Biraz çenemizi yoralım.Genellikle  zenginden bahsederken içine cimriliğinden bir tutam hikaye de atarız.

Zenginin biri altınlarını üzüm bağının altına gömmüş.Ara sıra kazıp kazıp bakarmış.Bunu gören işçisi bir gece altınlarını çalıvermiş.Duruma uyanan Osman Ağa dağlar dayanmaz ahlar,vahlar içinde bağlarda ağlarken komşusu Hakkı çıkagelmiş.

Sormuş.O da anlatmış

Üzülme Osman Ağa demiş;Göm sen yine o çukura bir kaya.Nasılsa kullanmıyorsun kaya da olur altın sana.

Bir de fıkralar vardır.

Adamın biri denizde boğuluyormuş. Çevredekiler ellerini uzatmışlar, hocam elini ver kurtaralım seni diyorlarmış. Adam elini uzatmazmış. Durun demiş kalabalıktan biri. Çekilin kenara

Hocam demiş elimi al

(Buradaki hoca bir meslek grubunu değil,bir hitap şeklini ifade ediyor)

Hastalık olan cimriliği bir yana bırakırsak zengin-cimri bağlantısı kuran algımızı salt kıskançlıkla itham etmek bugün bilimsel olarak ortaya koyulan 'gelir seviyesi yükseldikçe harcama eğilimi düşer' bulgusunu yok saymak olur.

Zaman zengini insanlar için de aynı hal söz konusudur.Zenginleştikçe harcama eğilimleri azalır ve her zaman zaman bulabilirler.Zaman fakirleri de hiçbir zaman zaman bulamazlar.

Zaman Zengini olabilmenin yolu bir paragrafta 8 tane zaman kelimesi kullanmaktan değil,ahrete inanmaktan geçer.

İtibarın yolu ise zenginlikten değil infaktan geçer.

Ne zengini olursan ol.