Fiyat artışları belirli bir bant etrafında (7-8) kronikleşmeye başladı. Bu durumun farklı nedenlerden ileri gelebileceğini söyleyen onlarca görüş bulunmakta ise de, enflasyonu oluşturan kalemlerden gıdanın payının yüksekliği (%30) gıdaya daha bir önemi beraberinde getirmektedir. Gıda veya tarım enflasyonu için bu anlamda, Eylül ayında TÜSİAD tarafından, “Yapısal Sorunlar Perspektifinden Gıda Enflasyonu” isimli bir eser yayınlandı. Eser, Prof. Dr. Selim Çağatay ile Doç. Dr. Mehmet Mert imzasını taşımakta.

Eser, 6 kısımdan oluşmakta sonuç ve öneriler dâhil edildiğinde 7 kısım olarak kaleme alınmış. İçeriği ise kısaca şu şekilde; Türkiye'nin 2014 yılından itibaren dünya gıda fiyatları ile ters bir yönde ayrıştığını ve bu tarihten itibaren dünya gıda fiyatları düşerken, Türkiye'de gıda fiyatlarının artış trendine girdiği ifade edilmektedir. Bundan başka tarım ve gıda ile ilgili ayrıntıların ele alındığı diğer bölümlerin ardından, yapılan analizler çerçevesinde, Türkiye'de gıda fiyatları enflasyonuna yol açabilecek veya kronik hale dönüştürebilecek faktörler arasında; artan üretim maliyeti, arz açığı, ihracat arzı, dünya piyasalarından yalıtım ve ürün zincirlerinde eksik ve aksak örgütlenme gibi maddeler sıralanmaktadır.

Çalışma, yapılan analizlerin sonuçlarını ise şu şekilde ortaya koymaktadır; analizlerden elde edilen bulgular istisna birkaç yıl dışında, yapılan saptamaları doğrular nitelikte arızi bir talep baskısının yani fiyatlar üzerinde yükseltici bir baskının olduğunu göstermektedir. Talep baskısı arızi olarak azalan arz ile meydana gelmekte ve bunun da özellikle yüksek girdi maliyetleri, kur etkisi, kuraklık ve hastalıklar sonucu ortaya çıktığı görülmektedir. Arızi şoklar neredeyse süreklilik kazanmıştır ve özellikle etkisini canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler; yaş sebze ve meyve alt gruplarında göstermiştir. Bu bulgular, gıda fiyatları enflasyonuna neden olarak gösterilen sebeplerden birçoğunu destekler niteliktedir.

Çözüm önerileri olarak da; yapısal sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik politika uygulamalarından tutun da, kooperatifleşmeye; mera düzenlemelerden desteklemelere; AB tarım politikalarından, dünya piyasaları ile örtüşmeye; tarım sigorta sisteminden lisanslı depoculuğa; hal yasasından hayvancılık sorunlarına; tüketicinin gıdaya ulaşmasından üretici örgütlülüğüne; tarımsal ürünlerin pazarlanmasından iç tüketime; rekabet edilebilirlikten haksız rekabete; üreticilerin tarımsal gelirlerinden maliyetlere; tarımın iklim bağımlılığından organik tarıma; tarımsal planlamadan tarımsal yayım ve iletişime; 2016 yılında çıkması beklenen tarımsal reformlara kadar her türlü çözüm önerileri analizler eşliğinde ortaya çıkan sonuçlar etrafında yorumlanmıştır.

Çalışma, hem analizler ile ele alınan gıda enflasyonunun ortaya çıkışı ve hem de önerilerin sunulması şekliyle içinde yaşadığımız ortamda tarımın geldiği noktayı göstermesi bakımından önemlidir. Bu haliyle çıkarılması planlanan 2016 tarımsal reformun, yapılan derinlemesine çalışmayı dikkate alacağı muhakkaktır. Ancak enflasyon sarmalında gıdanın sadece bir yönü olduğu, daha başka enflasyonu besleyen unsurların da olduğunu gözeden uzak tutmamalıyız.

 

 

      Y. Doç. Dr. Bülent Darıcı

[email protected]