2

Ocak başkanlığından ne sebeple alınmıştınız?

Ocakta fikri anlamda çok ciddi faaliyetlerimiz oldu. Gençleri ruhunu ve kalbini fikren besleyerek geleceğe hazırladık. Bu ülkeyi onların yönetmesi gerektiğine dair bir hedef belirledik. Başarısız da olmadık. O dönemin mensupları arasından çok nitelikli insanlar ortaya çıkarmış olduk.

Her grupta, ekolde fitne fesat olduğu gibi maalesef bizde de fitne zuhur etti. Hz. Alin’in manidar ve güzel bir sözü var, “Eğer ciddi bir fark ortaya koyamamışsa, parça bütünün habercisidir. Bütündeki bütün özellikler parçada tezahür eder” der. Bu sözü şunun için söyledim; cemiyetteki kıskançlık haset gibi kötü insanlar, o cemiyetin bir hatası olduğu için bizim cenahta da tezahür ediyordu. İsmini vermek istemediğim, o dönemde önemli bir kişi tarafından rahmetli Alpaslan Türkeş’e şikâyet edildim ve ani bir telefon emriyle görevden alındım. Yıl 1989 veya 90’dı. Kendimden emin olduğum için buna hiç üzülmedim ve Rahmetli Türkeş’ten randevu alıp yanına giderek hakkımdaki şikâyetle ilgili detayları anlattım.

Hemen akabinde partinin ilçe Başkanı olmanız bu görüşmeden sonra mı gerçekleşti?

Ankara’dan Konya’ya döndükten sonra Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) İl Başkanı Halil Harman beni işyerine davete etti ve orada bana MÇP Meram ilçe Başkanlığı Yetki Belgesini verdi. Biz görevden alındıktan işimize gücümüze bakacaktık ama particiliğe başlamıştık. Bu arada Ülkü Ocağı başkanıyken evlenmiştim. Rahatlayalım derken particilik dönemim başladı. Önce MÇP ardından MHP Meram İlçe Başkanlığı yaptım toplam yedi sene.

Partide görev yaparken de klasik bir partici gibi değil, gerçek bir Ülkcü ve Türk milliyetçisi gibi hareket ettik. Bir başka parti karşıtlığı ile değil, Türkiye’deki bazı konulardaki gerçek veriler üzerinden insanımızı aydınlatan bir mekanizma haline dönüştürdük Meram ilçe Başkanlığını. Ben MHP’de görev yaparken, parti üye sayısını artırmak yerine büyük salonlarda konferanslar şölenler yaparak, insanları MHP’ye ısındırmaya çalıştım. İnsanın kendini övmesi doğru değil ama o dönemde çok takdir alan bir MHP İlçe Başkanlığı yaptım. Bugün bile o dönemdeki dostlarla bir araya geldiğimiz zaman güzellikle yad edilen bir dönemdi. Küçük bir hatıra ile bu iddiamızı desteklemiş olalım.

Anavatan Partisinin iktidar baskısı altında olan ve yeni yeni kendine gelmeye çalışan MHP camiası Konya’da çok varlık gösteremiyordu. Bir fark rotaya koymak gerekiyordu. Ben gözümü kararttım ve “ilk Esnaf Odaları Seçimi hangisi” diye baktım. Bakkallar ve Kuruyemişçiler seçiminin bir ay sonra yapılacağını öğrenip bir aday çıkardım. Ekip kurduk, Konya havalesindeki bütün bakkalları tek tek gezip kendimizi tanıtarak bir çalışma yaptık. Neticede otuz üç yıldır aynı göreve sürekli kendini seçtiren bir başkanı seçimde mağlup ederek Konya Bakkallar ve Kuruyemişçiler Odası Başkanlığına Münir Angı’nın seçilmesini sağladık.

Bu anekdotu şunun için anlatıyorum; Rahmetli Türkeş’e bir meslek kuruluşunu seçimle aldığımızı ifade ettiğimde, sırf bu başarıyı takdir etmek için Konya’ya geldi ve Konya Bakkallar Odasında bir konuşma yapıp, “Arkadaşlar, Kanarya Sevenler Derneği bile bizim tarafımızdan yönetilmelidir” dedi. İşte bu takdir bizim için önemliydi.

Sık sık konferans ve büyük salon toplantıları yaparak, iktidar baskısından yılmış, korkmuş, “Biz herhalde başarılı olamayız” duygusuyla kendi içine kapanmış Konya’daki ülküdaşlarımızı bir araya getirmeye başlamıştık. Biz toplantılarımızda Ahmet, Mehmet’e, Mehmet’i Mustafa’yı gösterince herkes yalnızlık duygusundan arındı ve bir kaç milletvekili çıkaracak güce geldik. Servet Turgut ve Musa Erarıcı o dönemde seçildi.  Beş milletvekiline kadar giden sürecin mayası o zaman atılmıştı.

