‘Vurulan vurulduğu  yerde kalıyordu!’ ‘Vurulan vurulduğu yerde kalıyordu!’

Konyaspor tarihinde iki Celalettin vardır. Bunlardan biri Celalettin Yavuz’dur ve Eskişehirspor’da da Süper Ligde oynadıktan sonra Konyaspor’a dönüp ilk göz ağrısının şampiyonluğuna katkı vermiş sonra da antrenör olarak hizmet etmiştir. Celalettin Kenanlar ise altyapısında futbola başladığı siyah beyazlı Konyaspor’un profesyonel takımında yedi sezon forma giymiş sonra da Gençlik Kolları Başkanı olarak ima kulübün hizmetinde olmuştu. Bugün sayfamıza, Celalettin Kenanlar’ı konuk edip hem futbolcu hem de spor adamı olarak Konyaspor’a verdiği hizmetleri konuştuk.

1

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz, nerede dünyaya geldiniz ve hangi okullarda tahsil gördünüz?

Konya merkezde 18.12.956'da dünyaya geldim. Mevlana Haftasında ve Şeb-i Arus gecesinde doğduğum için ismimi dayım, o zamanın büyük zatlarından Ali Ulvi Kurucu hocamızın tavsiyesiyle koymuş. Allah razı olsun.

19 Mayıs İlkokulu'nu bitirdikten sonra İmam Hatip’in Orta kısmı orta kısmını bitirdim. Alınd Lise tahsilime de İmam Hatip’te devam ediyordum fakat ikinci sınıfta ayrılıp Konya Gazi Lisesi'ne devam ettim ve oradan mezun oldum.

Futbola kaç yaşındayken ve nasıl başladınız?

Henüz on yaşımdayken, Konyaspor’un eski futbolcularından Hasan Altıoklar abimiz bizleri, Anıt ve çevresinde oturan çocukları topladı ve stadyumda sahanın arkasında çalıştırmaya başladı. Bir nevi futbol okulu açmıştı Hasan abi.

Futbol okuluna iki yıl devam ettikten sonra hocam beni Yıldızlar takımına aldı. Ardından Genç takım da iki yıl oynadım ve sonra amatör takıma alındım. Henüz on yedi yaşımdayken de A takıma yani Profesyonel takıma geçtim. On sekiz yaşında profesyonel imza atıp altı sene, yedi sezon siyah beyaz Konyaspor formasını giydim.
Profesyonel takıma geçtiğimde 1973 yılıydı ve 1980 yılına kadar oynayıp bıraktım.

Askerliğimi Konya Karagücü takımında yaptım ve o takımın formasını da giydim. Askerden sonra amatörlüğe dönüş hakkı tanınınca, Ali Gözünü Başkan ikna edip amatörlüğe döndürdü ve Demirspor’da oynadım. Daha sonra da Konya Şekerspor Türkiye Şampiyonasına katılacağı zaman da Aydın Sümeralp Hocanın talebi üzerine Şekerspor’da oynadım.

Siz Konya’da meşhur bir aileye mensupsunuz ve baba-oğul hep Konyaspor’la anıldınız değil mi?

Babamın ismi Mustafa Kenanlar’dı ve Hükmet Meydanında Kenanlar Pastanesi vardı. Buranın işletmeye açılışı yanılmıyorsam 1966-1967 yıllarında olmuştu. Babamın seçkin insanlardan oluşan bir çevresi vardı. Babam ve arkadaşları yıllarca Konyaspor'a hizmette bulundu. Ben de çocuk yaşlarımdan itibaren o insanları pastanede babamın yanında tanıdım.

Dükkânımızla ilgili küçük ama önemli bir hatırayı anlatmak isterim. Sabah namazından sonra dükkânlar açılır, kapıların önü ibrikle yıkanırdı. Sonra kapının önüne küçük bir tabure koyardık ki ilk gelen müşteri oturup çayını yahut her ne istemişse onu içsin. İlk müşteri gidince tabure içeri alınırdı. Sonra gelen müşteriye de, göz ucuyla siftah etmemiş olan komşuya gitmesi işaret edilirdi. Bu bizim kültürümüzde olan önemli bir gelenekti ama son yıllarda kaybolduğunu düşünüyorum.

Profesyonel takıma geçişte sorun yaşamadınız mı?

