Büyük mütefekkir Cemil Meriç'in dediği gibi Siz bütün Kur'anları yaksanız, tüm camileri yıksanız, Batı'nın gözünde yine Müslüman Türklersiniz. Bin yıllık medeniyet tarihimize baktığımız zaman bizi biz yapan değerler üzerinde yükseldiğimiz zaman ülkemizdeki krizler, savaşlar, terör olayları hatta bizi geri bırakan her şeyin ortadan kalktığını göreceğiz. Dünya büyük bir soğuk savaş dönemi yaşıyor. Aktörler belli, geri kalanlar tamamen maşadır. Birinci Dünya Savaşından sonra büyük imparatorluklar yıkıldı. Savaştan sonra İslam Dünyası bir daha ayağa kalkmamak üzere üzerine beton döküldü. Savaşın bitmesine rağmen hala savaşın narkozları devam etmektedir. İslam dünyasına bakın hepsinde bir iç savaş, karışıklıklar ve terör olayları vardır. Ülkenin geleceğine dair umut vadedecek bir siyaset üretemiyorlar. Çünkü cetvelle sınırlarını çizdikleri ülkelerin iplerini de ellerine almışlar o ülke içerisindeki adamları vasıtası ile medya yoluyla, yazarçizerler yoluyla, algı operasyonlarıyla ülkelerini dizayn etmeye çalışmaktadırlar. Ülke istedikleri rotadan çıkıp milli bir politika belirlemeye kalktığı zaman terör olayları, ayaklanmalar çıkarıp, idarenin otoriteleşmesini iddia ederek var güçleriyle devletin bekasını hedef alırlar. Bu süreçte kendilerini destekleyecek beslemeler de yetiştirmeyi ihmal etmezler. Halkı dezenformasyon (bilgi kirliliği) bombardımanına tutarak siyahı beyaz, dostu düşman göstermeyi başarırlar. İnsanları düşünemez hale getirirler, idraklerini felç ederler, hamasi söylemlerle insanları akılcı hareket etmekten yoksun bırakırlar.
Ortadoğu'yu ve Afrika'yı elinde tutmaya çalışan sömürgeciler, bu toprakları ellerinden kaçırırlarsa dünyadaki egemenlikleri sona erer. Onun için var güçleriyle savaşıyorlar. Amerika'ya buradan Petro dolarlar gelmezse Amerika çöker. İngilizler de buralardan elini çekerse kutuplara yakın soğuk bir Kuzey Avrupa ülkesi olarak kalır. Ülkemizi de Osmanlıdan kopartılan diğer ülkelere de öyle bir ayar verildi ki bir asırdır ayağa kalkamıyoruz. Çünkü zihinlerimizi işgal ettiler. Bizi başarısızlığa mahkûm ettiler. Belimizi doğrultacakken, kambur yaşamanın faydalarını anlattılar. Artık bir yol ayırımındayız. İnançta, Kültürde, Siyasette, ekonomide, Edebiyatta, sanatta, değişimde kendi dinamiklerimizle dirilmek durumundayız. Bize şekil veren seküler aydınlar bir asırdır bizi Ortadoğu'dan Müslüman halklardan uzaklaştırdılar, İsrail'e yakınlaştırdılar. Bin yıllık kültürel mirasımızı silip yerine batılı bir model formatıyla zihin dünyamızı değiştirdiler. Ya yeni dünya düzeninde aktör olup Osmanlıyı ayağa kaldırıp İslam dünyasını uyandırıp başını çekeceğiz ya da batılıların figüranı olup günü kurtarmanın hesaplarını yapacağız. Basit gündelik hesap yapanlar el üstünde tutulur. Ancak yüzyıllık üç yüz yıllık plan yapanları sevecek kadar kafa yoran bir millet değiliz. II. Abdülhamit Han Hazretleri 33 yıllık saltanatında imparatorluğun yıkılışını bir asır geciktirmiş, ülke topraklarında baş döndürücü gelişmelere imza atmıştır. Hatta İngilizlerin muhtemel boğaza saldırma planlarına karşılık yıllar önce mayınların boğaza nasıl döşenmesi gerektiğine dair imparatorlu müdafaa etme planları yapmışlardır. Ama O büyük Sultanı diktatörlükle suçlayıp tahttan indirmeyi marifet bildik. Almanya'nın kurucusu Otto von Bismarck Abdulahamit Han için: "Dünyâda 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamîd Handa, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünyâ siyâsîlerindedir" demiştir.
