İki kere lösemi kanser hastalığını yakalanan Rukiye Sude Gök, 11 yaşında lösemi teşhisi konulmasının ardından, zorlu bir tedavi sürecini geride bırakmıştı. Ancak genç kız çok geçmeden Lösemi hastalığının tekrarladığını öğrendi. Rukiye Sude’nin Küçük omuzlarında koca bir yükle, hayata tutunma çabasının önüne hiçbir şey geçmedi. Bugün hayatına umutla devam eden Gök, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü birinci sınıf öğrencisi! Yaşadığı zorlukları ve hayata tutunma mücadelesini anlatan Gök, hastalığın tedavisinin moral ve motivasyon olduğunu açıkladı.

PİYANGO BANA VURDU!

Gök, hastalığın her insanda olabileceğini söyleyen doktorunun kendisine hastalığı şu sözlerle açıkladığını ifade etti: “Her insanın vücudunda bulunabilecek bir hastalık fakat bunu biz piyango olarak görülüyoruz ve piyango sana vurdu, talihlisi sensin!” Tedavi sürecinde, eğitiminde aksaklıklar olduğunu ancak eğitimini de bırakmak istemediğini belirten Gök, “Evde eğitim imkânı sayesinde eğitimimi tamamlama imkânı buldum. Evimize gelen öğretmen ile ana dersleri aldım ve eğitim hayatımı sorunsuz tamamladım.” ifadelerini kullandı.

2 BUÇUK YIL SONRA AYNI SERÜVEN BAŞLADI!

Tedavi için Çumra’dan merkeze gelen Gök, tedavi sürecinde yaşadıklarını “Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde 8 ay tedavi olduktan sonra kemik iliği nakli olmam gerektiğini söylediler. Çünkü vücudumda kromozomların yerinin değiştiğini ve bu durumun sadece nakil ile iyileşeceğini belirttiler. Tedavi için gidebileceğim iki il vardı, Ankara ve Antalya. Ankara’yı tercih etmemiz için ailemizden herhangi birinin nakil için uygun olması gerekiyordu. Ne yazık ki ailem ve akrabalarımdan kimse ile uyuşmadı. Bizde o yüzden yabancıdan nakil yapılabiliyor diye Antalya’yı tercih ettik.  Konya’da 8 aylık tedavi sonrasında Antalya’ya gittim. 3 tane nakil için uygun kişi bulunmuştu. Birini tercih ettiler, nakil sürecim bu şekilde başlamıştı.  35 gün, kapalı bir odada kaldım, yanımda sadece annem vardı. Odaya sadece hemşireler ve doktorlar girebiliyordu. Nakil olmadan önceki tedavi sürecim sorunsuz geçti. Sonunda nakil gerçekleşti. Nakil ameliyat şeklinde olmadı. Bağış yapan kişinin iliğini kan şeklinde alarak bana kan yoluyla aktardılar. Ancak her şey bitmiş değildi çünkü beni bekleyen bir uyum süreci vardı. Çok şükür ilik uyumlu çıkmıştı. Lösemiyi olumlu bir şekilde atlattığımı sanıyordum. 2 buçuk yıl sonra hiç beklemediğimiz bir zamanda hastalığım nüksetti.” sözleriyle anlattı.

‘TEDAVİDE KULLANMAM GEREKEN İLACI KULLANMADIĞIM İÇİN HASTALIĞIM TEKRARLADI’

Gök, abisi ile oyun oynarken burnunun kanamasıyla başlayan ikinci lösemi vakasını ise şöyle aktardı: “Bir gece ansızın evde abimle oyun oynarken burnum kanamaya başladı ve kanama hiçbir şekilde durmadı. Hemen ilçedeki hastaneye gittik ve orada kan değerlerimin aşırı derecede düştüğünü söylediler. O gün vakit kaybetmeden ambulans ile Konya’ya sevk edildim. Necmettin Erbakan Hastanesi’nde tedavi gördüğüm doktorlarıma gittim ve doktorlardan hiç beklemediğimiz bir cevap aldık. Bana, “bizim seninle ilgilenebileceğimiz bir durum yok, senin nakil olduğun yere gitmen gerekiyor” dediler ve ambulans ile Antalya’ya sevk edildim. İkinci Lösemi serüvenim başladı. Beni tekrar bir nakil süreci bekliyordu. Hatalığımın nüksetmesinin sebebi de tedavi sürecimde kullanmam gereken bir ilacı kullanmamam sonucunda olmuş.”

