Çay denince akla o kadar çok mefhum gelir ki. Ben ilk aklıma gelen bir kaçını sıralayayım; Çay saati, simit, kurabiye, kahvaltı, sohbet, muhabbet, hasret, sıla, gurbet, yorgunluğun ardından ilk yudumda gelen rahatlama, tavşankanı, uzun kış gecelerinin vazgeçilmez yareni vb. liste uzar gider.
Kahve de şüphesiz kültürümüzün vazgeçilmez bir öğesidir fakat nasıl demeli sanki biraz ciddidir, mesafelidir. O yüzdendir ki sohbet muhabbet deyince hele de zamanımız varsa aklımıza ilk çay gelir. Çay alçak gönüllüdür, fakir zengin ayırımı yapmaz herkesi aynı tutar. Çay yalnızken de sevdiklerimizle beraberken de dert ortağıdır. Bizi asla yalnız bırakmaz. Yazın dayanılmaz sıcağında bile içimizi ayrı ısıtır. O bir tanedir baş tacıdır. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır denir doğrudur çünkü kahve bir fincan içilir. Ancak çay öyle değildir; çabucak içilip kalkılmaz. Hele Türk toplumu olarak bizde bir bardak çayla asla kurtulamazsınız. Çayın demlenmesi zaman istediği gibi içilmesi de aceleye getirilmez. Sindire sindire içilir. İçilirken laf lafı açar konu uzar. Bunun için bizdendir iki kişinin üçüncüsü, mevzunun sessiz şahididir; birde hep bizden yanadır bu yüzden içecekler arasında en çok kendimize benzettiğimiz kültürümüze alıp içselleştirerek başımıza taç, derdimize ilaç ettiğimiz yegâne milli içeceğimizdir.
Sevinçlere ortaktır. Mahalle kahvesine sevinçle giren adamın 'herkese benden çay' demesi kadar sevinci mutluluğu bulaştırıcı ve çoğaltıcıdır. Ortama yeni biri geldiğinde çaylar tazelenir. Taze sohbete taze çay yaraşır çünkü. Dostlukları ilerletir, samimiyeti artırır çay. Çünkü ona en içten duygularımızı açarız karşıdaki insanda bunu bildiğinden kendisiyle sohbetimizde eğer çayı tercih edersek onu kendimize yakın hissettiğimizi anlar ve rahatlar. İşte sohbet bu yüzden koyulaşır. Birde içi dışı birdir çayın, saklayacak bir şeyi yoktur hatta tavşankanı rengini göstermek ister bu yüzden ince belli cam bardakta içeriz çayımızı.
Çay şifadır. Ahmet Yesevi'den günümüze uzanan gelenekte sohbetler çayla süslenir. Çay kadar içinde kaynadığı semaver de dertli gönüllere şifa kaynağıdır. Semaverli çay sohbetlerini çok seven Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi semaver hakkında şöyle der:
Semaver yar u yaranıyla hazır
Çiçek altında teşrifine nazır
Zaman hoştur, zemin hoştur, mekân hoş
Bu hoş demde hoş olup gel misafir.
Semaver kaynarken ilâhîler okunur. Semaver sanki bir darüşşifadır. Ondan verilen çayla ve sohbetin manevî havasıyla insanlar manevi coşkuya kapılır, ruhları ferahlar.
Bülbül aşkın cenginde
Dök çayı gül renginde
Erenler meclisinde
Doldur âşık çay doldur.
Helal dairesini geniş tutan, böylesi nimetlerle bizleri rızıklandıran Rahmeti Sonsuza sonsuz şükürler olsun. Çay gibi Aziz olunuz.