Bir yanda sürekli olarak verilen ölüm haberleri, diğer yanda şaşaalı yaşam şekilleri bir başka yanda birbirine ağza alınamayacak sözleri, hakaretleri, küfürleri rahatlıkla birbirlerine ediveren siyasiler, öbür yanda her Allah’ın günü televizyonlarda her konuda ahkam kesebilen “allame-i  cihan” payeli çok bilmişleri izlemek zorunda kalıyoruz...

En ufak bir anlaşmazlıkta, sokaklarda; silahların, bıçakların, sopaların konuşturulduğu, trafikte kadın kız demeden çevirmelerin, darpların, sıkıştırmaların yaşandığı bir hali yaşıyoruz.  

Mahallelerimizde; şöyle oturaklı, sözünden emin, sözü dinlenir, uzlaşmacı, uzlaştırmacı, makulü dillendiren yanlışa yanlış, doğruya doğru diyen aksakallılarımız yok artık.  Gerçi bahsettiğim o mahallelerimiz de yok artık. İnsanlar kendi akrabalarını göremiyor yıllarca. Alaattin Tepesi civarında kendi yeğenini görse “yan baktın” kavgaları yapacak boyutlara ulaştı, birbirinden ayrılıklar, uzak kalışlar.

Bütün dünya bir illet ile savaş verirken, tedbirleri ardı ardına alırken, bu konuda insanların yaşamlarını tehlikeye atacak her türlü engeli ortadan kaldırmak için uğraşılırken, insanlar kendi yaşamlarını düşünen, onu heder etmemek için gayret gösteren devlete, devletin yetkililerine kafa atmakla, onlara isyan etmekle, alınan tedbirlere karşı durmakla meşguller.

Her Allah’ın günü yanı başımızdaki insanları bu illet yüzünden kaybediyoruz. Tanıdık simaların, akrabaların, arkadaşlarımızın cenazelerine dahi katılamıyoruz. Ama alınan tedbirlerin karşısına dikiliyor, ölümcül virüse karşı efelik yapmakla meşgul oluyoruz.  Haydi, kendimiz efelik yapıyoruz, kendimize haddinden fazla güveniyoruz da başkalarının canını riske attığımızın farkında mıyız? Bunun bir nevi hak gaspı, başkalarının en doğal yaşam hakkına tecavüz olduğunu neden düşünmüyoruz?

Bu musibetleri sanki kendi ellerimizle davet ediyoruz. Allah bizlere feraset verir inşallah. Bakın ne kadar manidar yazmış yazan.

Daha senden gayri âşık mı yoktur?

Nedir bu telaşın vay deli gönül?

Hele düşün Devri-i Âdem’den beri

Neler gelmiş geçmiş, say deli gönül.

Şu fani dünyada umudunu yüz!

İnanmazsan var kitaba yüz be yüz!

Evin mezaristan, malın bir top bez

Daha duymadınsa duy deli gönül!

Günde bir yol duman çöker serime,

Elim ermez gidem kisbi kârıma.

Kendi bildiğine doğrudur deme

Var iki kâmile sor deli gönül!

Gördüm iki kişi mezar eşiyor,

Gam kasavet gelmiş, boydan aşıyor.

Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor

Gel de bu dünyayı yor deli gönül.

Mevla’m kanat vermiş uçamıyorsun,

Bu nefsin elinden kaçamıyorsun.

Ruhsati, dünyadan geçemiyorsun

Topraklar başına vay deli gönül!

Nesimi Çimen Kayseri/Sarız