Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Konya Yenigün Gazetesi İstihbarat Şefi Muhammed Esad Çağla’nın sorularını yanıtladı. Konya ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Erbaş, Konya’nın maneviyatın merkezi olduğunu söyledi.

Konya özelinde Diyanet’in yürüttüğü sosyal ve kültürel faaliyetler hakkında neler söylemek istersiniz?

Konya, tarih boyunca irfanın, hikmetin ve maneviyatın merkezi olmuş bir şehirdir. Hazreti Mevlana’nın “Gel, ne olursan ol yine gel” çağrısıyla yüzyıllardır gönülleri birleştiren bu topraklarda, bugün bizler de gençliğimizi, insanımızı, değerlerimizle buluşturmak için yoğun bir gayret içerisindeyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hem nicelik hem de nitelik bakımından kapsamlı ve derinlikli pek çok sosyal ve kültürel programlar gerçekleştiriyoruz. Bugün Konya’da 20 Diyanet Gençlik Merkezi, 14 Okuma Salonu ve 5 Genç Ofis olmak üzere toplamda 39 gençlik hizmet mekânı gençlerin hizmetindedir. Bu merkezlerimizde her gün çeşitli sosyal, kültürel, dini ve eğitsel faaliyetler düzenlenmektedir. Konya’mızda görev yapan 86 manevi danışmanımız, GSB yurtlarında, gençlik merkezlerinde ve gençlerin buluşma noktalarında aktif olarak gençlerle temas hâlindedir. Konya’da yürütülen atölye çalışmalarımız, çeşitliliğiyle dikkat çekiyor. Kur’an-ı Kerim, hadis, tefsir gibi dini ilimler atölyeleri; ney, ud, gibi müzik atölyeleri; ebru, hat, filografi gibi geleneksel sanat atölyeleri; İngilizce ve Arapça gibi dil atölyeleri; yazılım, robotik kodlama gibi teknoloji atölyeleri ile haftalık olarak yaklaşık 50.000 gencimize ulaşıyoruz. Bu atölyelerin hepsi gençlerle iletişimde uzman personelimizin koordinesinde gerçekleştirilmektedir. Yine Konya’da kurulan 273 okuma grubumuzda, her hafta 3.310 gencimiz düzenli olarak kitap okumakta ve kültürel anlamda gelişmektedir. Bu, Mevlana’nın “Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır” sözüne adeta fiili bir karşılık olmaktadır. 2025 yılı içerisinde sadece Konya’da düzenlenen 86 farklı yarışmaya 2.873 gencimiz, 19 gençlik kampına ise 714 öğrencimiz katılmıştır. Özellikle Umre ödüllü bilgi yarışmaları, gençlerin dini bilgiye olan ilgisini artırmakta ve onları daha fazla teşvik etmektedir. Konya izcilikte de aktif bir merkezdir. Şu anda 161 izci liderimiz ve 1.413 izci gencimizle Konya’da çok yönlü izcilik faaliyetleri yürütülmektedir. Doğa, disiplin ve sorumluluk bilinciyle hareket eden bu gençler, geleceğin ahlaklı liderleri olma yolunda ilerlemektedir. Konya’da gençliği sadece öğrencilerle sınırlı görmüyoruz, çalışan gençlerimize yönelik de hizmetler veriyoruz. “Hem Çalışıyorum Hem Öğreniyorum” projesi kapsamında her hafta 150 Diyanet personelimiz, 247 fabrikada yaklaşık 5.245 çalışan gençle doğrudan temas kurmakta, onların manevi dünyalarına dokunmaktadır. Bu kadar yoğun ve nitelikli çalışmanın temelinde, Konya'nın taşıdığı misyon vardır. Çünkü Konya, sadece bir şehir değil, maneviyatın merkez üssüdür. Konya’ya özgü ve çocuklarımız için adeta bir bayram havasında geçen Şivlilik geleneği, bu şehirdeki manevi canlılığın somut bir yansımasıdır. Regaib Kandili günü çocuklarımızın sokak sokak gezip sevgiyle karşılandığı bu gelenekte, her kapı bir sadaka, her ikram bir tebessüm olur. Akşamında yapılan fener alayı, ilahilerle, dualarla, ışıklarla bütün şehri aydınlatır. Bu süreçte müftülüğümüz personelleri, genç koordinatörlerimiz ve manevi danışmanlarımız da çocuklarımızla iç içe olup onları yalnız bırakmaz. Bizler Diyanet olarak bu topraklarda gençliğe hizmet ederken, Mevlana'nın şu sözünü şiar ediniyoruz: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir.” İşte biz, gençlerimizle aynı duyguyu, aynı heyecanı, aynı manevi yükümlülüğü paylaşarak geleceği inşa ediyoruz. İnanıyoruz ki bir nesli ihya ederseniz, bir ümmeti inşa edersiniz. Ve biz bu inşayı, Konya gibi köklü bir şehirde Konya’nın gençleriyle gerçekleştiriyoruz.

