Ülkemizin 5’er yıllık kalkınma planlarını yapan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 1960 yılının Eylül ayında kabul edilen 91 sayılı kanun ile kurulmuştu. Sonrasında ise 2011 yılında çıkan kanun hükmünde kararname ile DPT kapatılarak, görevini Kalkınma Bakanlığına devretmiştir. 24 Haziran seçimleri ile birlikte Cumhurbaşkanlık Hükümet sisteminde bakanlıkların sayısının azaltılması ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığı “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” bünyesinde toplandı. 10 Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile birlikte, Cumhurbaşkanımıza bağlı kuruluşlar sıralanırken, Strateji ve Bütçe Başkanlığı kurularak, kalkınma planlarının hazırlanması Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na devredildi. Dolayısı ile 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı diğer kalkınma planlarından farklı olarak, Cumhurbaşkanlığı Sistemi döneminde hazırlanan ilk kalkınma planı olması sebebi ile ayrı bir özelliğe sahipken, 5 yıldan daha az bir süreyi kapsaması da(yaklaşık 4,5 yıl) diğer bir farklılığı. 

KAVRAM KARMAŞASINA GİRMEMEK İÇİN 

Öncelikle işin özünde kalkınma ve bunun planlanması olunca kavramın net olarak ifade edilmesi gerekmekte. Planlama, özellikle soğuk savaş döneminin getirdiği sosyalist bir ekonomik model olarak tasvir edilse bile, her alanda olduğu gibi planlamanın olmadığı bir yerde yönetimden bahsetmek mümkün değildir.  Ayrıca kalkınma ve büyüme kavramları birbirleri ile en çok karıştırılan kavramların başında gelir. Ekonomik Büyüme; ülkenin üretim hacmindeki bir artıştır. Dolayısıyla ekonomik büyüme sayısal bir kavram olarak ele alınabilirken, Ekonomik kalkınma; toplumun yaşam standartlarında, üretilen malların kalitesinde veya üretim organizasyonunda iyileşmeler yaşanan bir ortamı ifade etmekle birlikte, daha niteliksel yönlü gelişmelerdir. Dolayısıyla yazımızdaki analizler ve hedeflenen öngörüler rakamsal olarak diğer bir ifade ile niceliksel olduğundan yazım bu yönde ilerleyecek. (diğer bir ifade ile büyüme yönlü olacak) 

ÜLKEMİZDEKİ KALKINMA PLANLARININ KISA TARİHÇESİ

 1960 yılında kurulan DPT ile başlayan ve 11. Kalkınma Planına kadar giden kalkınma planlamalarını tarihsel olarak sıralayıp, şu ana kadar olan kalkınma planlarını, kafa yorduğum konu olan dış ticaret bağlamında değerlendirirsek;

  • 1963 – 1967 Birinci beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi 
  • 1968 – 1972 İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
  • 1973 – 1977 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
  • 1979 – 1983 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
  • 1985 – 1989 Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi 
  • 1990 – 1994 Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
  • 1996 – 2000 Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
  • 2001 – 2005 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi 
  • 2007 – 2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı
  • 2014 – 2018 Onuncu Kalkınma Planı
  • 2019 – 2023 On birinci Kalkınma Planı 

1960 yılından 1980 yılına kadar olan dönemde, birçok ülkede olduğu gibi başlangıçta Türkiye’de de bu dönem içinde yapılan Kalkınma Planları “ithal ikameci sanayileşme stratejisi” esas alınarak hazırlanmıştır. İthal ürünler karşısında rekabet gücü düşük yerli ürünler, ithal kotaları ve gümrük duvarları ile korunmuştur.

1980’li yılların ortalarında başlatılan ihracat seferberliği ile birlikte kalkınma planlarında “ihracata yönelik strateji” ile dışa açılım dönemi başlamıştır ve bu politika günümüze kadar devam etmiş ve hala da etmektedir. 

DIŞ TİCARET BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİRSEK 

11. Kalkınma planının en önemli özelliği, özellikle ülkemizin ihracat bağlamındaki 2023 hedeflerinde büyük bir revizeye gitmiş olmasıdır. 

