Biz ne kadar yazarsak yazalım, eleştirirsek eleştirelim insanlık, ilerleyeceği yöne doğru ilerlemeye devam edecek, ulaşmak istediği hedefe doğru hızla yaklaşacaktır.

Varılacak o hedef ülkemizin, “milletimizin ya da tüm insanlığın iyiliğine mi olacak?”, “kötülüğüne mi olacak?”  bunu zaman gösterecek…

Kiminle konuşursak konuşalım, “insanlık iyi bir noktaya doğru gitmiyor” serzenişinde bulunuyor.

Bu cümleyi hep birlikte sarf ediyoruz ama bu “kötü gidişatı” durdurmak için de nasıl bir gayretin içindeyiz orası şüpheli doğrusu…

Allah herkesinki ile birlikte bağışlasın inşallah, benim de henüz küçük yaşlarda iki torunum var. Ellerinde telefon makinesi olmadığı zamanlar sadece uykuda geçirdikleri zamanlardır. O zamanlarda bile telefonları yanlarından eksik etmiyorlar ve makinedeki oyunların sesleri ile uyuyorlar. O kadar alıştırmışız ki kendilerini telefon makinesine, uykuda olsalar bile telefonun sesini kapattığınız anda tekrar uyanıveriyorlar. Kahvaltılarda, yemek zamanlarında, ellerinde o telefon makinesi olmaksızın asla bir şey yiyip içmiyorlar. Yeseler bile gözlerini o kutudaki filmlerin görüntülerinden ayırmıyorlar.

Doğrudur ya da yanlıştır bilemiyorum ama derler ki; “bir insan yediği yiyeceğin; adını, tadını ve faydasını düşünerek yemezse, o yiyeceğin faydalarını düşünerek beynine sinyaller göndermezse eğer faydalarından yeterli düzeyde istifade edemezlermiş...” Nerdee? Ne yiyorlarsa yesinler, gözleri filmlerde, cam ekranda, düşünceleri o sanal âlemde… Ne yediklerinin bile farkında değiller.

Ben şahsen bu konuların düzelmesi için bir başarı elde edemedim. Bu arada bu konularda başarılı olanları tebrik ediyorum.

Geçtiğimiz gün “artık benim söylediğim olacak, bugün yemek saatinde kesinlikle elinde telefon olmayacak. Yemeğini yiyeceksin ondan sonra ben sana telefonu vereceğim” dedim... Müthiş bir tepki ile karşılaştım. Baya bir mücadele ettik. Gerçi o an için ben galip geldim ama sonraki zamanlarda yine “eski hamam eski tas” durumu devam etti.

Çarşıda pazarda gezenlere bakıyorum da herkes, telefon makineleri ve kabloları gizli bir şekilde iletişim kuruyorlar karşısındakilerle… Hep kendi kendileriyle konuşarak dolaşıyorlarmış gibi bir görüntü var. Kendi kendine konuşanlara eskiden “deli” diyen atalarımız mümkün olsa ve  bir anlık da olsa bu dünyaya gelseler, “herkes delirmiş” zannederek bu dünyada yaşamak istemezler ve hepsi birden kalp krizi geçirerek anında tekrar geldikleri yerlere gerisin geri giderler diye düşünüyorum. 

Çağın hastalığı bu cep telefonları ile iştigal etme yüzünden, trafik yoğunluğu olan yollara bile bir denizcilik tabiriyle, “bodoslama” atıveriyorlar kendilerini. Bu yüzden birçok ölümlü ve yaralamalı kazalar meydana geldiğini hep birlikte görüyoruz.

Böyle bir durumu yaşıyoruz anlayacağınız.

Bayram ziyaretlerinde ninelerinin elini öpmeye giden torunların ve çocukların hepsinin telefonla uğraşırlarken bir başına kalakalan ve boş gözlerle etrafına bakan o ninemizin durumu hepimizin gözleri önündedir mutlaka…

Bir başka görüntüde ise yine ninemiz daire kapısının arkasına bir poşet koyup “içeri girenlerin hepsinin telefonlarını o poşetin içine bırakmalarını ve daha sonra içeri girmelerini” söylemesi yine teknoloji sayesinde geldiğimiz son noktanın çarpıcı bir izahı gibidir.

