Can aziz. Her canlı hayatta kalma mücadelesini canla başla verir. Asfalttan çıkan dikenler, çöllerde yaşayan böcekler, göçük altında kalanların uzun serüvenleri bunu gösteriyor. Ancak insanları diğer canlılardan ayıran bir başka özelliği de var. Sadece ölmemek için değil öldükten sonra da yaşayabilmek için mücadele veriyor. Birçok din ama reenkarnasyon ile ama ahiret inancı ile öldükten sonra tekrar hayat vaat ediyor. 

Bizim de bildiğimiz öldükten sonra kıyamet gününe kadar kabirde amellerimize göre muamele göreceğimiz ve sonrasında kurulacak mizanda tasnif edilip cennete, cehenneme ya da önce cehenneme sonra cennete gönderileceğimizdir. Ve son durakta sonsuza kadar kalacağımızdır.

İnsan kendine ne kadar da önem atfediyor. Herkes kendinin en ‘bir şey’ olduğunu düşünüyor.

En alim mesela; Bırakın bir insanı tüm yaşamış ve yaşayacak insanların bilgisi her şeyin bilgisi olamayacaktır.

En latif mesela; Hangi insan ya da hangi insanlık güneşi lütfedebilir.

En kadir mesela; Kimin ya da kimlerin kudreti var bir sivrisinek kanadına.

En basir mesela; Milyarlarca kamera, uydu, telefon bir insana ya da insanlığa her şeyi gösterebiliyor mu?

94 tane mesela daha… Hiç birinde en olamayacağımız ve bunu iddia etme pervasızlığını ne bireysel ne de toplum olarak gösteremiyoruz.

Ancak can aziz. Herkes baki hatta en baki. İnsan kendine yok olmayı konduramıyor. Sonsuz cehenneme girmeye razı oluyor da yok olmayı yine yediremiyor nefsine. Gerçi kimse cehenneme gitmeyecek yaa. Cehenneme gidecek olduktan sonra niye inansın ki.

Sonsuz olan bir tek Allah’tır.

Sen olmadan pis kokuluydun, öldün pis koktun.

Haddini bil! Önemlisin ama Allah değil.