TESETTÜR ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

“Tesettür, nâmahreme bakmama ve baktırmama demektir. Moda ise, bana bak demenin ifadesidir” diyor Faruk Beşer.

Nâmahrem ise, şer'î bakımdan mahrem olmayan, evlenmeleri şer'an mümkün olan, bir kadının yakını bulunmayan erkek; kısaca yabancı manasına kullanılmaktadır.

Günümüzde her şeyin içi boşaltıldığı gibi, tesettürün de içi boşaltılmış, gerçek anlamını yitirmiş, sadece kadınlara farzmış gibi anlaşılmaya başlanmış, ortaya ucube görüntüler çıkmaya başlamıştır.

Evet, tesettür “bana bakma” demektir, “bana bakmadan geçme” demek değildir. Oysa günümüzde örtündüğünü, kapandığını, tesettüre büründüğünü iddia eden, savunan pek çok erkek, pek çok kadın, pek çok genç kız, tesettürü farz olarak değil, tarz olarak kabul etmeye başlamışlardır.

“Nasıl inanıyorsanız öyle yaşarsınız, nasıl yaşıyorsanız öyle inanmaya başlarsınız” sözünde olduğu gibi, pek çok genç kızımız, kadınımız sadece başlarına başörtüsü ya da türban bağlamakla tesettürlü olduklarına inanmaya başlamışlardır.

Tesettür, cazibe için kullanılır hale getirilmiştir.

Müslüman kadınlarımız, Müslüman erkeklerimiz birer Süslüman'adönüştürülmüştür.

Bugün sokaklar, caddeler, kaldırımlar, meydanlar, işyerleri, eğlence merkezleri, kafeler, pastaneler modern giyimli, şık, makyajlı, sıkma başlı, başörtülü ama taytlı, kot pantolonlu, vücut hatlarını açıkça göstermese de çok net olarak belli eden giysiler içinde dolaşan, isterik bakışlarla sağını solunu gözetleyen genç kızlarla dolup taşmaktadır.

Ellerinde son model cep telefonlarıyla, herkesin içinde kikirdeşen, şuh kahkahalar atan, utanma duygusunu yitirip, parklarda erkek arkadaşına sarılıp koklaşan sözde başörtülü kızlar, sakallı gençler o kadar çoğaldı ki.  Yıllarca Üniversitelerde Başörtüsü ya da Türban mücadelesi verildi. Birincilik kürsülerinde kızlarımız hakarete uğradı. İkna odalarında büyük travmalar yaşandı. Çalışan başörtülü ablalar işyerlerinden atıldı, kovuldu.

Pek çok evladımız okullarını bırakmak zorunda kaldı, çoğu eğitimini yurt dışında tamamlamak için gurbete gitti. Çile üstüne çile çekildi.

Şimdi başörtülü kardeşlerimiz pek çok alanda hem okuyabiliyor hem çalışabiliyor. Artık başörtülü Bakan var, Milletvekili var, Belediye Başkanı var, Muhtar var. Doktor var, avukat var, hâkim var, polis var. Var da var.

Başörtüsü mücadelesini kazandık; ama tesettür mücadelesini kaybettik. Şimdi, adını İslâmî kavramlardan alan pek çok giyim merkezleri, para için, dünyevî menfaat elde etmek için, modanın da etkisinde kalarak tesettürü kuşa benzettiler.

Kapanmayı o kadar pahalı hale getirdiler ki iffet ve utanma duygularının değerini düşürdüler, ucuzlattılar.

Şimdi, başörtüsüyle sahne alan, şarkı söyleyen zenneler, hanendeler türedi.

Şimdi televizyon kanallarında konuşurken kıvırtan, kıvırtırken sırıtan, erkeksi hareketlerle feminist geçinen, başı şallı, güya örtülü kedicikler çoğaldı.

Şimdi başörtülü hanımlar, televizyon dizilerinde izledikleri sanatçılara özeniyorlar, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi konuşmaya çalışıyorlar.

Şimdi utanma duygusu ayaklar altında, edep ve hayâ sizlere ömür, iffet yerini şehvetin kollarına bıraktı, saygı kalmadı. Modernleştikçe, zenginleştikçe modernliğimizi, zenginliğimizi, güzelliklerimizi, bedenimizi bizden olmayanların hain bakışları için, kötü niyetleri için teşhir etmeye başladık.

Giyindikçe çıplak kaldık. Giyinmiş çıplaklara döndük. Bir de tesettürü sadece kadınlara farzmış gibi hep kadınlardan bekledik. Erkekler olarak eşimizi, kızımızı tesettüre büründürmeye çalıştık, kendimiz de âşüfte kadınlara meyledip, gönül eğlendirmeye devam ettik. Tesettürün erkeğe de gerekli olduğunu pek düşünmedik. Tesettürü hep şekilde aradık.

Çarşafla, feraceyle, şallarla, sarıkla, şalvarla, takkeyle işimiz bitti sandık.

Oysa tesettür, hem erkekler için hem de kadınlar için farzdır. Tesettürü Allah'ın bir emri olarak kabul edip, takvâ elbisesini kuşanıp, örtülmesi gereken yerleri tamamen örtmek şarttır. Vücut hatlarını asla belli etmemek, israfa kaçan, dikkat çeken albenili, şeffaf, içini gösteren giysilerden uzak durmak, modanın değil, Allah ve Resulünün emrine uymak gerekmektedir.

Bir de tesettürlü iken söz ve davranışlarımıza, gittiğimiz yere, oturduğumuz yere dikkat edip, çevremize iyi örnek olmak, dinimize, inançlarımıza halel vermemek; kısacası bu konuda da samimi olmak, kendimizi aldatmamak en önemli vazifemizdir.

Kandillerle dolu üç aylarımız, cumamız mübarek ve bereketli olsun.

 

                                                            GÜNÜN SÖZÜ

NE YAPARSAN YAP, NASIL YAŞARSAN YAŞA AMA GÜLEBİLMEK İÇİN BİRİNİ AĞLATMA VE HİÇ KİMSEYİ SATMA!

                                                                                                                    Balzac