Bizimle aynı grupta çalışan yaklaşık on arkadaş birlikte profesyonel olduk.  Hocamız Necati Meriç idi. A takıma alınışım, sezon açılışından bir hafta önce olmuştu. Açılış günü Konyaspor ile İdmanyurdu, Başkanlığını Bekir Duvarcı’nın yaptığı Şoförler Derneği Kupasını kazanmak için dostluk maçı oynayacaktı. İki takım birlikte Fuar restoranda yemekte buluştuk, maça doğru da ayrıldık.

Soyunma odasına vardığımızda ben büyüklerime yol vermek için kalorifer dairesine girdim. Onlar hazırlandıktan sonra ben varacaktım. İçeriye oturmuştum ki kaptan Hikmet abinin sesi yankılandı. Beni arıyordu. Kapıdan başımı uzatıp “Buradayım abi” deyince, “Gel çabuk hazırlan, oynayacaksın” dedi. Takıma bak; kalede Fethi, kaptan Hikmet. Ben Hikmet abiden korktuğum kadar babamdan korkmazdım. Sesini duyunca bacaklarım titremişti.

Biz soyunma odasında topu etrafında toplanıp maça konsantre olur, kazanacağımıza inanırdık. İşte o an Kaleci Fethi abi, “Merak etmeyin, Celalettin kalçadan çıkarsa golünü atar, içeri gireriz” dedi. Maçta 1-0 geriye düşmüştük ve Fethi Abinin dediği gibi beraberlik golünü, hem de ilk maçımda ben attım.

Konyaspor’da çok değerli hocalarla çalıştık. Gazanfer Olcayto, Doğan Akı, Saadetin Temeller ve Ethem Bilgikarca bize çok şey kazandırdı. Askere giderken profesyonel futbol hayatımı da sonlandırmış oldum.

Biraz evvel dediğim gibi, askerden sonra Demirspor ve Şekerspor’da amatör olarak oynayıp sahalara futbolcu olarak veda ettim.

Konyaspor âşığı bir babanın futbolcu oğlu futboldan uzak duramazdı ki siz de Konyaspor’un o dönem sürekli hizmetinde oldunuz. Konya’da ilk şampiyonluk meşalesinin yakıldığı yıl neler oldu?

Rahmetli Vali Katıtaş Konyaspor'un şampiyon olmasını çok istiyordu. Ben Gençlik Kolları Başkanı oldum. Takım oluşturulmuş, sezon devam ediyordu ama bir eksiklik vardı. Taraftarı takımın peşinden sürükleyecek yıldız bir isim gerekliydi. Galatasaray’da sorun yaşayan milli futbolcu Büyük Metin’i kiralık olarak almaya karar verdik. O sene Galatasaray'ı Alman Derwall çalıştırıyordu ve B. Metin’i istemiyordu.

Gençlik Kollarında birlikte çalıştığımız Şemsettin Beştav ile yardımcı antrenörümüz Nejat Vural’ı İstanbul'a gönderdik. Galatasaray Başkanı Dr. Ali Uras Başhekim’di. Yanına gitmişler ama bir türlü görüşememişler. Sonra danışmaya varıp “Acil hastamız var, Başhekim ile görüşmemiz lâzım” demişler. Bunu üzerine derhal odaya alınmışlar. Şemsettin Beştav, “Efendim hastamız Konyaspor” deyince mevzu açılmış ve Metin’e talip olduğumuzu söylemişler. Bizimkilerin girizgâhı hoşuna gittiği için Uras, “Metin’in gönlünü yapın, vereyim” demiş.

Lisans işlerini çok maceralı bir yolculuktan sonra yapabildik. Ben Ankara’ya giderken üç defa lastik patladı. Mercedes lastiği bulamayınca Kulu’da uydurma bir lastik takıp gittik. Federasyon işini zar zor yaptık ama bu sefer, hem peşinat hem de Galatasaray’a bonservis ücreti ödenecekti. Gazeteci rahmetli Galip Yenikaynak’ı aradık, hemen geldi. Birlikte Mehmet Ganioğlu abinin işyerine gittik. Mehmet abi çeki yazarken Galip abi deklanşöre bastı. Böyle şeyler önemliydi. Devamı Perşembe Günü

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN