Gergin bir yay üzerinekonuşlanmış siyasetin çocuklarıyız biz. Ezelden beridir siyasetimiz hep bu gerginlikler üzerine kurgulanır.
Hayal meyal hatırlarım, eskiden televizyon kanallarında açık oturumlar yapılır ve bu açık oturumlarda siyasi partilerin liderleri bir araya gelirdi.
Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit'inkatıldığı ve sunuculuğunu Can Dündar'ın yaptığı açık oturum geldi aklıma. Zaman zaman eski siyasetin ve eski siyasetçilerin videolarını açıp izlerim. Bugün her ne kadar mıknatısın birbirini iten uçları gibi birbirilerinden uzak olsalar da 10-15 yıl önce siyasi parti liderleri bir araya gelip aynı masa etrafında oturabiliyorlarmış.
Şimdi düşünüyorum da, bugün siyasetimizin çok gergin olması, siyasilerin dilinin ağır olması, parti liderlerinin birbirilerine asıllı asılsız atıp tutması aslında pek de yadırganacak bir durum değilmiş.
Bizim geçmişten geleceğe yürüyen bir siyasi geleneğimizmiş bu.
Ama içlerinde bir tanesi var ki, o kadar mı tatlı olur insanın dili...
Prof. Dr. Necmettin Erbakan'danbahsediyorum. Türk siyasetinde parmakla gösterilebilecek örnek bir şahsiyettir kendisi. Bana göre gelmiş geçmiş en büyük siyasetçilerden biridir. Zekası ve tatlı dili ile 'yılanı deliğinden çıkarmak' deyimi kendisinde bütünleşen bir isimdi rahmetli.
Bugünile dünü karşılaştırıyorum zihnimde. Evet, bahsettiğim gibi siyasetimizin dilinin çok gergin ve sert olması geçmişten bugüne devam ediyor ama rahmetli Erbakan, farklı bir yerde duruyor.
Kendisine yapılan ağır ithamlara, iftira ve suçlamalara kızmıyor. Ama lafı gediğine öyle bir oturtuyor ki, Erbakan Hoca'nın konuşması bittikten sonra muhatabının kursağından'cuk' diye bir ses geliyor.
Kızmıyor... Ama tatlı diliyleeziyor.
Allah rahmet eylesin dua istiyor rahmetli herhalde ki geldi aklıma...
Bir de bugünün siyasetine bakalım. Şahsen 2000'li yılların başından bu yana siyasi liderlerin resmi programlar dışında bir araya geldiklerini hatırlamam. Mecliste dahi ayrık otu gibi sıralanıyorlar.
Şiddetten beslenen bir siyasi altyapıile oy verenlerin karşısına çıkıldığında, toplum içerisinde de ciddi kutuplaşmalar ortaya çıkıyor.
Bir kere tartışmayı bilmiyoruz. En basitinden iki farklı görüşe sahip insan bir araya geldiği zaman, her ikisi de kendisini haklı çıkarabilmek için elinden geleni yapıyor. Sonrasında yavaş yavaş ses tonları yükseliyor. Bir süre sonra ise araya tarafsız biri girmediği takdirde tartışma büyüyüp kavgaya dönüşüyor.
Tatlı siyasete acı sos dökmekgibi bir durum ortaya çıkarıyor.
***
Mevzuular derin. Biraz da spordan tırtıklayalım. Spor Yazı İşleri Müdürümüz Yunus Altınbeyaz, iki üç gündür passolig kart üzerinden esip gürlüyor. Neymiş diye merak edip baktım. Aslında iyi bir şeymiş.
Türkiye genelinde passolig karta pek ihtimam gösterilmezken, Konyalıların akın akın passolig aldıklarını söylüyor. Passolig kart satışları ile alakalı ciddi sıkıntılar var. Vatandaş talep ediyor, istiyor almayı da satmayı bilen yok anladığım kadarıyla.
Diğer taraftan Konya spor camiası, ileri siyasetin ve seçimin gölgesinde yeni sezona hazırlanıyor. Stadyum dışında hazırlıkların sonuna gelindi dememiz mümkün.
Hele taraftar, dünden motivasyonunu sağlamış. Bu yıl çok farklı bir Konyaspor taraftarı izleyeceğiz anlaşılan. Şimdiden satılan kombine biletlerin sayısı 9 bini aşmış. Bugüne kadar çoğu maça 9 bin kişi gitmemişti bile.
Bu biraz da yeni stadyuma olan meraktan kaynaklanıyor sanırım.
Mesnevi'den:
Şaşılacak şey şudur ki (kuş) hem tuzağı görür, hem çiviyi görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!