Yanlış hatırlamıyorsam siz MHP Meram İlçe Başkanlığını bir kongreyle bırakmadınız da görevden alındınız. Bunun sebebi neydi?

MHP’de elbette acı tatlı oldu. Biz dava adamı, gönül insanı, bir ideolojinin mensubu duygularıyla hareket ederken; yavaş yavaş gelişen partide ön almak, etkili olmak duygusuyla gayret eden, kasaba politikacısı gibi davranan kişiler de vardı. Ben MHP’de görev yaparken MHP’li li yaşlı bir üyeye benimle ilgili bir şikâyet dilekçesi imzalattırılmış. Arkasında da MHP’de de etkili olmak isteyen bir kaç particinin oldupu bir kumpasla karşı karşıya kalmıştım.

Bir gün kendimi DGM’de buldum. “Harun Maral Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından cezalandırılmış, ömür boyu kamu hizmetlerinden men cezası olan bir kişidir” şeklinde hakkımda yapılan şikâyetle DGM Savcısının huzuruna çağrıldım. Allah selamet versin; o günkü DGM Savcısı Süleyman Bey, “Oğlum ben de Ülkücüyüm. Bu çok vahim bir suçlama, Partinin kapatılmasına kadar gider” diyerek hakkımda yazılan dilekçeyi gösterip okuttu.

Dilekçeyi okuduğumda, çok gariban yaşlı bir abimizim imzasıyla tanzim edildiğini görüp üzüldüm. Savcı Beye durumu ve bu dilekçenin perde arkasında kimler olduğunu, neden yazıldığını anlattım. Savcı Bey,” “O zaman partiye git. Karar Defterini eline al, bu şikâyet dilekçesinden on gün öncesinde bir boşluk bul ve yönetim kuruluna hitaben, istifa ettiğini yazıp noterden onaylat ve bana getir” dedi. Savcı bize şu iyiliği yaptı ve “Müstafi başkan hakkında işlem yapılamaz” diyerek o dilekçeyi işleme koymadı. Bu acı hatıralarımızdan biridir.

Siz hakkınızda verilen kamu hizmetlerinden men cezasından habersiz miydiniz?

Sıkıyönetim Mahkemesi beni idama mahkum etmiş, öteki cezaları ne bileyim? İdam cezası verilirken bir de Kamu Hizmetlerinden men cezası verdiklerini ben de bilmiyordum. İdam cezası sivil yönetim devrinde müebbete çevrilirken, diğer cezalar kaldırıldı mı, kaldı mı onu da bilmiyordum.

Konya’dan ayrılma sebebiniz neydi?

Bu hadiseden sonra ben bir kardeş kavgasına, bir fitneye, kaosa sebep vermemek için Konya’dan kısa süreliğine ayrıldım. Maksadım bir kaç ay dinlenmekti ama Alanya’da yedi yıl süren bir ticari hayat kurdum. Fakat Tansu Çiller’in Başbakan olduğu dönem alınan 5 Nisan Ekonomik Kararlarından biz de olumsuz etkilendik. Oradan Bulgaristan’a gittim ve yedi yıl yatırım sektöründe çalışıp ithalat ihracat yaptım. 2014 yılında Konya’ya döndüm.

Ahde Vefa Turan Derneğini hangi amaçla ve nasıl kurdunuz?

Okul ve dava arkadaşım, hapishane arkadaşım, Konya’da pek çok kişinin tanıdığı, ömrünü ülkücü harekete ve MHP’ye adamış Muzaffer Onüçyıldız büyük bir ekonomik darboğaz içindeyken kalp krizinden vefat etmişti. Muzaffer’in cenazesini defnederken bir taşın üzerine oturup, gelenleri izlemeye başladım. Yaş ortalaması altmış olan yüz- yüz elli kişi vardı ve orada olması gerekenler yoktu. Gençlik kadromuz yoktu. Defin esnasında, çok büyük vefasızlıklar olduğu kafamda bir şimşek gibi çaktı. Demek ki siyaset aynı zamanda vefanın olmadığı bir alan idi, onu yeni fark etmiştim.

Oturduğum o mezar taşında, “Bir dernek kuralım, birbirimizin ölümünden, sağlığından, hastalığından, iyi-kötü gününden haberdar olacağımız bir buluşma yerimiz olsun. Geçekten insanların birbirine vefa gösterecekleri bir mekân olsun” diye düşündüm.

On ayrı seferde otuz-kırk kişilik gruplar halinde toplam 450 kişiyle tüzüğü görüşerek, partiler üstü, tamamen dostluk ve kardeşlik temelinde bir STK kurma fikrini olgunlaştırdık. Ahde Vefa Turan Birliği Derneği böyle bir geniş istişari tabanla, 2014 yılında kuruldu. Yoğun bir katılımla de güzel bir açılış yapıp hizmete başladık.

