Henüz tamamladığımız 2024 yıl doğal afet, askeri veya siyasi hareketliliğin bol yaşandığı bir yıl olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Dünya üzerinden birçok devletin müdahil olduğu ya da zaruri olarak yaşadığı bu olaylar sağlık, ekonomi, tarım ve sanayi üretimi gibi birçok konuda dünyayı önemli bir sınava da tâbi tuttu. Bu durumu en az hasarla atlatmak isteyen ülkeler peşi sıra sektörel tedbirlerini açıklamaktan da geri durmadı! Ülkemizde de tarımsal tedbirlerle yeni yıla yeni umutlarla girildiğine işaret eden Yüksek Ziraat Mühendisi Celil Çalış, 2024 yılında tarımla ilgili bir değerlendirmede bulundu.

‘TÜM OLUMSUZLUKLARA RAĞMEN FIRSAT YILI OLABİLİR’

Tüm dünya için sancılı geçen bir yılın ardımızda kaldığı bu süreçte yaşananlardan ders çıkarmanın oldukça önemli olduğuna değinen Çalış, yüksek girdi fiyatları, olumsuz ve yağışsız bir üretim sezonu ve üründe kâr sağlayan bir fiyat politikasının olmaması nedeniyle üretimde yaşanan olumsuzluklara rağmen bu yılın olumlu başlayan yağış periyodu ile ‘fırsat yılı’ olarak yaşanabileceğine dikkat çekti. Dünü unutmadan ve yarınları planlayarak 2025 yılının güzel bir tarım yılı olabileceğine dikkat çeken Çalış, bu sürecin ise bazı kararların ciddi olarak uygulanmasıyla bu durumun oluşabileceğini söyledi.

‘AZ İNSAN, FAZLACA TEKNOLOJİ VE ÇOK İŞ’

Global arenada gelişmiş ülkelerin tarıma bakış açısını da değerlendiren Çalış, teknolojiyle birlikte dünya ülkelerinde ‘az insan, fazlaca teknoloji ve çok iş’ düsturunun tarım alanında da kullanıldığına dikkat çekti. Gelişmiş ülkeler ve Türkiye’deki tarımsal istihdamı karşılaştırarak teknoloji ve akıllı tarım uygulamalarının önemine vurgu yapan Çalış, “ABD 2,5 milyon kişilik tarımsal istihdam ile 180 milyar dolarlık bir tarım ekonomisi meydana getirirken, Japonya 1,6 milyon kişi ile 55 milyar dolarlık bir üretim seviyesi ortaya koymuştur. Diğer ülkelere kıyasla çok daha az kişiyle üretimin sağlanması, teknoloji ve akıllı tarım uygulamalarının önemine işaret ediyor. Rusya’nın 4,8 milyon kişilik tarım istihdamı ile 64 milyar dolarlık ve Türkiye’nin 5,2 milyon istihdamla meydana getirdiği 52 milyar dolarlık ekonomi, teknoloji ve akıllı tarım uygulamalarının gerekliliğini gösteriyor.” dedi.

‘SADECE ÜRETİCİLER DEĞİL TÜM PAYDAŞLARIYLA ÜRETİMDEN YANA OLUNMALI’

Çalış, bu durumun yanı sıra az ürün çeşidi üretmesi nedeniyle en büyük tarım ithalatçıları listesinde bulunan ABD, Japonya ve Çin gibi ülkelere nazaran Türkiye’nin ihracat potansiyelinin daha fazla öne çıktığını vurguladı. Ekonomik kalkınma ve zor zamanların dermanının ‘tarım’ olduğu bilinciyle hareket edilirse ihracat potansiyelinin bir hayal olmadığını ifade eden Çalış, “Tarım camiası olarak bize düşen; doğal kaynaklardan olan toprak, su ve ormanlarımız başta olmak üzere, tarımsal üretim ve gıdada orta vadede baş gösterebilecek ihtiyaçlarımızı karşılamak, sürecin uzaması durumunda alınacak tedbirleri gerçekleriyle ortaya koymaktır. Sadece üreticiler değil tüm paydaşlarıyla üretimden yana taraf olunmalıdır, artık olunacaktır.” şeklinde konuştu.

DOĞRU STRATEJİ UYGULANIRSA GÜZEL FIRSAT!

Pandemi süreci bitse de ekonomik, sosyolojik ve psikolojik etkilerinin devam etmesinin yanı sıra dünyada süren savaşlar nedeniyle gıda talebinin devam ettiğini ancak arzın talebi karşılamadığı bir durumun da var olduğuna dikkat çeken Çalış, “Tüm zorlukların içinde beslenme zorunluluğu gıda üreticisi ülkelerin üretim potansiyeli ve tarımsal arz talep yanında tarımsal ticaretini tekrar gözden geçirmesini salık vermekte. Türkiye’nin coğrafi yapısı, iklim çeşitliliği kadar jeopolitik konumu da tarım ve gıda sektörü açısından önemli bir avantaj. Dört saatlik uçuş mesafesinde dünya nüfusunun yüzde 40’ına ulaşabiliyor.  9 trilyon dolarlık dünya tarım ticaretinin 1,9 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip bir bölgenin tam ortasında konumlanıyoruz. Eğer tarımsal değerlerimize sahip çıkar ve üretiminden katma değerli şekilde pazarlanmasına kadar doğru bir strateji ortaya koyabilirsek müthiş bir fırsata sahip olduğumuzu görürüz.” diye konuştu.

