Ada'mısınız ya da Ada'nız var mı? 

Atlas okyanusunda bir yerlerde göçmen kuşların çığlık atarak intihar ettikleri gözlenir. Bu durumu ilk balıkçılar fark eder ve devlet yetkililerine bildirirler.

Devlet yetkilileri kuş bilimcileri de alarak hemen kuşların nasıl olurda intihar ettiklerini öğrenmek isterler. Nede olsa söz konusu canlılar, zekâsı olmayan canlılardır. Hayatı, hayatın zevklerini nerden ve nasıl bileceklerdir ki? Hayattan zevk almayan, yapacak bir şeyleri olmayan canlılar intihar ederler ancak. Ya da hayattan hiçbir beklentisi olmayan, umutları kalmamış canlılar intihar ederler. İntihar eden kuşlar, acaba bilmedikleri umutların peşinden uçarlarken umutsuzluk rüzgârına kapılıp intihara mı yeltendiler? Yoksa kirlettiğimiz dünyayı protesto etmek için mi canlarına kıymaktadırlar bilinmez ama biline bir gerçek var o da kuşların her ne sebeple olursa olsun ölmeleri. 

Neyse biz atlas okyanusunda bıraktığımız intihar eden kuşlara ve onları yutan dalgalara dönelim.     

Söylenen gerçekten doğrudur. Göçmen kuşlar, insanın içini parçalayan acı çığlıklar atarak daireler çizmekte ve sonunda kendilerini okyanusun soğuk sularına doğru bırakmaktadırlar. Yani intihar etmektedirler görünürde. Çok ilginç bu olayı epey bir süre araştırır kuş bilimciler. Sonuçta insan dışında ki bir canlı intihar etmektedir. Uzun süren araştırmalar neticesinde olayın üzerindeki sır perdesi kalkar ve kuşların neden intihar ettikleri anlaşılır.

İntihar eyleminin iç yakan ve düşünülmesi gereken gerçek yüzü şudur:

Geçmiş zamanlarda kuşların intihar ettikleri yerde bir ADA vardır. İntihar ettikleri sanılan kuşlar, bu adada mola vererek yorulmuş kanatlarını, yüreklerini dinlendirmektedirler. En önemlisi ise varacakları menzile SAĞLAM ulaşmalarını sağlamaktadır bu ada. Göçmen kuşlar kalkış noktasından varış noktasına kadar geçen yolculuklarında güç harcamakta ve istemedikleri olaylarla karşılaşmaktadırlar. Uzun olan yolculuklarında harcadıkları gücü toplayacak bir dinlenme mekânı, bir ADA aramaktadırlar. 

Göçmen kuşların mola vererek dinlendikleri bu ada bir deprem neticesinde okyanusun karanlık sularına gömülmüştür. İlahi bir iradeyle buraya gelen göçmen kuşlar, yolculuktan kaynaklanan yorgunluklarını atmak için ADA ya bakmaktalar ama adanın olmaması sonucu çığlık çığlığa kalıp yorgunluktan suya düşmekte ve ölmektedirler. 

Tıpkı bizim gibi.

Bizimle alakası ne bu olayın? dediğinizi duyar gibiyim. 

Hayat uzun bir yolculuktur ve bu hayat yolculuğunda istemediğimiz, bizim imtihanlarımız olan olaylar neticesinde mücadele gücümüzün bitip tükendiği anlar çok olmuştur. Mücadele gücümüz bittimi tıpkı kuşlar gibi hayatın dalgaları arasına düşmekte ve boğulup gitmekteyiz. Çıktığımız hayat yolculuğunun son durağı ahirettir. Son durağa varmadan mücadele güçleri biten canlılar hemen hemen rezil ve rüsva olmaya mahkûm gibidirler. Doğrusu yalnız Allah bilir tabii ki. 

İşte bu uzun hayat yolculuğunda yorulduğumuz anlarda dinlenip güç toplayacağımız kaç tane ADA mız var? Kaç kişinin sevgisinden güç alabiliyoruz? Kaç kişinin sözleri soğuk duş etkisi yaparak kendimize getiriyor bizleri? Yanına gittiğimizde güç toplayacak kadar sevdiğimiz kaç kişi var?

Ya da,

Hayat yolculuğunda yorulan kaç kişi gelip bizde güç toplayabiliyor? Hayatımızda kaç kişiye dinlenebilecekleri, güç toplayabilecekleri bir ada olduk? 

Kaç kişiyi hayatımızda ölümüne sevdik? Ya da kaç kişi bizi ölümüne sevdi? 

ADA OLMANINDA, ADA BULMANINDA TEK YOLU SEVGİDEN   G EÇER!