğru ya da tutarlı olduğunu düşünmeden dilinden onlarca ve belki de yüzlerce vaadi döküveriyor.

Partilerin seçim beyannamelerine bakıldığında da seçmene vereceği oyun karşılığında teklif edilenlerin kıymetinin bir hayli yüksek olduğunu görebiliyoruz.

Öyle bir duruma geldik ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemez vaziyetteyiz. O kadar çok şey söyleniyor ki, hangisine inanacağımızı dahi şaşırıyoruz.

Doğruya en yakın yalanı mı söylüyorlar, yoksa yalanı tığın üzerinde mi durduruyorlar anlayamadık.

Ancak, bütün parti liderleri halk için iyi şeyler yapacaklarından bahsediyor. Ne olur ne biter bilemeyiz ama inşallah yönetenden ziyade yönetilenlerin düşünüldüğü bir sistem ve yönetilenleri daha huzurlu ve müreffeh yarınlara ulaştıracak bir yapı oluşur.