TARIMDA YENİ BİR MODEL DOĞUYOR!

14 Eylül 2023 tarihinde Tarımsal Üretim Planlaması Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte ilk defa üretim planlaması ya da planlı üretimin yasal zemini oluşturularak, hangi araçlara başvurulacağı ve hedefleri belirtildiğinin altını çizen Çalış, bitkisel üretimde uygulanan desteklerle ilgili yayımlanan kararname ve İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine yönelik yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin tarımda yeni bir modelin de önünü açtığını belirtti.

‘EKONOMİK KALKINMAMIZIN TEMELİNİN TARIM OLDUĞUNUN FARKINA VARALIM’

Gıda tedarikinde şu ana kadar bir aksama ve eksiklik görülmemesinin yanı sıra üretimde devamlılığın oluşması adına tarımsal üretimde hızla yükselen yaş ortalamasının düşülmesi gerektiğine de vurgu yapan Çalış, “Türkiye, dünya geneline bakıldığı zaman 86 milyon nüfusla 33 yaş ortalaması ile genç bir ülkedir. Tarımın ihmali veya üvey evlat muamelesi ile son yıllarda üretim alanlarında yaş ortalaması hızla yükselmiş ve 54’ü bulmuştur. Bu tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini ve aile işletmeciliğini tehdit etmektedir. Tedbir alınmalıdır. Savunma sanayii ve sağlıkta mücadele devam ederken yapılan çalışma ve yatırımlar alkışlandı, bunları takdir ettik. Tarım böyle değil işte. Tarımda üretim zincirinin kırılmaması, sürdürülebilirliğin sağlanması ve keşkeler yaşamamak için tedbirler başta alınmalıdır. Zora düşmeden yerli ve milli üretimle gıda güvenliğinin sağlandığı kendi kendine yetebilen konuma gelebilir miyiz? Kesinlikle geliriz. Yeter ki ‘Ekonomik kalkınmamızın temelinin tarım olduğunun farkına varalım.” dedi.

‘Kalkınma, sanayi ile mümkün!’ ‘Kalkınma, sanayi ile mümkün!’

‘ÜRETİM YANA TARAFIZ!’

Üretim planlaması dahilinde neler yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerde de bulunan Çalış, bu kapsamda şunları söyledi: “Üretim planlaması ile ülkemizin kendine yetecek ve üzerine ticaret yapacağı tarımsal üretimi gerçekleştirmeliyiz. Enflasyonist bir dönem içerisinde tarımsal girdilerin tedariki yönünde üreticilerimizi desteklemeliyiz. Sulanabilir alanlarımızın sulanabilmesi için su fazlası olan bölgelerden Orta Anadolu’ya su transferinin temellerini atmalıyız. Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ve Üretim Planlaması uygulama tebliğini bir an önce üretici menfaatleri göz önüne alınarak yayınlamalı ve hayata geçirmeliyiz. 2022 yılında büyük krize giren ve hala toparlanamayan hayvancılık ayağa kaldırılmalıdır. Et ve süt ürünlerinde çözüm ithalat kozu asla olmamalıdır. Boşalan ahır ve meralar doldurulmalı, hayvancılık işletmelerinin önünü görebileceği üretim destekleme programlarını hayata geçirmeliyiz.

Türk tarımının geleceği ile ilgili yapılmış ve yapılacak politikalar popülist bir söylem olarak mı kalacak, yoksa iyi analiz edilmiş bu yüzyılın üretim gerçeklerine dünyada oluşan baş döndürücü gelişmelerine göre planlamalarımızı yapıp hedef mi belirleyeceğiz? Artan nüfusumuzun temel gıda ihtiyaçlarına cevap verebilecek, dünya ile rekabet edilebilecek fiyatlarda ürün elde edebilen, üreticisini, esnafını, sanayicisini ve tüketicisini memnun edebilen destekleme, üretim ve gıda güvenliği politikalarımızı belirleyen kapsamlı bir çalışma mı olacak? Bekleyip göreceğiz! Kızmaya, küsmeye, kırılmaya, yorulmaya, darılmaya hakkımız yok. Bugünler ve yarınlar için biz üretimden yana tarafız. Tarımın, hükümet değişikliği değil, bakan değişikliği, hatta bağlı genel müdür değişikliğinden etkilenmemesi ve gelişen değişen dünya tarımsal ticaretinde yön alan değil yön veren bir yapıya kavuşturulması için anayasal güvence altına alınması gerekmektedir.” diye konuştu.

Muhabir: MUHAMMED ESAD ÇAĞLA