Yağmur herkes için yağar. Yağmurun çoğu rahmettir; azı zahmet. Zahmet de zahirde zahmettir. Netice itibariyle yine rahmettir. Zahmet olarak algılayış ise ıslanmamak için koşturur. Nasreddin Hoca’dan kopya çekebilenler, bu hallerine “Ben yağmurdan kaçmıyorum, Allah’ın rahmetine basmamak için koşuyorum” kılıfını bulabilirler. Oysa yağmura rahmet nazarıyla bakanlar ne yapar? Yağmurun intizamla indirilişini hayranlıkla seyrederler. Yağmur duasına çıkmışçasına ellerini uzatıp duada bulunurlar. Yağmura hürmet ederler. Çünkü o ilahi merhametin bir hediyesidir. Yücelerden gelen rahmet mesajlı bir mektuptur. Bundan on dört yüzyıl önce Rahmete’l-lil Alemin’in (asm) yaptığı gibi…Hz. Enes (İbn Malik) anlatıyor: (Bir gün) Rasulullah aleyhissalatü vesselam ile birlikte iken yağmura tutulduk, Rasulullah aleyhissalatü vesselam hemen (yağmurun altına) çıkıp (vücudunun) bir kısmından elbisesini sıvazladı, nihayet orası yağmurla ıslandı. Bunun üzerine biz: “Ey Allah’ın Resulü bunu niçin yaptın?” diye sorduk. “Çünkü bu Rabbimin katından yeni geliyor” buyurdu