Harflerle donatılıncanevbahar olur beyazlığın! Meltem olur kelimelerin! Cümlelerin duygu ile doldukça üzerinde nemlenir, ılık bir ilkbahar yağmuru olur yağar gönüllere hem de en âlâsından! 

Bir yıl dönümü, bir mutluluk! 

Ve ah anlatamamak elinin altındaki sayfaları! Yanan bir mum ışığına dokununca olanları! Bir yoncanın dört yaprağının anlamı gibi! İnanç, umut, aşk, şans! Elinden tutup körpe düşüncelerimi gönül sokaklarımdan yola çıkarak sizin ile buluşturmak için başladığım bu yolculuğun birinci yılını kutlamanın mutluluğunu yaşıyorum.

Kendinden habersiz ama dimdik bu uzun yolun yolcusu olan düşüncelerim şimdi bir yaşında! Beynimin her kıvrımına misafir ettiğim fikirlerimi, kendime altıncı parmak yaptığım kalemim ile kâğıda sabırla doldurdum. Kavuşmak için her düşünceye, erittim bende! 

Perdedeki iğne deliği genişliğindeki bir aralıktan sızan güneş ışını ile bu yolculuğa gözlerimi açtım. Kitaplardan gelen bir alarm sesinin başucumda beni uyandırmasıyla yorganımı iterek doğruldum. Yorganıma vuran bembeyaz sayfa gibi duran güneş ışınlarının üzerinde uçuşan toz zerrecikleri edasıyla kelimelerin, inci taneleri gibi dolaştığını gördüm. 

O saatten sonra odam da alarm sesinin melodisi gibi kitapların içindeki bilgilerin gezindiğini ve beni bambaşka dünyalara yolculuk yaptırmak için buyur ettiklerini hissetmeye başladım. Kim yeni ve gizemli bir hayal âlemine seyahat etmek istemez ki?.. Gözlerimi ovuşturarak perdeyi araladım. İşte o günden sonra güneş tüm odamı, gönlümü, sayfamı aydınlattı.

Farkında olmadan bu yolculuğumda sizde bana eşlik ettiniz yazı dostlarım. Bir bakıma bugün dostluğumuzun da yıl dönümünü kutluyoruz. 

Düşünce tarlasına beraber girip terledik. Ben bir adım erken başladım sizden. Size güzel bir hasat sunmak için tarlamı sürmem ve fikir tohumlarımı ekmek için hazırlamam gerekiyordu çünkü!Ektiklerimin yeşermesi aşamasında, bir sürpriz bekler gibi bekledik beraber... Düşünce teri akıttım her cümleme! İstedimki benle birlikte sizde kendi dünyanıza yeni bir damak tadı kazandırın! 

Düşünelim ki hep çocuk kalalım. Düşünenler ve okuyanlar dünyayı var eder çünkü! Bir hikâye okumuştum, çok hoşuma gitmişti. Orada şöyle anlatılır, “Öğretmeni soruyor çocuğa: 'Canlılar kaça ayrılır?' 'Dörde ayrılır öğretmenim.' diyor çocuk!  Öğretmen. 'Bana yanlış gibigeldi ama say bakalım!' diyor. Çocuk: 'Bitkiler, hayvanlar, insanlar, çocuklar!' diye cevap veriyor. Öğretmen: 'Çocuklar da insan değil mi oğlum?' diye soruyor. Çocuk: 'Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim!' diye cevap veriyor. Öğretmen tekrar saymasını istiyor. Çocuk: 'Bitkiler, hayvanlar ve çocuklar!' diye cevap veriyor bu seferde! Öğretmen şaşırarak: 'Oğlum insanlara ne oldu?..' diye soruyor. Çocuk: 'Düşünebilenler hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de hayvanlaştılar öğretmenim!' diyor.” 

Biraz sert bir tabir gibi gözükse bile düşünenler hayal âleminde gezip hep hayatını çocuklar gibi canlı tutarken, düşünemeyenler ise robotlaşmış alelade bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar!

Bir telaş mevsiminin üzerinden bir sene geçti işte... Dozu artırılmış halde, organik bir yiyecek olma yolunda ilerleyen! Mutluluğun adını, kalem ve kâğıt olarak tanımladığım zamandan beri! Kendimi çok şanslı hissediyorum; bu sevda rüzgârına kapılıp gönlümü dinleyerek bir abdal gibi yolların tozuna aldırmadan bu davaya baş koyduğum için! Bu gözyaşı dünyasında mutlu olmanın ne kadar basit olduğu ortada! O zaman ne diyoruz, “Ağlama değmez hayat, bu gözyaşlarına!”

Hayatınızın dönüm noktasının doğum gününü kutlamak için bile umut ile beklemek çok güzel! Neyle ve kiminle mutluysanız onunla kalın. Bana sorarsanız aramızda kalsın ama ben bu bembeyaz sayfalar ve üzerindeki ince, naif harflerin oluşturduğu kelimelerle bir bütün olan dostumla çok mutluyum. Yazımı okuyan siz, yazı dostlarımla da tabii! 

Bir senemiz kutlu olsun. Mutluluk ile kalın!