Bu topraklarda şimdi bir kavga veriliyor. Batılıların her türlü kumanda edeceği terör eliyle şekilleneceği bir gelecek, diğeri ise tarihi dinamikleriyle ayağa kalkacak kimsenin uydusu olunmadan, İslam'la yoğrulmuş kültürel değerleri üzerinde yürüyeceği milli bir gelecek tasavvuru! Medeniyet iddiasında olmayan, kurucu aktör değil, bir figüran olmayı kabullenmiş, milli aidiyeti olmayan şahsi dünyevi çıkarları peşinde olan bir anlayışa sahip olmak daha kolay geliyor insanımıza! Neden tarihi mirasımıza sahip çıkmak işimize gelmiyor.
Biz mültecilere Muhacir dedik. Bizim kültürümüz bu terbiyeyi öğretti bize. Macaristan'da sırtındaki oğluyla polisten kaçmaya çalışan göçmene hem de bayan bir gazeteci çelme takıyor. Zavallı baba çocuğuyla beraber yere düşüyor. Karnında rahim taşıyan kadın, Allah'ın rahim sıfatına sahip merhametli olması gereken bir kadın gazeteci yavrusuna dört elle sarılmış erkeği düşürüyor. Batı bu işte! Bizim medeniyet farkımız bu işte!
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'e Haiti'den gelen şu mektup bizim ne büyük bir misyon ve sorumluluğa sahip olduğumuzu gösteriyor: Biz Afrika'dan ataları köleleştirilmiş Müslümanların çocuklarıyız. Benim adım İmam Hanif. Ben 5-10 sene önce Müslüman oldum. Çünkü öğrendim ki babalarımız, atalarımız Afrika'dan köleleştirilerek bu topraklara gelmişler ve burada yok olmuşlar. Ama şunu da bilmenizi isterim. 100 sene, bizim atalarımız, babalarımız bu topraklara köleleştirildikten sonra çocuklarını şöyle uyutuyorlardı: Evladım, üzülme, yakında inşallah İstanbul'dan Müslümanların haberleri olacak, gelecekler, bizi kurtaracaklar. Ama biz 100 sene bekledik, sizden kimse gelmedi. Şimdi ben tekrar, biz burada bir avuç Müslüman'ız, bizim ne camimiz var, ne kitabımız var, hiçbir şeyimiz yok. Şimdi tekrar sizi buraya davet ediyorum. Lütfen bize bütün bu imkanları sağlayacak birilerini gönderin. Eğer bu sefer de gelmezseniz, sizi Allah'a havale ediyorum. Bu mektuptan sonra Diyanet bu kardeşlerimizi buluyor. Haiti'ye camiler yaptırılıyor. Ülkelerinde unutturulan İslami hayatın yeniden yeşermesi için Oradaki öğrenciler Türkiye'ye getirilip İslami ilimleri tahsil edip yeniden ülkelerine dönüyorlar. Kurbanlar gönderilerek kardeşliğin sınır tanımaz bir imanî neşe olduğu onlara gösteriliyor.
Terör örgütü şunu iyi bilmeli ki Dağlıca'da şehit ettiği her kurşunla milletimizin bekasını hedef almakla birlikte, İslam'ın geleceğine, Umutlarını bu topraklara bağlamış Gazzeli yetimlere, Haitili öksüzlere, Arakanlı dul ve yetimlere silah sıkıyor. Bu topraklar hala İslam'ın beşiği, İmanın otağı, Alparslanın emaneti, Fatih'in yadigârı, Mazlumların ve mağdurların duasıdır. Onların ümididir. Siyaseti bir kenara bırakalım elde kalan son toprak parçasının kıymetini bilelim, teröre ve yandaşlarına fırsat vermeyelim. Rabbim şehidlerimizin ruhunu şad eylesin. Teröre yazısıyla, medyasıyla, yazar-çizeri ile destek verenleri de kahrı perişan eylesin.