Her bir Nisan geldiğinde içim acır. Ta ilkokullu yıllara giderim. Hiç unutmuyorum o zamanlar köy ilkokulları nisan ayında kapanırdı. Köy ilkokullarındaki öğretmenleri ise ilçe merkezinde okullarda derse girerlerdi.

Bizim köyün okulunun öğretmeni Tahsin Yıldız sınıfta;

--- Arkadaşlar yarın bir nisan aranızda kesinlikle bir nisan şakası yapmayın. Çünkü 1 Nisan Endülüs Müslümanlarının öldürülme günüdür. Müslüman’ım diyorsak böylesi şaka adı altında ki günü şakalaşarak kutlama, eğlence aracı yapmayalım.

Tabi böyle heyecanla yapılan konuşma tüylerimizi diken diken yaptı. Yarın bir Nisan olunca kesinlikle böylesi şakaya alet olmayacağımızı arkadaşlar arasında söz verdik.

Bir nisan sabahı sınıf arkadaşlarımızdan Murat Çekirdek benden çok kıymet verdiğim Senatör tükenmez kalemimi istedi;

--- Kalemini verirsen başlık yazacağım. Ben tereddütsüz verdim.

--- Buyur Muratçığım! Dedim. Ancak Murat kalemim alır almaz bağırdı;

--- NİSAN BİRR…! Bu bağırmayla başımdan kaynar su dökülmüş gibi oldu. Bir gün önce öğretmen ne demişti, bunlar ne yapıyor. Hemen üzerine atıldım beklemediği için kalemi elinden aldım. Nerde ise namus meselesi gibi oldu. Teneffüste beni haklı bulanlar benim yanımda yer aldı. Onu destekleyenler de onun yanında. Kavgaya tutuştuk. Müdürümüz Hasan Kuşcalı gürültüye gelmesi ile kavgayı bitirdik. Öğleden sonra evlerimize gittik.

Ben bisikletle çarşıya pamuk küspesi torbalarını yemciye götürüyordum. Bir ne göreyim karşı ekip toplanmış T.M.O orada beni beklemekteler. Ben yalnızım aralarından bisikletle geçtim. Ben önde arkada onlar beni kovalıyor. Ben bisikleti bacak arası tabir edilen şekilde sürüyorum. Bir öne bir arkaya bakarken dengemi kaybettim. Rahmetli Mustafa Avşar Amcanın evinin önünde düştüm.

Etraftan koştular beni yerden kaldırdılar. Bu arada beni kovalayanlar korkup kaçtılar. Ancak sağ elimle bisikleti tutamıyordum. Ataraba Ustası rahmetli Çatlı Amca;

--- Bu çocuğun kolu kırılmış. Oğlum sen kimin oğlusun?

--- Dorlalı Eşref’in oğluyum. Ben usta ile konuşurken. Bizim besilere bakan Arıkören’li Çöpçü Ali Amca;

--- Tamam, koca usta ben Dedemköylü Şınıkcı Neneye götürür sardırırım. Deyip benim kolumu neneye sardırdı. Kolum kırılmış. İlk günü gece sabahlara kadar sızlamıştı.

Şimdi kim bir nisandan bahsetse aklıma o kolumun kırılması gelir. İşte yine bir nisan şaka falandan konuşuluyor. Memleket Gazetesinde ki haber olarak işin kaynağını vermiş. Ben bir hatıramla işin aslını sizlerle paylaşıyorum.

“”15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur'an bir elinde İncil 'Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım' der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler.

Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar 'Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz' dediklerinde Haçlı ordusu komutanı 'Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur' diye cevap verir ve bütün Müslümanlar orada Şehit edilir. İşte o gün bugündür 1 Nisan Hıristiyanlar arasında 'Hile Günü' olarak kutlanmaktadır.

Maalesef hıristiyanları taklit etmeyi modernleşme sanan gafil Müslümanlar arasında da yaygınlaşmış, yüzlerce, binlerce müslümanın katliam günü olan 1 Nisan'lar, bir şaka günü olarak kutlanmaktadır.””

Şu AB diye tutturduğumuz her türlü fedakârlık yaptığımız Avrupalıların gerçek yüzü! Biz neyin şakasını yaptığımızı siz ne olur unutmayın. Katil Avrupa hiçbir Müslümanları dost olarak görmez.

Siz ne diyorsunuz sevgili okuyucularım?