Mahatma Gandhi, Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideridir. Görüşleri Gandizm olarak anılır. Gerçek ve kötülüğe karşı “aktif ama şiddet unsuru içermeyen” direniş ile ilgili olan Satyagraha (hakikat gücü) felsefesinin öncüsüdür.

2 Ekim 1869 yılında doğan Mohandas Karamçand Gandi 30 Ocak 1948 yılında uğradığı bir suikast sonucu hayatını kaybetti.

Mahatma Gandi’ye göre bizi yedi şey mahvedecektir.

  • Çalışmadan zenginlik.  Bir şeyi yok pahasına emek sarf etmeden elde etmek. Günümüzde çalışmadan servet edinmek, vergi vermeden para kazanmak, payına düşen mali yükümlülüğü üstlenmeden   karşılıksız devlet programlarından faydalanmak ve hiçbir risk ve sorumluluk olmadan bir şirket hissedarlığı veya ülke vatandaşlığının ayrıcalıklarından yararlanmak. Emek olmadan zengin olma.
  • Vicdan olmadan zevk. Olgunlaşmamış, açgözlü, bencil ve zevk düşkünlerinin başlıca soruları her zaman şunlar olmuştur: “Bundan benim payıma ne düşer? Hoşuma gider mi?  İşimi kolaylaştırır mı?” Son zamanlarda birçok kişi bu zevkleri vicdan veya sorumluluk duygusu olmadan yaşamak istiyor. Hatta bildiğini okumak adına her kutsal sayılan her şeyini  ihmal ediyor ya da terk ediyor. 
  • Karakter olmadan bilgi. Sağlam, ilkeli bir karakter olmadan bilgi çokluğu, bilgi azlığı kadar tehlikeli ve ondan daha tehlikelidir. Yeterli içsel karakter gelişimi olmadan sadece entelektüel bakımdan gelişmiş olmak, uyuşturucu almış bir gencin eline güçlü bir spor araba vermeye benzer. Bu gencin sonu hüsran ile biter.
  • Ahlak olmadan iş. Ekonomik ve siyasi sistemler ahlaki bir temele dayanır. Ahlak temelini yok sayıp ekonomik sistemlerin işlemesine izin verirsek, ahlaksız bir toplum ve bir iş dünyası oluşmuş olur. Burada kurallar belirsiz olduğu için yaşantıda karmaşık ve kargaşalıdır. Altın kural, ilgili tarafların hepsini kapsayan bir ahlak karşılıklı yarar ve adalet ruhudur.
  • İnsanlık olmadan bilim. Bilim, teknik ve teknolojiden ibaret hale gelirse, insanlığa karşı insan anlayışı hızla yozlaşır. Bilimin temel felsefesi insanlığa hizmet etmek ve insan hayatını kolaylaştırmak olmalıdır.
  • Fedakârlık olmadan din. Dinin temel hedef alanı sosyal hayattır. Sosyal hayatın temelinde insan vardır. Bir insanın fedakarlığı diğer bir insanın veya insanların hayatına dokunuş demektir. Başkalarının hayatına dokunmak, hizmet etmek fedakârlık ister. Fedakârlık diğer bir tabir ile paylaşıl olmadan dini hayatın gereği yerine gelmiş olmaz.
  •  İlkeler olmadan siyaset. İlkeler yoksa, gerçek kuzeyde yoktur. Yani güvenebileceğimiz hiçbir şey yoktur. Hayatın her kademesinde ilkeler esastır. İlkelerin olmadığı yerde kargaşa doğar, güven bunalımı oluşur.

   Özet şeklinde yazdığımız ilkeler bugünkü hayatımız için ne kadar önemli olsa gerek.

Mahatma Gandhi'nin İslama bakışı

Mahatma Gandhi, "Müslümanlar, en azametli ve muzaffer günlerinde bile, mutaassıp olmamıştır. İslamiyet, dünyayı yaratana ve Onun eserine hayran olmayı emretmektedir. Batı, korkunç bir karanlık içinde iken, Doğuda parlayan göz kamaştırıcı İslam yıldızı, azap çeken dünyaya ışık, sulh ve rahatlık vermiştir.

İslam dini, yalancı bir din değildir. Hindular bu dini saygı ile inceledikleri zaman, onlar da, İslamiyet’i benim gibi seveceklerdir. Ben, İslam dininin Peygamberinin ve Onun yakınında bulunanların, nasıl yaşadıklarını bildiren kitapları okudum. Bunlar, beni o kadar ilgilendirdi ki, kitaplar bittiği zaman, bunlardan daha fazla olmamasına üzüldüm. Ben şu kanaate vardım ki, İslamiyet’in sürat ile yayılması, kılıç sebebi ile olmamıştır.

Aksine, her şeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve Peygamberinin büyük tevazuu [alçak gönüllülüğü], sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz sadakati sebebi ile İslâm dini birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir.

Müslümanlık, ruhbanlığı ortadan kaldırmıştır. Müslümanlıkta, Allah ile kul arasında aracılık eden kimse yoktur. İslamiyet, başından beri sosyal adaleti emreden bir dindir. Yaratan ile yaratılan arasında, ayrı bir müessese yoktur.

Kur’dan-ı kerimi [yani onun tefsirini ve İslâm âlimlerinin kitaplarını] okuyan herkes, Allah’ın emirlerini öğrenir ve Ona tâbi olur. Bu hususta, Allah ile arasında hiçbir mâni yoktur. Hıristiyanlığın birçok eksikleri olduğu için, türlü reformlar yapılmak zorunda kalındığı halde, Müslümanlığın ise ilk günündeki şeklinden, hiçbir şey değiştirilmemiştir. Hıristiyanlıkta, demokratik ruh yoktur. Bu dine demokratik bir veçhe vermek için Hıristiyanların milliyet hislerinin artması ve buna göre reformlar yapılması icap etmiştir."

Ne diyelim, Müslüman olmadığı halde, İslamiyet’i bu derece anlamak bazı Müslümanlara dahi nasip olmamıştır...

Rahmetli Necip Nazı Kısakürek gençliğe hitabesinde “Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyor.

Gerçek Müslümanlardan olması duası ile Baki selamlar.

Kaynak:

  1. M.Necati Özfatura, Mahatma Gandhi'nin İslama bakışı,01.07.2008.Türkiye Gazetesi
  2. Stephen R.COVEY, İlke Merkezli Liderlik, Varlık yayınları, sayfa 81