Kalkınma kavramı, toplumun merkez kabul edildiği ve ekonomik yönü kadar toplumsal, sosyal ve kültürel yönleri ağır basan bir gelişmeyi ifade etmektedir. Günümüzde bu anlayışa; çevre, sürdürülebilirlik ve gelecek nesillerin ilave edilmesi ile özünde aynı ancak geliştirilmiş bir tanımlama yapılarak sürdürülebilir kalkınma kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Köklerini ikinci dünya savışından sonra kuvvetlendiren anlayış, kimilerine göre küresel bir Pazar oluşturma çabası, kimilerine göre kılıf geçirilmiş bir sömürü aracı, kimilerine göre ise yaşlanan dünyamızı kurtarmak için yapılması gerekenler olarak nitelendirilmektedir. Elbette ki bu haftaki konumuz kalkınmanın tarihi geçmişi ve kavramsal çerçevesi değil, ancak konunun boyutlarını belirlemek için küçük bir giriş yapmamızın da bir sakıncası olmadığını düşünüyorum.

Bu hafta ise kalkınma konusunun etkinliği konusunda bir şeyler söylemek istiyorum. Kalkınma konusu gündeme getirildiğinde, daha çok ekonomik olarak veya sosyal politika kapsamında değerlendirmeler yapılmakta ancak kalkınmanın etkinliği açısından değerlendirmeler yapılmamaktadır. Etkin kalkınma ile ilgili bilgilere arama motorlarında bir göz attığımızda, ilk etapta doyurucu bilgilere ulaşamıyoruz. Bunun bir sebebi sanırım, kalkınmanın her bir sivil toplum örgütü tarafından, savunulan kesimlerinin ihtiyacını gidermek yönünde sergiledikleri adımlar olabilir. Bir diğer neden ise şimdilerde popüler olan kavramın tam olarak içselleştirilememesidir. Bu yorumumu güçlendiren bir sebep sanırım yayınlanan makaleler için de hala tanım ve kavramların çokça yer almasıdır. Etkin kalkınma ile ilgili olarak, Rüştü Bozkurt Dünya Gazetesinde 17 Kasım 2016 tarihli yazısında şunları söylemektedir;

“Etkin kalkınma yaratmanın bazı temel yapıları vardır: Birincisi, net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma gerektir. İkincisi, elinin menzilindeki kaynakları etkin ve verimli kullanamayan toplumlar başka kaynaklara erişebilseler bile onları gerektiği gibi değerlendiremiyor. Kalkınmayı elimizin menzilindeki kaynaklardan başlatmak rasyonel bir tutumdur. Üçüncüsü, kalkınma rekabet edebilir alanlar keşfetmek, tanımlamak, ilişki kurarak öngörülerimizi hayata taşımaktır. Dördüncüsü kalkınma, değerler sistemi ve kaynaklara bağımlıdır. Beşincisi de kalkınmanın belirleyici etkeni kapsayıcı kurumlara sahip olmaktır.”

Rüştü Bozkurt'un söyledikleri oldukça yerinde tespitlerdir. Kalkınmanın etkinliği için; yerinde ve planlı hareket etmek, sahip olduğu kaynakları etkin bir şekilde kullanmak, rekabet edilebilir bir çerçeve belirlemek, değer zincirini oluşturmak, kurumların kapsayıcılığı, birlikteliği ve koordinasyonunu sağlamak gerekmektedir.

Ülkemiz açısından bir değerlendirme yapacak olursak şunları söyleyebiliriz. Etkin kalkınma sistemi oluşturmak için, kalkınma kapsamında yapılan projelerin kırtasiye ve bürokratik karmaşıklık ve kalabalığından sıyrılarak saha içindeki konumunun sağlam denetiminin yapılması, bunun yanında gerçekten yerinde yapılmış ve sonuçlandırılmış projelerin çıktılarının uzun vadeli planlarda kullanılması, diğer ülke kalkınma hamlelerinin izlenmesi ve ülkemiz için uyarlanması, proje yapanlar ile saha içinde çalışanların koşulsuz ve etkin birlikteliği, girişimcilerin cam fanus ortamından kurtarılarak sahada bulunan diğer firmalarla etkileşim ve koordinasyonu sağlanmalıdır.

Etkin kalkınma için etkin hareket etmek gerekir.

      Y. Doç. Dr. Bülent Darıcı

[email protected]