Türkiye genelinde gençlerin ve çocukların dini eğitimine yönelik Diyanet’in yaklaşımı hakkında neler söylemek istersiniz?

Çocukluk dönemi, bir insanın kimlik, kişilik ve karakter oluşumunun en önemli evresidir. Bu dönem, insanın zihinsel, fizyolojik, psikoloji ve sosyolojik tüm gelişimlerinin temelidir. Toplumsal ve ahlaki değerler, temel bilgi ve beceriler en güçlü şekilde bu dönemde kazandırılır. Dolayısıyla çocukluk dönemindeki ihmallerin ya da yanlış yönlendirmelerin çocuğun daha sonraki hayatında telafisi imkânsız olumsuzluklar meydana getireceği yadsınamaz bir gerçektir. Tüm bunlar, çocukluk döneminin ne denli önemli ve hassas olduğunu ve onun eğitimi hususunda başta anne ve babalar olmak üzere herkesin ne kadar bilinçli davranması gerektiğini göstermektedir. Diğer taraftan insandaki inanma ihtiyacı fıtrîdir. İnsan ruhunda kendini ilk belli eden şey, inanma duygusudur. Ancak, her ne kadar inanma duygusunun potansiyel olarak her insanda doğuştan var olsa da hiçbir çocuğun dini hayatın gereklerini yerine getirebilir bir yeterlilikte dünyaya gelmediği de bir gerçekliktir. Bu da din ve değer eğitimi için bir zemin, metot ve çalışma gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda sağlıklı, etkin ve verimli bir din eğitimi, çocukların bugünü ve geleceği açısından son derece önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler, çocuklarımızı maddi-manevi her yönden yetiştirmenin ve geleceğe en iyi şekilde hazırlamanın gayreti içindeyiz. Bu noktada onların başta Rabbimizle olmak üzere, kendileriyle, aileleriyle, toplumla ve çevreyle barışık bir şekilde yetişmelerini; vatanına, milletine, medeniyetine ve insanlığa hayırlı birey olmalarını temin için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyoruz. Çocuklarımızı geleceğe en güzel şekilde hazırlama noktasında çağın imkân ve fırsatlarından azami derecede istifade etmeye çalışıyoruz. Program ve kaynaklarımızı pedagog, çocuk psikoloğu, çocuk gelişimi uzmanları, akademisyenler ve sahadaki il/ilçe müftülerimiz ve eğitimcilerimizin katkıları ile sürekli güncelliyoruz. Esasen programlarımızı, 4-6 Yaş Grubu Kur’an Kursları Programı, 4-6 Yaş Grubu Değerler Eğitimi Programı, 7-10 Yaş Grubu Kur’an Kursları Öğretimi Programı gibi birtakım tasniflere tabi tutmamız ve her birine yönelik ayrı ayrı materyaller hazırlamış olmamız, çocukluk dönemi yaygın din eğitimine verdiğimiz değerin bir göstergesidir.

Son zamanlarda Cuma hutbeleri vatandaşlar tarafından büyük beğeni topluyor. Hutbe hazırlanması ve sunulması sürecinde nelere dikkat ediyorsunuz? Bu konuda Diyanet olarak nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?