‘HER HAFTA KARŞIMDA BİR ÇOCUK ÖLÜYORDÜ’

Gök, hastalığının tekrar etmesi yetmezmiş gibi hastanede de problemlerle karşılaştığını belirterek “Önce Akdeniz Üniversitesi hastanesine gittim, hijyen konuşunda iyi değildi, çok fazla ilgi gösterilmedi. Beni bu hastanede en çok etkileyen durum, her hafta karşımda bir çocuk ölüyordu. O dönemde psikolojim hiç iyi değildi. Bu yüzden sürekli hastaneden gitmek istiyordum. Babam birkaç hastane araştırdıktan sonra başka bir hastaneye geçmeye karar verdik. Çünkü o hastanede yaşadıklarımı bünyem daha fazla kaldıramayacaktı, yemek yemeyi, su içmeyi bırakmıştım, kimse ile konuşmuyordum. Babamın bulduğu özel hastaneye vakit kaybetmeden geçmek istedim. Yeni hastanede tedavi sürecime sıfırdan başlandı. Ve benim için yine bir nakil süreci başladı. Bu sefer ki naklimi yurt dışından buldular. Belli bir tedavi sürecini geride bıraktıktan sonra nakil işlemi gerçekleştirildi. O naklin üzerinden beş yıl geçti ve çok şükür herhangi bir problem olmadı.

Her ne kadar okumaktan vazgeçmemiş olsa da hayalindeki bölümü tutturamayan ancak şu an okuduğu bölümden de memnun kaldığını belirten Rukiye Sude, “Dil ve konuşma terapistliği istiyordum ancak hastaneye gitme durumlarından ötürü derslerimde yeterince başarılı olamadım. Bunun sonucunda da istediğim bölüme giremedim. Mühendislik vs. istiyordum, sağlıkta sadece dil ve konuşma terapistliği istiyordum çünkü hastanelerle yeterince haşır neşirdim zaten. O süre zarfında sınav müfredatında değişiklikler yaşandı, ÖSYM’nin azizliğine uğradım diyebilirim. Tercih zamanı gelince sağlıkta iki bölüm tercih ettim, diyetisyenlik ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümünü yazdım. Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümü geldi ve şu an okuduğum bölümden memnunum.” ifadelerini kullandı. 

LÖSEMİNİN TEDAVİSİ: MORAL VE NEŞE

Gök, geride bıraktığı bu zorlu süreçten sağlıklı bir şekilde çıkmayı başardı. Kendisi gibi hastalığa tutulmuş kişilere altın tavsiyesi vererek, “Bu hastalığa yakalanmış kişilere şunu söylemek istiyorum. Hastalığı tedavi ile atlamaktan ziyade morallerini yüksek tutmalılar. Çünkü bu hastalığın asıl tedavisi moral ve neşe. Ben sürekli gülen biriyim. Üzüldüğüm anlar çok azdır. Ne olursa olsun üzülmemeyi tercih ederim. Bu hastalıkla mücadele eden arkadaşlara da aynısını tavsiye ediyorum.” diye konuştu.

İNSANI MADDİ VE MANEVİ YÖNDEN ÇÖKERTEN HASTALIK

Lösev vakfından maddi manevi aldığı destek sayesinde zorlu süreci daha kolay atlattığına değinen Gök, “Ben bu zorlu süreçte Lösev’den maddi manevi yönden çok destek aldım. Ve bu hastalık maddi manevi yönden insanı çökerten bir hastalık. Hatta doktorlarım ve hastalar kendi aralarında zengin hastalığı diye konuşuyorlardı. Sürekli kırmız et ve kuru yemiş tüketmeli, sürekli bir beslenme düzeni oturtması gerekiyor.  Tek açımlık öğünlerle beslenmeli. Sobalı evde oturması mümkün olmuyor. Hatta hayvanlardan veya bakteri üreten maddelerden uzak durması gereken bir hastalık” dedi.

İYİLEŞTİ VE HASTA ÇOCUKLARA UMUT OLUYOR

‘Çatalhöyük alışılmadık bir yerdir’ ‘Çatalhöyük alışılmadık bir yerdir’

Gök, hastalıkla mücadele ettiği zamanlarda maddi ve manevi yönden büyük desteğini gördüğü Lösev’de şu an kendisi de kanser çocuklar için görev alıyor. Zorlu sürecin üstesinden geldiği gibi diğer çocuklara da el uzattığını belirten Gök, “Şu an iyileşmiş bir genç olarak bende bu vakıfta görev alıyorum. Diğer hastaların hayatına dokunmak istiyorum. Bu hastalığın en büyük kaynağı moral. Ailem ve çevrem sayesinde bu hastalıktan gülümseyerek çıktım.” diye anlattı.

AİLEMİN ÜZÜLMESİ BENİ ÇOK ETKİLEDİ

Bu zorlu süreçte en çok ailesinin desteğiyle hayata tutunduğunu belirten Gök, “Sonuç olarak hastane ortamındayız ve kimsenin morali yoktu ancak beni en çok annem babam ve abimin üzülmesi çok üzmüştü. Annem sinirlensem dahi kızmadı her konuda bana destek oldu. Babam şiirleriyle destek oldu. Özellikle abim resim çizmeyi sevmediği halde saatlerce benimle birlikte resim çizerdi. Onların hakkını asla ödeyemem. Arkadaşlarım uzaktan da olsa ziyaretime geldiler. Çevrem sayesinde iyileştim diyebilirim. Onların üzülmesi beni çok etkiliyordu. Kendi üzülmem değil onların üzülmesine dayanamıyordum.” şeklinde konuştu.

Muhabir: HATİCE TEKİN