Öncesinde, karşılaştırmanın yerinde olabilmesi için 2018 yılında gerçekleşen dış ticaret değerlerini kısa bir hatırlatalım. 2018 yılında ihracatımız 167,9 milyar dolar iken, ithalatımız ise 223 milyar dolar olarak gerçekleşti. 

Genel 2023 hedeflerinde ise ihracat hedefimiz 500 milyar dolar iken, ithalat öngörümüz ise 625 milyar dolardı. Toplam dış ticaret hacmimiz ise 1 trilyon doların üzerinde gözükmekteydi. 

2019-2023 için yapılan 11. Kalkınma Planında ise ihracat hedefimiz 226,6 milyar dolar iken, ithalat öngörüsü ise 293,5 milyar dolar

2023 İHRACAT VİZYONUNU 

2023 ihracat vizyonu,  ülkemiz tarihinde ilk defa 10 yıldan daha fazla bir hedefleme, rakamlar bağlamında ifade edildiğinden herkes için ayrı bir önem ve değer taşımalıdır. Tüm politikaların bu yönde oluşturulması ise hedefin gerçekleşip gerçekleşmemesinden daha önemli olduğuna inanıyorum.  Çünkü ihracat öyle bir olgu ki, sizin olduğu kadar dış etkenlerin de etkisinin çok fazla olduğu bir süreçtir. İhracat teknik olarak adı üzerinde üzere “Dış Talebe” bağlı bir olgudur. Geçmişe kısaca bakarsak yakın coğrafyamızdaki;  Arap Baharı ve etkileri ( Kuzey Afrika ve Ortadoğu), IŞID meselesi (özellikle Irak pazarında) yakın coğrafyamızdaki birçok ihracat pazarlarında sıkıntı yaşattı. Avrupa’daki talep daralmaları ve ülke içerisindeki Gezi eylemlerinden (Arap baharının benzeri ülkemizde denenmek istendi) , başarılı olamayınca bu sefer hain 11 Temmuz darbe girişimine kadar birçok etken bu süreçte etkili oldu. Burada ifade ettiklerimin hepsi ana başlık olarak değerlendirilebilir. Aslında bu kadar olumsuz süreç yaşanmamış olsaydı, 500 milyar dolar olmasa bile 300 -325 milyar aralığı benim o dönemlerdeki ihracat öngörülerimle uyuşmaktaydı. 

11. KALKINMA PLANINI DEĞERLENDİRDİĞİMİZDE 

Bugünden baktığımda, 2023 yılındaki 226 milyar dolar ihracat hedefinden daha fazla ihracatın gerçekleşme ihtimalini daha yüksek görüyorum. Ama 11. Kalkınma Planının, 2023 vizyonundan alından ders ve dış etkenlerin ihracatımızı nasıl etkilediğinin bilinciyle, ayakları daha yere basan bir ihracat hedefi oluşturulduğunu görüyoruz. Bu seviyelerde bir hedefin belirlenmesinin altında, yapılan varsayımların aşağıdaki maddelerden oluştuğunu düşünmekteyim. 

  • Döviz kurundaki görece avantajın devam etmeyeceği 
  • Ticaret savaşları ile birlikte artan korumacılık ve gümrük duvarlarının etkisi 
  • BREXIT sürecinin getirdiği soru işaretleri 
  • Avrupa’daki ekonomik sıkıntıların devam edeceği veya Euro/Dolar paritesinin Euro aleyhine dönmesi ve ihracatta olası parite farkının olumsuz etkisi  

Mayıs ayında verilen Cari fazla ile ilişkilendirdiğimizde ise, ekonomik küçülme döneminde verilen cari fazlanın aslında konjonktürle ilişkili olduğu kabul edilmekte.  11. Kalkınma Planında, 2023 yılında büyüme hedefinin  % 4,3 olduğundan ve Cari dengeyi etkileyen en önemli unsurun ise dış ticaret olduğu varsayımından yola çıkarsak, cari açığın devam edeceğinin öngörüldüğünü anlıyoruz. 

 11. Kalkınma Planının tüm ülkemiz için hayırlı olması dileğimle. 

SONUÇ: “Planlama” ekonomik bağlamda sosyalist düzenin değil,  yönetim biliminin ilk fonksiyonudur. Dolayısıyla plansız bir yönetimden, özellikle de ekonomi yönetiminden bahsetmek mümkün değildir.