Türk siyasetinin nevi şahsına münhasır bir geleneği var; dini ve manevi konuları seçim aracı yapmak.

1946'da Demokrat Parti'ye başlayan bu süreç günümüze kadar gelmiştir.

Anadolu insanının İslam dinine ne kadar sevdalı olduğunu dünya bilir.

Bu İslam sevdasının, iman aşkının getirisidir ki hiçbir namert eli bu toprakları işgal edememiş, Anadolu'yu bölememiş kendi kazdıkları fosseptik çukurunda boğulmuşlardır. 

İşte Türk Milleti'nin İslam'a düşkünlüğü, muhafazakar siyasilerin de kullanacağı alan olmuştur.

Geçmişte yapılan yanlış devlet politikalarının getirdiği yasaklar, siyasiler için güzel malzeme olmuş ve Türkçe Ezan'dan türbana kadar çok sayıda konu siyasete alet edilmiştir.

Nitekim, bu politika da tutmuş, siyasi partiler Türkiye'nin gelişimi açısından bir vizyon koyamamalarına rağmen sandıktan birinci parti çıkmışlardır.

Fakat kaybeden daima millet olmuştur.

"Bunlar Müslüman'dır" diye verdikleri şahıslar ya ülkeyi kaosa, darbeye, bölünme eşiğine getirmiştir ya da kendi menfaatleri doğrultusunda ceplerini doldurmuştur...

Artık, Türkiye'nin bu seçim zihniyetinden kurtulma vakti gelmiştir.

Eğitim seviyesi gittikçe yükselen, dünyayla entegre olmaya çalışan bir gençlik varken bugün ne o yasaklar geri gelebilir ne de bu düşünceye mensup şahıslar toplum içinde kendine yer bulabilir.

Fakat bu realite karşısında siyasi partiler, birbirlerine türban üzerinden, Kur'an-ı Kerim üzerinden, ezan üzerinden, dinsizlik... üzerinden saldırıyor.

İnsanları germekten başka bir şey değildir bu politika.

1940'larda, 1980'lerde ve 1990'larda yaşananları tekrar tekrar ısıtıp milletin önüne koymak seçmeni bunaltmaktan başka bir etki yapmaz.

"Ben böyle konuşuyum ki seçmen geçmişi hatırlayıp bana oy versin" mantığı 2015 Türkiye'sinde artık sökmez.

Sen insanlara geçmişi hatırlatırsan seçmen de sana sandıkta Kur'an ayetiyle dalga geçildiği, 'Bakara makara laflarını' hatırlatır.

Onun için dini konular üzerinden sömürü yapılması bırakılıp, milletin yaşam kalitesini yükseltecek, sorunlarını çözecek konular üzerinden siyaset yapılmalıdır.

Türkiye'nin ilerleyebilmesi ancak siyaset anlayışının değişmesine bağlıdır.

Devletler uzayda yer kapma yarışına girmişken, bizim hala sığ konular üzerinde durmamız, "Büyük Türkiye" laflarını ancak küçültür...

Nitekim, din üzerinden siyaset yapmaya çalışanların 7 Haziran'da beklediklerini alamayacakları görülecektir.

Çünkü Türk Milleti bilinçlenmiştir, geçtiğimiz seçimlere oranla daha bilinçli bir şekilde sandığa gidecektir.

Türk Milleti'ni uyutma siyaseti bitmiştir, millet olması gereken bilinç seviyesine gelmiştir.

7 Haziran'da herkese Hanya'yı da Konya'yı da gösterecektir...