İnsanlar iki yüz yılı aşkın bir süredir ülkelerinde ve çevrelerinde olup biteni gazeteler yolu ile öğrenirler. Gazeteler yaptıkları haberde kendi çıkarlarını değil toplumun çıkarlarını ön planda tutarlar, tarafsız olarak verdikleri haberleri gerektiği zaman makalelerle yorumlayarak halkın olayı anlaması için bir ışık yakarlar.

Basının yaptığı bu haberler sonrası vatandaşın aydınlanmasını ve bilgi sahibi olmasını istemeyen bazı yöneticiler gazetelere baskı uygulamaya çalışmış ve bunların yayınlanmasının önüne geçmek için çeşitli engeller çıkarmışlardır. Basın tarihine “sansür” kelimesi ile geçen bu baskı şekli, değişik zamanlar ve değişik kişiler tarafından uygulamaya sokulmaya çalışılmış; ama bu mücadeleden galip çıkan hep basın olmuştur.

Diktatörlük kurduğuna inananlar bu konuda daha bir gayretli olmuş, basını tamamen susturmak yerine kendi propaganda aracı haline getirmeye çalışmışlardır. Yaptıkları her icraatın basın tarafından övülmesini bekleyen bu insanlar, son zamanlarda taktik değiştirmişlerdir. Kendilerine muhalefet eden gazetelere karşı kaba kuvvet kullanmak yerine onları mali yönden sıkıştırıp kendi güdümüne sokma operasyonları yapmışlardır. Bunda da başarılı olunmuş, bu gün “yandaş medya” denilen bir tabir ortaya çıkmıştır.

Gazete patronlarını ve köşe yazarlarını mali yönden destekleyerek yanlarına çeken günümüz idarecileri, kendilerini üzecek ancak doğru olan haberleri sayfalarında yayınlayan gazetelere değişik tarzda sopa göstermeyi adet edinmişlerdir.

Geçen hafta bu sopa gösterme işinin değişik bir versiyonu yaşamakta olduğumuz Konya'da yaşandı. Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen ve gerçekten estetik bir görüntü kazanan Bedesten ile ilgili bir haber yayınlayan gazetemize de bir şekilde sopa gösterildi.

Restorasyonu tamamlanan Bedestende dükkân dışına malzeme konulup satılması yasaklanınca esnaf isyan etmiş, sesini duyurmak için harekete geçmişti. Belediye bu işe itiraz eden ve dükkân önünde sergiden vazgeçmeyen işyeri sahiplerinin üzerine zabıta ile yüklendi. İş yeri sahipleri rencide edildi. Halbuki yetkili kişiler tarafından iş yeri sahipleri ile görüşülüp ortak bir tutum sergilense idi böyle bir gerginliğe mahal verilmezdi. Ancak ben yaptım oldu zihniyetindeki insanlar bu kadarını düşünemediler. (Gezi olayları da böyle düşünen zihniyetin yanlış icraatları sonunda çıkmıştı.)

Tepkiler üzerine, şehirde bulunan reklam panolarına “Değişen yüzüyle Bedestende her Salı Büyük İndirim” mealinde duyurular astılar. Ancak gazetemizin yaptığı araştırma sonucunda böyle bir olaydan bedesten esnafının haberinin olmadığına dair bir haber yayınlandı. Bu habere kızan bazı makam sahipleri tarafından organize edilen bir basın toplantısında, gazetemiz kendini bilmez birisi tarafından yakıldı.

Böylece mali kıskaca alma yanında basını susturmanın yeni bir yolu da Konya'da keşfedilmiş oldu. Gazetelerin yakılarak da korkutulup yandaş olmaları sağlanabilir mi sorusuna cevap arandı.

Buradan gazeteyi yakan şahsa seslenmek istiyorum.

Ey ademoğlu, düşünmeden yaktığın o gazetede kaç insanın emeği var hiç düşündün mü?

Ey ademoğlu, birilerinin gazına gelerek ateşe verdiğin o gazete, senin ve ait olduğun bedesten esnafının hakkını savunuyordu, haberin var mı?

Ey ademoğlu, gazına geldiğin o makam sahiplerinin gücü bugün var yarın yok. Ancak yaktığın gazete var olmaya devam edecek ve senin bu Vandallığına rağmen sana cephe almadan senin çıkarlarını savunmaya devam edecek.

Gazetenin yakılma olayını haber olarak taşıyan yerel televizyona da birkaç lafım olacak. Gazete yakılması bir haberdir ve verilmelidir. Ancak basını susturmaya yönelik böylesine vahim bir olayı yorumlamadan ekrana taşımak hangi anlayışın eseri?

Sizler de aynı yolun yolcususunuz. Yani bir nevi gazetecilik yapıyorsunuz. Mesleğinizi ilgilendiren böylesine çirkin bir olayı, işin ucu size dokunmuyormuş gibi vermek hangi adab kitabında yer alıyor?

Konya'da vuku bulan böyle bir olayı bütün basın söz birliği içerisinde hep bir ağızdan kınamalı idi. Konya basını, bana göre mesleğine sahip çıkmada sınıfta kalmıştır.

Not: Bir basın mensubu olarak bütün gazeteler bizim gazetemizdir ve hiç birisinin arasında ayrım gözetmeyiz. Benim meslek anlayışım budur.