Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebi sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Yollarda oturmaktan kaçının! Sahabiler: Biz buna mecburuz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz, dediler. Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o halde yolun hakkını verin! buyurdu. Yolun hakkı nedir Ey Allah'ın Resulü? dediler. Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selam almak, marufu emredip münkerden nehy etmektir buyurdu. Ebu Talha Zeyd İbni Sehl radıyallahu anh şöyle dedi: Biz sokak başlarında, evlerin önlerinde oturup konuşurduk. Bir keresinde Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem geldi, başımızda durdu ve: Size ne oluyor ki, böyle sokaklarda oturuyorsunuz. Buralarda oturmaktan kaçının! buyurdu. Biz: Sakıncasız şeyler için oturduk, müzakerelerde bulunuyor, konuşuyoruz, dedik. Eğer sokaklarda oturmaktan vazgeçmeyecekseniz, hiç değilse hakkını verin. Buraların hakkı, gözü haramdan sakınmak, selam almak ve güzel şeyler söylemektir buyurdu.

Her iki hadisin de burada zikredilmesinin sebebi, gözü haramdan sakınmanın yol haklarının başında yer almış olmasıdır. Eskiden beri insanlar yol kenarlarında, sokak başlarında, evlerinin önlerinde oturup konuşurlar. Bu alışkanlık köylerde ve küçük yerleşim birimlerinde daha yaygındır. Büyük şehirlerde ise ekseriyetle, kahve kafeterya gibi yerlerin önlerinde oturup geleni geçeni seyredenlere rastlanır. Yine büyük kentlerin kenar mahallelerinde de daha ziyade kadınların kapı önlerinde oturdukları, çocukların sokaklarda gelip geçenleri rahatsız edecek şekilde çeşitli oyunlar oynadıkları görülür. Bu hadislerde Resul-i Ekrem Efendimiz, Müslüman erkeklerin yollarda, sokak başlarında, evlerin önünde oturmaktan vazgeçmelerini istemiştir. Kendisine, kötü bir maksatla böyle yapmadıkları, dini veya dünyevi meselelerini konuşmak, danışmak gibi pek tabii şeyler için oturduklarını, bundan vazgeçmelerinin pek mümkün olmadığını söylemişlerdir. Bunun üzerine Efendimiz, vazgeçemeyeceklerse, oralarda oturmanın yol hakkı denilen birtakım yükümlülükleri bulunduğunu, onları yerine getirmeleri gerektiğini hatırlatmıştır. Soru üzerine de yol haklarından bazılarını şöyle sıralamıştır:

1. Gözleri harama bakmaktan alıkoymak.

2. Gelip geçenleri rahatsız etmemek, rahatsızlık sebeplerini yoldan kaldırmak.

3. Verilen selamı alıp mukabele etmek.

4. İyiliği emretmek.

5. Kötülükten nehy etmek.

İkinci hadiste bunlara bir de güzel söz söylemek ilave edilmiştir. Bunu emir bil maruf ve nehiy anil münkerin bir başka şekilde ifadesi olarak kabul etmek de mümkündür. Başka bazı rivayetlerde de yol sorana yol göstermek, imdat isteyene yardım etmek gibi bir iki yol hakkına daha işaret edilmektedir. İslâm bilginleri bu iki hadisteki yasağın, yollarda oturmanın haram olduğunu bildirmek için konulmadığını, harama götüren yolları tıkama, kötülüğü doğmadan önleme anlamında bir tedbir olduğunu söylemektedirler. Unutulmamalıdır ki, herhangi bir hakkın yerine getirilmemesi, haksızlıktır, sorumluluk doğurur. Yollar gelip geçmek içindir. Oturup sohbet etmek için değildir. Günümüzde yol kenarlarına park edilen araçların sebep olduğu sıkıntılar görülünce, yolların yol olarak kalmasının, insanlar veya vasıtalar tarafından işgal edilmemesinin gereği iyice ortaya çıkmaktadır. Yollarda, evlerinin önünde veya sokak başlarında oturan, oralarda saatlerini geçirenlerin çoğu kere kötü şeyler görmek ve fena sözler işitmekten kurtulamayacakları bir gerçektir. Gıybet, suizan, yoldan gelip geçenleri çekiştirmek ve rahatsız etmek gibi birtakım kötülükler daha söz konusudur. Yollarda oturanların varlığı sebebiyle halkın bir kısmı oralardan geçemeyecek olursa bu, tam bir zulüm ve eziyet sayılır. Bütün bu sebeplerle öteden beri müslümanlar cami avlularında oturmayı âdet edinmişlerdir. Şimdilerde de aynı adetin sürdürülmesi, park ve bahçelerde oturulması, yol ve sokakların işgal edilmemesi uygun olur. Ne yazık ki günümüzde cadde üzerindeki kahve önlerine oturup gelen geçenin dedikodusunu yapmak, kadına kıza bakmak moda olmuştur. Sırf bu maksatla caddelerde, sokaklarda ve pazar yerlerinde dolaşan kişiler ve gruplar vardır. Kendilerini böylelerine göstermek için caddeye sokağa, çarşıya pazara çıkanlar da malesef az değildir. Özellikle büyük şehirlerde belli yerlerde akşam gezintisine çıkan ve dolaşan kalabalıklar, büyük çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, bu iki hadisi şerifte yerine getirilmesi istenilen hiçbir yol hakkına dikkat etmemektedirler. Güzel giyinip keyfince dolaşmak değil, insanca ve müslümanca davranmak önemlidir. Yollarımız ve sokaklarımız haklarının ödendiği günleri hasretle beklemektedir. Kim bilir belki bir gün, bu hadisi şerifleri, güzelce yazdırıp cadde ve sokakların uygun yerlerine asmayı, trafik işaretleri kadar gerekli görecek yönetimler ve yöneticiler çıkar.

Müslüman nerede oturursa otursun, nerede bulunursa bulunsun öncelikle gözlerini harama bakmaktan alıkoyacak yani gözlerini harama karşı yumacaktır.

Yollarda oturmak, insanları hata ve günah işlemeye sevk eder.

Yollar ve sokaklar kamuya aittir, oraları özel maksatlar için işgal edip kullanmaya kalkmak kimsenin hakkı olamaz.

Müslüman, her bulunduğu yerde hayır işçiliği yapacak, herkese iyilik için çalışacaktır.

Yol üstünde oturmaktan vazgeçemeyecekler için yukarıda sayılan yol haklarını yerine getirmek şartıyla yollarda, sokaklarda, ev önlerinde oturmak mübahtır.