Bayram ziyaretleri anlamını hep eskilerde bıraktı.

Memleketimizde bulunan otellerin tamamının tık nefes dolu olduğunu duyuyoruz haberlerde. Bir tek kişilik yer ayırabilmek için bile otellerde dayınızın, emminizin olmasının bile hiç önemi yokmuş bu günlerde…

Bayram ziyaretlerinden ziyade turizm seyahatleri artık daha bir revaçta… Elbette insanlarımızın gezip tozmaları, çalışırken ya da çocuklarımızın okulda geçen sürelerdeki sıkıntı ve streslerinden kurtulmaları daha bir dinç beden ve kafa ile tekrar işe ve okula başlamaları hem hakları hem de ihtiyaçlarıdır. Ancak, ben şahsen o tatillerin birçoğunun tatilden önceki ruh hallerini daha da aşağıya çektiğini, “sıkıntı ve stresten kurtulayım” derken bedenlere ve beyinlere daha fazla sıkıntı ve stres yüklendiğini düşünüyorum.

Bunu her tatil dönüşü; “tatil mi yaptık, yoksa sopa mı yedik anlayamadık” diye serzenişte bulunanların çokluğundan anlayabiliyoruz.

Bunun böyle olması belki de tatil mefhumunun özüne uyun bir hareket tarzı belirleyememiş olmamızdan kaynaklanıyor.

“Komşu gider de ben gidemez miyim?” “bizim onlardan eksiğimiz ne?”, “onların çocukları çocuk da bizimkiler değil mi?” v.b. gerekçelerle tatil işi neredeyse  “desinler” boyutuna ulaşmış durumda maalesef…

Her bayram tatilinde binlerce trafik kazasının, yüzlerce ölü ve yaralıya neden olması çok daha dramatik bir durumdur. Bunların hepsi, insanımızın nasıl bir ruh hali içerisinde bulunduğunun da bariz delilleri arasındadır aslında. Zira kazaların yüzde doksan dokuz oranında insan hatalarından kaynaklı olduğu ilmi bir tespittir. Bayram ve tatil nedeniyle yoğunlaşan trafik hareketleri yüzünden bu hatalar daha da artıyor maalesef.

Hal böyle olunca, eskilerde ve kartpostallarda kalan; dedelerimizin, ninelerimizin köylerinde, kırlarda, papatyalar ve çimenlikler içinde koşuşturan kuzuların bulunduğu mekânlara kimse dönüp bakmıyor bile. Kimse dünyaya geliş nedeni olan o insanların halini merak etmiyor, onlara olan vefa borçlarını borç olarak görmüyor… Boyunlarının borcu olan o borçları ödemek akıllarına gelmiyor ama beş yıldızlı otellerde zevk-i sefa ederek yaptıkları maddi borçları ödemek üzere aylarca çırpınıp duruyorlar.

Diğer taraftan yüz bine yakın vatandaşımızla birlikte milyonlarca Müslümanın bir başka heyecanı yaşıyor olduklarını da unutmamamız gerekiyor elbette. İslam’ın beş farzından birisi olan ve imkânı olan her Müslümanın ifa etmekle yükümlü olduğu Hac farizası için kutsal topraklarda bulunan bütün Müslümanların ibadetlerini Allah kabul etsin inşallah.

Bir başka kesim, kutsal vatani görevleri için silahaltında bulunan ve bizlerin rahat ve huzur içinde bir bayramı daha geçirebilmemizi sağlamak üzere gözünü kırpmadan; şehirde, sahilde, köyde, kasabada, uçsuz bucaksız sınır boylarında, dağların zirvelerinde görev yapan tüm Mehmetçiğimize hayırlı bayramlar diliyorum.

Şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlık, ailelerine ve milletimize sabır diliyorum.

Tük Milleti’nin ve tüm Müslümanların Kurban Bayramları mübarek olsun.