Maksadımız öteleme fikriyle kurgulanmış, siyasi anlayışlara yeni bir boyut kazandırmaktı. Partiler üstü hareket ederek ama siyasetten de uzak kalmadan siyasete etki edebilecek, herhangi bir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmeden, resmi yerlerden veya zenginlerden destek almadan, kimsenin güdümüne girmeden, gerçek bir STK kurmak için yola çıktık. Bunu kısmen başardık diyebilirim. Şu anda Ahde Vefa Turan Birliği Derneği gerçek bir STK ruhunu taşımaktadır. Türk milletçiliği dünya görüşü perspektifiyle, Türkiye ve dünyayı doğru okumaya çalışıyoruz.

Bu arada fakir bir öğrencisi olan bizden burs talep ediyor, mahallesinde fakir bir insan olan bizden yardım talep ediyor, derken; yardım kuruluşu olmak gibi bir niyetimiz yokken şartlar bizi İnsani Yardım Dernekleri, kategorisine soktu. Şu anda İçişleri Bakanlığı tarafından bu şekilde tanımlanıyoruz.

Takip edebildiğim kadarıyla uluslararası boyutta yardım faaliyetinde bulunuyorsunuz. Buna dair birkaç örnek verebilir misiniz?

Bugüne kadar Güney Türkistan da 317 köye su kuyusu açtık. 1978’de Rusların Afganistan’ı işgal etmesinden bugüne kadar sürekli işgal ve iç savaş yaşayan, elli yıldır hiç yatırım gitmemiş Türk bölgelerine insani yardımlar götürdük.

Suriye’de iç savaşın patlamasıyla birlikte, babası veya annesi vefat etmiş yetim Türkmen çocuklarını himaye ettiğimiz, 190 çocuk kapasiteli Umay Ana Yetim Kültür Merkezini Halep’in Çobanbey ilçesinde, finansmanı da bize ait olmak üzere açtık.

He yıl ortalama yüz öğrenciye burs veriyoruz. Konya’da ikamet eden ve ihtiyaç sahibi olan 450 aileye ayni ve nakdi yardım yaptık. Sosyal güvencesi olmayan 40’ı aşkın insanın ameliyat masrafını karşıladık.

Makedonya, Kırgızsitan, Afganistan, Kuzey Suriye, Kuzey Irak gibi Türk soylu insanların yaşadığı geniş bir coğrafyada eğitim faaliyetleri de yapıyoruz.

Geniş bir sahada güçlü bir ekibe ihtiyacınız olmalı. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

Dört bin gönüllü ile hareket ediyıruz. Bizim Muhalif bir yapımız var. Ama bu muhalif karakterimiz, bir parti karşıtlığı şeklinde basit bir duygu değil. Yapılan iyi işlerin güzelliklerin hepsini alkışlıyoruz. Biz yapılmayanlar noktasında muhalifiz. Bugün iktidar değişse biz yine muhalifiz. O zamanda yapılması gerekenleri yapmadıkları için karşı olacağız.

Harun Maral ve Ahde Vefa Turan Birliği olarak, Türk Milletinin siyaseten paramparça olduğunu, siyasi particilik hastalığının insanlar arasına duvar ördüğünü, günlük basit ve politik yaklaşımların toplumsal fayda getirmediğini, dünyaya siyah-beyaz bakmamak gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Daha doğrusu; insanların hangi partiye oy verdiğinden daha çok, o insanların iki seçim arasında geçen sürede ne yaptıklarıyla ilgileniyoruz.

Bir de günlük poltik kavgaların üstünde, milli ülkülerde, ideallerde birlikte hareket eden bir toplumsal yapı kurulmasını arzuluyoruz. Türk milleti milli ülkülerde, büyük bir milli idealde bir arada olmalı. Biz toplumun bu hususta birlikte hareket eden bir yapıya kavuşması için bir adım attık.

Ahlak sadece kadın erkek diyaloğuyla alakalı bir şey değil. Ahlâk hayatın her safhasında insanlara lâzım olan bir manevi hareket. Elhamdülillah Müslümanız ama Türkiye’de toplumsal bir ahlâksızlığın hâkim olduğu, başkalarını yok sayan bir anlayışın gölgesinde toplumsal çürüme yaşıyoruz.

Spor seyyahı Ömer  Altay’ın ardından Spor seyyahı Ömer Altay’ın ardından

Ahde Vefa Turan Birliği Derneği senede en az beş konferans tertip eden, insanlara öldükten sonra değil, yaşarken vefa ve saygımızı gösteren toplantılar yapan bir STK’dır. 1975 yılında Konya’nın Aymanas mahallesinde iki odalı bir evde beynime ve zihnime atılan fikir tohumları, aradan geçen elli beş yılda küçük meyveler verdi ve topluma faydalı olmaya çalıştım. Yaşadıkların ve tecrübelerim ışığında da “Zamana Düşülen Notlar” isimli bir kitap yazıp neşrettim.

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN