“Yaşadığım sürece ben Kur'an-ı Kerimin kölesiyim. Hazreti Muhammed Mustafa'nın ayağının tozuyum. Kim benden bundan başka bir söz naklederse ondan da o sözden de şikayetçiyim.'' 
 PİR-İ MEVLEVİ HAZRETİ MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

743. Sene-i Devriyesinde Hazreti Pir'in ölümü, kendi deyimiyle “Şeb-i Arus”u yad ediliyor. Cenab-ı Mevla rahmetiyle lutfeylesin, makamını ve sırlarını âli eylesin. Ademoğlunun ölümden kaçabilmek adına servetler harcadığı, ölüm var denince hastalanıp yataklara düçar olduğu bir vakitten Hazreti Pir'in ölümü hoşça karşıladığı, Hazreti Peygamber'in (s.a.v) “Ölmeden önce ölünüz!” hadis-i Şerifine binaen “zaten ölmüş olana ölüm korku vermez ki!” edasıyla karşıladığı bir vakte, O'nun düğün gecesine Esselam, Esselam, Esselam!

Yazımın hem kapısı hem anahtarı hem kilidi olan girişte aktarmış olduğum Hazreti Mevlana'nın sözü benim için kendisine rahmet ve hasret okutturan en sevdiğim sözüdür. O sanki asırlar sonra kendisine atfedilecek yüzlerce, binlerce sözün, düşüncenin, felsefenin, aşkın farkındaydı, sanki ona fısıldamıştı birileri ya da O kalb-i Selim mübarek o gönlüyle hissediyordu bunu. İşte cümle iftiranın önüne geçsin diye dile getirdiği bu sözünü bugün o müfteriler hiç ondan saymaz ya, en çok da buna yanarım ben! Hz. Mevlana'ya “filozof” diyen mi dersin, “şair” diyen mi dersin, “hümanist” diyen mi dersin “dinler üstü düşünür” diyen mi? Lakin o kendi gönlüyle kendi diliyle “Köleyim”, “ayak tozuyum” diyordu. O'nu bu Hakk karşısındaki tevazusu yüceltiyordu. Anlamaktan çok yalnızca andığımız, ne dediğinden çok “nefsime hoş ne diyor?” diye baktığımız ve önümüze gelen her sözün altına imzasını attığımız Zat-ı Mübarek bizden davacı olmaz inşallah. Bir şeyi ifrat noktasında sevdiğini iddia edenler hep sevdikleri şeye en büyük zararı verenler olmuştur. Bugün Hz.Pir'i sevdiğimizi iddia ederken onun kendini hesaba çektiği kadar kendimizi “sevmek” mefhumunda hesaba çekiyor muyuz? Evet ben haykırıyorum onun sözleriyle; Hazreti Mevlana ömrü boyunca Kur'an-ı Kerim'in izinden zerre ayrılmamış Hazreti Peygamberin sünnetinden şaşmamak adına nefes aldığı sürece gayret etmiş bir Veli iken neden onu ısrarla İslam'ın dışına itmeye çalışanlara iki çift sözümüz yok? O'nun “Yeni şeyler söylemek lazım” sözünü reformizme kaynak gösterenlere, Vecd ile söylediği İlahi aşk sözlerini romantik meselelerine kaynak gösterenlere, Onu reddettiği felsefeyle müsemma “filozof” gibi alçaltıcı sıfatlarla anan müsteşriklere neden torunları olduğunu iddia ettiğimiz bizlerin bir sözü yok? Memlekette O'nu ucuz hikayelerle ticari menfaatlerine malzeme yapanlar revaçtayken onu hakikaten seven aşıkları ondan uzak tutulmak adına gayret gösteriliyor. Kur'an'dan uzak tutulmaya çalışılan, Peygamberden alakasız gösterilen Hz. Mevlana nerede? Yaşadığım sürece ben Kur'an-ı Kerimin kölesiyim. Hazreti Muhammed Mustafa'nın ayağının tozuyum.” Diyen Hz. Mevlana nerede? Artık bilelim ki O Hz.Peygamber (s.a.v) “Şüphesiz ki âlimler peygamberlerin varisleridir.” Hadisi Şerifine mukabil bir Alim, bir Peygamber aşığı ve bir Veli'dir. Resul-i Ekrem Efendimiz'in zühd ve takva hayatının takipçisidir. O'nu olur olmaz kendinden beri makamlara oturtmaktan, olmadığı sıfatlarla itham etmekten beri durmalıyız.

Demem o ki azizler Şeb-i Arus hoş geldi Safalar getirdi lakin hoş olana Safayla durana! O'nun şikayetçi olduğu müfteriler düşüne dursun mizanı, hesabı. İçimi senelerdir kemiren “Aşk! Aşk!” diye O'nu beşeri aşktan ibaret gösteren, O'nu Allah'tan ve Peygamberden uzaklaştırmaya çalışanlardan ben de şikayetçiyim. Dikkat edin Allah'ın Velileri Allah'ın muhafazası altındadır. Onların özünü kimse bozamaz, değiştiremez. Hazreti Pir'i anlamak için onu okumak gerek lakin sadece Mesnevisi ile değil Divan-ı Kebir'iyle, Fîhi Mâ Fih'i ile,
Mecâlis-i Seb'a'sı ile, Mektubat'ı ile. Hazreti Pir'i anlamak için yolundan gitmek gerek ama sadece Semâ ile değil zikriyle, fikriyle, ibadetiyle. O'nun yolundan gitmek demek Resul-i Kibriya'nın yolundan gitmek demek, O'nun (s.a.v) sünnetine ittiba etmek demek. Rabbimiz bizleri Mevlana hazretleri gibi dostlarıyla beraber eylesin, Onları anlayan canlardan eylesin, Onları sevenlerden, bu sevgiyi müfteri tacirlere kaptırmayanlardan eylesin. Hû!

“Sanır mısın ki Mesnevi sözlerini okuyasın da ucuzca, bedavaca duyasın, anlayasın! Yahut hikmet sözleri ve gizli sırlar, kolayca kulağına girsin, ağzına gelsin! Duyarsın, duyarsın ama sana masal gibi gelir... dış yüzünü duyarsın, iç yüzünü değil! Bir güzel, başına, yüzüne çarşafını örtmüş, senden yüzünü gizlemiş! İhsan sürmesi gözünü aydınlatır, açarsa doğruyla mecazı o vakit ayırt eder, anlarsın! Yoksa koku almayan adama mis de bir, fışkı da... değil mi ki koku almıyor!” Hazreti Pir-i Desgir-i Münir Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî