Sosyal bir varlık olarak insan, hayatını “toplu halde, topluluk içinde, toplumla birlikte” sürdürmek zorundadır. Bu zorunluluk kaçınılmaz olarak “toplumsal hayatı ve buna bağlı olarak toplumsal düzeni” gerektirir.

Toplumsal düzen söz konusu olunca, bunun nasıl, neye göre kurulacağı sorusu gündeme gelecektir.

Esas olarak, ilahi veya beşeri olsun bütün düzenlerin iddiası en iyi toplum düzeni kurmak üzerinedir.

Allah'ın evren için takdir buyurduğu “ilahi kozmik düzen”i kavrayanlar  şüphesiz toplum için en uygun  düzeni kurabilirler.

Kadim geleneğimiz de bu konuda somut öneriler sunmuş ve bunları kurallara bağlamıştır.

Bu yazıda bunlardan biri (bence en önemlilerinden biri) olan “ def-i mefasid celb-i menafiden evladır.” kuralını ele almak istiyorum.

İfsad edici, bozucu şeylerin durdurulması/engellenmesi; bir menfaatin elde edilmesinden önce gelir.

Cümleyi şöyle sadeleştirmek bilmem uygun olur mu?

“Zararlıyı önlemek faydalıyı elde etmekten önce gelir.”

Bu muhteşem kuralı uygulama alanına koymak istersek;

Toplumu başkasına (hatta hiçbir şeye) zarar vermeme temeli üzerine kurmalıdır, sonucuna varırız.

Elbette tek bir kural bütün toplum hayatını şekillendiremez. Bir kurallar bütününe ihtiyaç vardır.

Bunun  farkında olarak görüşümü kaydediyorum.

Bu temel  toplumsal  kuralın fertler üzerinde yansıması önemlidir.

“İlahi kozmik düzen”in hüküm sürdüğü toplumda tek tek (ferden ferda) bütün fertler şöyle düşünecektir.

Fert olarak bana düşen görev zararlı olmama önceliğidir.

Yani benim bir fert olarak birine fayda sağlamam ihtiyari zarar vermemem mecburidir.

Zarar vermeme yükümlülüğüm vardır ve kat'idir. Ben öncelikli olarak zararlı olmamayı benimserim. Zarar vermeye hakkım yoktur.

Faydalı olmaya gelince, benim zararsız olmam başlı başına bir faydadır ancak fiilen faydalı olmaya çalışmam da kâmil bir insan olmam için gereklidir.

Sözgelişi;

Ben yolda kalmış birini arabama almak için trafiği felç ediyorsam birinci ilkeyi terk etmiş olurum. Verdiğim zarar temin ettiğim faydadan daha büyüktür ve kabul edilemez. Buna göre ben  trafiği felç etme pahasına o şahsı arabama alamam.

Makbul olan önce trafiği felç etmeme koşuluna uygun bir davranışla aracı durdurmam ve sonrasında şahsı araca alarak yardımcı olmam, yani faydalı eylemi gerçekleştirmemdir.

Bu olay zarar verme ihtimali çok yüksek bir noktada cereyan ediyorsa o şahsı almaktan vazgeçerim.

Bu durumda şahsa düşen görev de vardır.

Şahıs durduğu yeri gözden geçirmeli, o da zarar vermeme ilkesini gözetmelidir.

Anlaşılmış olmalıdır ki, bunlar normal durumlar için geçerli olan davranış biçimleridir.

Herhangi bir olağanüstülük varsa zaten o istisnai bir durumdur ve genel kaideyi bozmaz.