Bilindiği üzere Başkanlığımızın toplumu din konusunda aydınlatma görevinin en önemli araçlarından biri hutbe hizmetleridir. Bu bağlamda Başkanlığımızca hazırlanan hutbeler yurt içi ve yurt dışındaki tüm camilerimizde okutulmakta ve milyonlarca insanımızın istifadesine sunulmaktadır. Hutbe; cemaatin tamamının hazır bulunduğu, dikkatle takip edilen ve her cuma yaklaşık yirmi beş milyona yakın insanın katıldığı tahmin edilen bir ibadettir. Başkanlıkça hutbe hazırlama ve sunma konusunda zaman içinde mevcut şartlar ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak farklı uygulamalara yer verilmiştir. 2010 yılından itibaren de hutbeler, Başkanlığımız Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bir komisyon marifetiyle hazırlanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, hutbelerin hazırlanması ve aziz milletimize sunulması noktasında hiçbir kişi, kurum ya da kuruluşu hedef almadan, ötekileştirmeden; kapsayıcı ve kuşatıcı, müjdeleyici ve teşvik edici bir tarzı benimsemektedir. Bu bağlamda hutbelerde anlaşılır ve sade bir dil kullanılması, tartışmaya mahal verecek hususlardan uzak durulması, birleştirici ve kaynaştırıcı bir üslup benimsenmesi son derece önemsenmektedir. Zira toplumu din konusunda aydınlatmak gibi ulvi bir hizmeti yerine getirirken algıların değil olguların dikkate alınması önemlidir. Böylece toplumun tamamını muhatap alarak insanımızı Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinde güncel, sahih ve doğru dini bilgiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Nitekim hutbelerimiz, sadece camilerimizle sınırlı kalmıyor; hutbe metni Arapça, İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’ya tercüme edilmek suretiyle hem yazılı hem de sesli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesine yüklenerek bütün insanlığın idrakine arz ediliyor.

İsrail’in saldırgan tavrı ve katliamlarına karşı Türkiye ve Pakistan dışında verilen tepkiler çok cılız. Bu konuda İslam dünyasına birleştirici bir çağrınız olur mu?

Evet, her fırsatta ifade ettiğim bir hakikati bu vesileyle yeniden vurgulamak istiyorum: Gazze ve Kudüs bizi vahdete ve her alanda birlikte çalışmaya davet ediyor. Tüm Müslümanlar olarak bu davete kulak vermek durumundayız. Bizler, bunun için tüm kurum ve kuruluşlarımızla büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışmanın yeterli olmadığını da biliyoruz. Biliyoruz ki Filistin’e barışın gelmesi için yapmamız gerekenler, yaptıklarımızdan daha fazladır. Bu anlayışla çalışmalarımızı daha da artırmanın gayreti içerisindeyiz. Bu amaçla ulusal ve uluslararası boyutta toplantılar, zirveler gerçekleştiriyoruz. Tüm dünyadaki bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalar yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, İslam dünyasının tek ses, tek nefes olarak bu zulme karşı çıkması için büyük bir gayretle diplomasi trafiği yürütüyor. Çünkü Filistin’in işgalden kurtuluşu, ancak İslam ümmetinin ortak tavır almasıyla, somut ve kararlı adımlar atmasıyla mümkün olacaktır. İslam coğrafyası olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Dolayısıyla Müslümanlar bir araya gelerek bu zulme, işgale ve soykırıma engel olmak zorundadır. Bu bağlamda âlimlerimize, hocalarımıza, Sivil Toplum Kuruluşlarımıza önemli görevler düşmektedir. Müslüman ülke ve toplumların harekete geçmesi için daha güçlü inisiyatifler kullanılmalıdır. Zalimleri ve destekçilerini durdurmak için diplomatik, ekonomik ve siyasi alanlarda baskı kurulmalıdır. Tüm dünyada vicdan sahibi herkesi hareket geçirecek daha güçlü, daha sistematik tepkiler geliştirilmelidir. Esasen Filistin meselesi sadece Müslümanların meselesi değildir. İnsanlığın ortak vicdan meselesidir. Vicdanın ırkı, rengi ve coğrafyası olmaz. İnsan vicdanıyla insandır. Dolayısıyla hiç kimse gözlerini gerçeklere kapatamaz, yaşananları görmemek için kendini karanlığa mahkûm edemez. Herkes vicdanının sesini dinleyerek insanlık düşmanı bu siyonist zalimlere karşı harekete geçmek mecburiyetindedir.

Anahtar Parti’den Yenigün Gazetesi’ne ziyaret
Anahtar Parti’den Yenigün Gazetesi’ne ziyaret
İçeriği Görüntüle

FOTO ALTI: Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Konya Yenigün Gazetesi İstihbarat Şefi Muhammed Esad Çağla’nın sorularını yanıtladı.

Muhabir: MUHAMMED ESAD ÇAĞLA