Bu haftaki yazımda, ihracat ana planı içerisinde yer alan ve ihracatçıya finansman imkânı sağlayan ihracat teşvikleri ve kredilerini değerlendireceğim.  

İHRACAT TEŞVİKLERİ 

Daha önceden kaleme aldığım, Dış Ticarette yapısal reformlar başlığında detaylıca izah ettiğim gibi ihracat teşviklerinde performans odaklı bir yaklaşım getirilmesi gerekmekte. Diğer bir ifadeyle ihracatçı almış olduğu teşvik kapsamında ihracata başlamış mı?  Veya ihracat miktar- değer ve pazarlarını genişletmiş mi?  bu kısımlara bakmak ve ilk teşvikten sonra bu performanslar değerlendirilerek, teşvik mekanizmasındaki oranlar ya sabit kalmalı ya da kademeli olarak artırılmalı. 

Örneklendirerek gidelim. İhracatçı firma bir yıl içerisinde 10 tane ülke ziyareti kapsamında yaptığı ulaşım ve konaklama masrafları için teşvik almakta ama 10 tane ülkeye gidip, ihracat yapan veya ihracatını artıran firma ile 10 ülkeye gidip, ihracat yapmayan veya pazarını genişletemeyen firmada aynı teşvik mekanizmasından faydalanmakta.  Sonuçta iki firmaya da aynı oranda teşvik vermek, açık bir şekilde kaynak israfından bir şey değildir. Devlet açısından düşündüğümüzde ise X yılında ihracatçımıza şu kadar teşvik verdik demekte başarı değildir

NE DEMEK İSTİYORUM

Yine yurtdışı seyahat desteğinden yola çıkarsam, teşvik mekanizması minimum düzeyde başlasın. Süreçte firma, ihracat yaptıkça veya önceki ihracat yaptığı ülkede ihracatını artırırsa sonraki alacağı seyahat teşvikleri kademeli olarak artılısın. Peki, hiç ihracat yapamayan firma ne olacak derseniz. Bu firmalar teşviklerini yine alsınlar ama başlangıçta belirlenen minimum düzeyde teşvik almaya devam etsin. 

DAHA DA SOMUTLAŞTIRAYIM

Mevcut teşvik bu kapsamda neler veriyor? Bir yıl içerisinde ülke başına 5000 ABD ve bu değer, toplam harcamanın % 70’ine kadar verilmekte. Düz mantıktan yola çıkarsak, 10 ülke için maksimum değer oranının % 70’ini kullandığını varsayarak, 10 ülke için 5000*10= 50.000 dolar eder. 10 ülkeye giden ve ihracat yapamayan firmaya da 50.000 doları teşvik veriyorsunuz, aslanlar gibi ihracata başlayan her ülkede pazarını artıran firmaya da aynı teşviki veriyorsunuz. Böyle teşvik sistemine maalesef ki ben karşıyım. 

NASIL OLMASI GEREKİR?  

Önceki örneğimizden devam edersek; 

  • Ülke başına minimum oran belirle (Örneğin, 2000 ABD doları ve % 40) 
  • Seyahatten sonraki 1 yıl içerisinde (6’şar aylık periyotlara da izin verilebilir. Ama üst süre sınırı bir yıl olma şartı getirilmesi gerekir) ilgili ülkeye ihracat yaptığı zaman öncekine başvurunda aldığı teşvike + 1000 ABD doları getir ve oranı öncekini aldığı teşviki de baz alarak% 60’a artır.
  • 6 ‘şar aylık periyotlarda kontrolünü yaptın.  Baktın ki firma pazarını artırıyor gerekirse öncekilere ilave ederek teşvik oranını % 100’e çıkar. Yeter ki teşvik doğru ellerde değerlensin. 
  • Peki, seyahatler sonunda hiç ihracat yapamayan firma ne olacak? Derseniz. İlgili firmanın önü ebetteki tıkanmayacak ama teşviki minimum düzeyde almaya devam edecek. Dolayısıyla alamadığı kısım, doğru firmalara aktarılmış olacak. 
  • Dolayısıyla devletimiz de artık vermiş olduğu teşvikin etkinliğini ölçmüş olacak ve teşvikler doğru ellere gidecek. 

Bu örneklerin mevcut diğer ihracat teşvikleri içinde modelleyebilirim. Orası artık detaylı rapora girer ki amacımız burada sorunu göz önüne çıkarmak. Tekrar başa gelir ve İhracat Ana Planı içerisinde mevcut teşviklerde performans değerlendirilmesi getirilmiş mi? Sorusuna cevabımız = Hayır. Dolayısıyla bundan sonraki teşvik değerlendirmelerinde yine ihracatçımıza şu kadar teşvik verdik denecek ve bu söylem başarı olarak adlandırılacak. (Bu söylem kısmen başarıyı belirtirken, başarının performansını belirmez.) 

Bu arada Ticaret Bakanlığı’mızın diğer paydaşlarla istişare etmelerini oldukça önemsiyor ve doğru buluyorum ama çoğu ihracatçı da almış olduğu teşviklerin performans değerlendirmesine girmesini istemez ve bu doğrultuda bakanlığa talepte bulunmaz. Bu gibi konularda Ticaret Bakanlığımız, süreci kendi açısından ve kaynağı oluşturan- vergi veren vatandaş açısından bakması gerekmekte. 

Diğer taraftan baktığımızda ise teşvik modellemelerinde yeni enstrümanların çıktığını da görüyoruz. Verilen teşviklerin çeşitlendirilmesini ise olumlu olarak değerlendirmekteyim.

EXIMBANK KREDİLERİ 

İhracat Ana Planı içerisinde iyi çalışılmış bölümlerden biri olarak bu kısmı görmekteyim. Hem çeşitlilik açısından hem de etkinlik açısından dolayısı ile bu çalışmada ki başarıyı ehline diğer bir ifadeyle Ticaret Bakanlığına teslim etmek gerekir. Bunlar içerisinde;  Kur riskine karşı Eximbank kalkanı veya E Teminat projesi uygulamaya yönelik önemli parametreler. Hizmet ihracatı için yeni modellenin de yapılması ayrıca önem arz etmekte. Diğerleri malumunuz finansman için kredilendirmeyi kapsıyor. Burada finansman süreçlerindeki vadelerin uzatılıp - maliyetlerinin düşürülmesi tüm sürecin ana konusu diye düşünmekteyim ki zaten kapsam içerisine alınmış. 

BİR ÖNERİM VAR

Malumunuz kredi sürecinin maliyetini elbette ki FAİZ oluşturulmakta. Örneğin teşvik ve kredi sistemi tekrar analiz edilse, bazı teşvik oranları, belli başlı teşviklerden kesilse ve orada ki kaynak, ihracatının finansmanın da kullanılan Eximbank kredileri bağlamında ihracatçımıza FAİZSİZ açılsa çok güzel olmaz mı? Ülkemize bu modelle hem döviz hem de bereket gelse. 

Türkiye’nin 7 bölgesinde de ihracat kapsamında seminer- eğitim - danışmanlık vermiş ve iyi kötü bu toprakları bildiğini zanneden kardeşiniz olarak şunu söyleyebilirim ki gerçekten sistemin getirdiği faize en azında bu sürece girmeyelim diyerek Eximbank kredisi kullanmayan birçok firmamız var.

SONUÇ: Hem döviz gelsin, hem kar gelsin. Tüm bu gelenler de bereketin yolu açılmış bir şekilde,  bereket ile gelsin.