Her faniye 45. Sanat Yılı'nı yaşamak nasip olmaz.
Her kuruma da 45. Sanat Yılı için güzel bir program ve anıt eser hazırlama heyecanı nasip olmaz.
Kıymetli okuyucular, hemşehrimiz Hattat Hüseyin Öksüz üstadın 45. Sanat Yılı için düzenlenen merasimi takip ederken aklımızdan bunlar geçti.
Söz konusu 45 yılın 40 yılına da çeşitli vesilelerle tanık olduğumuz için program boyunca hatıralara daldık gittik.
Eski yazı diye horlanan ve miadı dolmuş sayılan HAT SANATI'mızın bugünlere geleceğini kimse bilemezdi.
Hüseyin Öksüz Bey'in icazet aldığı üstadı Hattat Hamid Aytaç, fakr-ü zaruret içinde vefat etmişti. (1982)
Hat sanatı öksüzdü.
Hat şaheseri olan eserler, şimdiki gibi müzayedelerde değil, eskicilerde ve sahafların kuytu köşelerindeydi.
Hat, tezhib ve ebru gibi gelenekli sanatlarımıza ne bakan vardı, ne ilgi duyan.
Türkiyemizin pek çok yönden miladı olan Özal'lı yıllarda devlet üniversitelerinde gelenekli sanatlar nihayet kabul gördü.
Hüseyin Öksüz Hoca'nın programda söylediği gibi Çamurda düşen atın misali hat sanatı tekrar keşfedildi.
Bugünlere kolay gelinmedi.
Sabırla kalemler açıldı, mürekkebe bastırıldı ve yazılar yazıldı.
Aslında NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker Hoca'ya üstadın takdim ettiği 'Cel-i Talik' levhadaki Fuzuli'nin şiiri bu gerçeği dile getiriyor:
Yar için ağyare minnet ettiğim aybeyleme
Bağban bir gül içün bin hare hizmetkar olur
Kıymetli okuyucular, bu beyit Hüseyin Öksüz üstadın 45. Sanat Yılı'nı o kadar güzel özetliyor ki!
Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi'nin havuz başında, güller arasında düzenlenen merasim Fuzuli'nin şiirindeki sonucun tezahür edişiydi.
Bağban, 45 yıl hizmetkar olmuştu, nice kahırlara katlanmıştı ama gülistanı görmüştü.
Program sonunda günün diş kirası olarak takdim edilen 550 sahifelik anıt eser, başlı başına bir gülistandı.
45. Sanat Yılı Hatırası'ndan öğrendiğimize göre, 16 kısmetli kişi Hüseyin Öksüz üstaddan icazet almış.
6 talebede henüz gonca.
Böyle bir gül bahçesi hangi bağbana nasip olur?
Bu da bir başka gülistan.
Anıt eserin fotoğraf albümü bölümünde kıymetli dost Zümrüt faciasında kaybettiğimiz Sami Öksüz'ün resmi göz yaşartıcı bir masumiyet sergiliyordu.
Fotoğraflar bölümünde bizim Pullukçu Veysel Usta şimdi bilinen ismiyle, Şair Veysel Öksüz'ün resmi bizi çok eski hatıralara daldırdı.
Veysel Ustamız, öğrenci Hüseyin Öksüz'ün bir karakalem çalışmasında Sahip Ata'nın kapısını çok güzel resmettiğini anlatır ve ilave ederdi:
Hattatlığa yatkın olduğu o vakitlerden belliydi!
Kıymetli okuyucular, fotoğraflar bölümünde, Ali Ulvi Kurucu'yu uğurlama 1998 kendi fotoğrafımızı da görmek, bizi yıllar öncesine götürdü.
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer
Rektör Muzaffer Şeker Hoca'nın ev sahibi olduğu 45. Sanat Yılı programında Sayın Valimiz başta olmak üzere şehir protokolü vardı.
Şairimiz İsmail Detseli günün anlam ve önemine uygun bir şiirini okudu.
Söz gider, yazı kalır.
Bu güzel program bitti, elimizde 45. Sanat Yılı Hatıra Kitabı ile kaldık.
Öyle güzel bir kitap hazırlanmış ki, bir gün akşam olup biz de gittiğimizde bu kitap kalacak.
Doç. Dr. Fatih Özkafa ve arkadaşlarına hazırlığı 3 yıl süren bu hatıra eser için teşekkür ediyoruz.
Bağban bir gül için bin hare hizmetkar olur