Bugün 2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılının son günü. Binlerce, milyonlarca İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrencisi karnelerini alacaklar. Çalışanlar, daha çok gayret edenler, karnelerine iliştirilmiş Takdir ve Teşekkür belgeleriyle ya da Onur Belgeleriyle gurur duyacaklar.

Az çalışanlar,  yaz tatilinde çalışmak zorunda kalıp, bütünleme sınavlarıyla tanışmış olacaklar. Arkadaşlarına göre yazın sıcak günlerinde, hem ders çalışmak, hem de okula gelmek zorunda kalacaklar.

Bazıları ise bir üst sınıfa geçmenin veya okullarından mezun olup, diploma almanın sevinciyle coşacaklar.

Öğretmenlerimiz ise biraz daha geç vakitlerde tatile girecekler. Hak etmiş oldukları tatil için biraz daha bekleyecekler.

Bütün bunlar güzel de, iki ayı aşkın uzun bir tatili en verimli şekilde değerlendirmek nasıl olacak? Asıl soru bu. İnsan için en kıymetli nimetlerden biri olan zamanımızı nasıl daha anlamlı, daha faydalı, daha verimli geçireceğiz?

Yine boş durmadan, yine zamanımızı boşa geçirmeden, yine boş günlerimizde şeytana kalfalık yapmadan, zamanımızı boş ve zararlı işlerle öldürmeden.

Unutmayalım ki “Boş zaman yoktur, boşa giden zaman vardır” Aklımızdan hiç çıkarmayalım ki “Boş bir kafa şeytanın çalışma odasıdır”

Çocuklarımızı etkinlikleri olan yaz kurslarına gönderebiliriz. Yüzme, futbol, ata binme, piknik yapma, gezi, atletizm, güreş gibi çeşitli spor dallarıyla birlikte sürdürülen yaz Kur'an kurslarına yönlendirebiliriz.

Bu tür kursları yapan pek çok vakıf, dernek, Kur'an Kursu, pek çok Sivil Toplum Kuruluşu var. Örneğin Komek var.

Ramazan ayının sona ermesi ve Ramazan Bayramı'nın geçmesiyle birlikte çocuklarımızı sokakların terbiyesinden kurtarıp, bu tür eğitim merkezlerine gönderebiliriz. 

Onlarla yaylalara, deniz kenarlarına, sahillere, köylerimize gidebilir, ülkemizin güzelliklerini çocuklarımıza gösterebiliriz. Onlarla köy hayatının güzelliklerini, zorluklarını birlikte yaşayabilir, hayatta paylaşmanın, kaynaşmanın önemini, çalışmanın bereketini birlikte gözlemleyebiliriz.

Çocuklarımızla şehirlerin sıkıcı ve gürültülü ortamlarından, trafik karmaşasından uzak durup, yaylaların temiz havasını soluklayabilir, pınarlarından soğuk sular içebilir, kafamızı dinleyebilir, faydalı kitaplar okuyabiliriz.

Gündemin iç karartan olaylarından az da olsa kendimizi kurtarıp, insanlığımızı hatırlayabiliriz.

Köyde yaşayan kardeşlerimize ihtiyaç duydukları her alanda maddî manevî yardımda yarışabiliriz.

Kısacası iyi bir tatili, hem kendimize, hem de çocuklarımıza yaşatabilir,  zamanımızı iyi değerlendirmenin mutluluğunu yaşayabiliriz.

Evet, şu bir gerçektir ki, en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır. Çocuklarımız için harcadığımız emek ve para, bize fazlasıyla sevgi olarak, saygı olarak, bilgi ve başarı olarak, güven olarak geri dönecektir.

Bizde boş ve tembel olarak sadece gezerek, sadece yiyip içerek tatil yapma anlayışı yoktur. Bu tür tatil anlayışı, ataleti doğurur. Atalet de sefaleti ve rezaleti getirir.

Evet, başa dönecek olursak, bu gün karne günü. Bugün, herkes saçının rengi ak mı kara mı önüne düşünce görecek.

Bugün uzun bir tatil başlıyor. Haydi çocuklar, haydi anne ve babalar, haydi öğretmenler, haydi hocalar!

Yazımızı, yaz tatilimizi iyi değerlendirmeye, kara yazımızı ak etmeye. Terlemeye.

Hayırlı Cumalar ve İyi tatiller!

                                                     GÜNÜN SÖZÜ

DÜNYADA İKİ KUSURSUZ İNSAN VARDIR: BİRİ ÖLMÜŞTÜR, DİĞERİ DOĞMAMIŞTIR.

                                                                                                        Atasözü