İnsan tecrübeden ibaret imiş. Hakeza devletler ve milletler de öyledir. Gelişmeler karşısında yüksek hayat tecrübemiz bize çok şey katar. Unutmayalım, daima hatırlayalım, hatırlatalım: Başlangıç olarak kabul edilen Süleyman Şah'ın yanı sıra, bir devrin bitişini simgeleyen Sultan Vahideddin Han'ın kabri de Suriye topraklarındadır. Osmanlı devletine giden yürüyüş orada başlamıştır. Son sultan yine oraya defnedilmiştir. Bu iki örneğin bize bir şey anlatıyor olması lazım. Anlatıyor mu?

Tarihimiz, telâfisi mümkün olmayan ihmal ve hatalarla doludur. Kırılma ve dönüm noktalarıyla. Sonuç itibariyle, kalan da, olan da budur; Saf ve temiz Anadolu.

Şimdi, kırılma anlarından birinin daha içinde, eşiğindeyiz. Malum: Cesaret ile esaret arasında bir harflik fark vardır. Bu küçük fark, milletin ve memleketin kaderini tayin eder.

Şunu da söylemiş olalım: Bu aziz millet, en zayıf dönemlerinden birinde, üstelik ikinci el silahlarla Kıbrıs Barış Harekâtı'nı düzenlemiştir.

Dar sayılabilecek bir bölgede, aynı anda iki şey birden oluyor: Yapay sınırın Suriye tarafında mezalim, etnik temizlik ve yeni oluşumlar. Suriye'nin içini boşaltıyorlar. Rusya bu konuda yeterli tecrübeye sahiptir. Uzaktan yakına: Kırım, Kafkas, Kars.

Sınırın Türkiye tarafında ise beldeler işgale uğruyor. İşgalin biri bitiriliyor, diğeri başlıyor. Sokaklara siper kazılıyor, tahkimat yapılıyor, türlü tuzaklar kuruluyor, savunma hatları oluşturuluyor. Dünyanın hangi ülkesi böyle bir ihanete kayıtsız kalabilir?

'Oyalama muharebesi' diye askeri bir terim vardır. Yaşanan tam manâsıyla budur. Arkasında kimlerin olduğunu artık bildiğimiz terör örgütü, ülkemize karşı bu taktiği uyguluyor. Kaybedeceğini bildiği halde. Çünkü burada bir şey kaybederken, orada onlarcasını kazanıyorlar. Emsali görülmemiş ve orantısız bir şekilde.

Türkiye, kendi derdinden dolayı kafasını kaldıramazken, hemen yanı başında kanlı ve tehlikeli bir dünya kuruluyor.

Sonrası ne olur dersiniz?

Söyledik, söylüyoruz, söyleyeceğiz: Türkiye, İslâm âleminin iç kalesidir. Kıyamet günlerinde önce Yaradan'a, sonra buraya sığınılır. Değerli şeyler burada muhafaza edilir. Kaleyi sadıklar bekler, korur.

Yazdık, yazıyoruz, yazacağız: Kardeşlikte ısrarcı olmak, dostlukta sebat etmek birinci arzumuzdur. Öte yandan, millet hayatını tehdit edenlere karşı tavrımız / vazifemiz bellidir.

Üstünde yaşadığımız toprakların acemisi olabiliriz. Lâkin hasmı yahut fırsatçısı olamayız.

“Ortak vatan” vurgusuna da şerh düşüyoruz. Ortaklıkların sonu çoğunlukla iyi bitmez. Kavgalı ayrılırlar. İyisi ve doğrusu: Tek vatan.

Bir ilave yapalım: Ne kadar maharetli olursanız olun, anlamak istemeyene hiçbir şey anlatamazsınız. Geriye yorgunluk ve pişmanlık kalır.