Hz. Mevlana'nın 741. Vuslat Yıldönümü etkinlikleri başladı. Önceki akşam Mevlana Kültür Merkezi'ndeydik. Açılan stantları gezdik, orada bulunan dostlarımızı ziyaret ettik. Sema programını izlemek üzere gelen dostlarımızla da ayak üstü sohbet etme imkanı bulduk.

Stantların bulunduğu alana yeni bir düzenleme yapılmış. Daha derli toplu bir hal almış. Halk pazarı görüntüsü ortadan kalkmış. Karmaşıklık giderilmiş. Stantlar kendisini daha iyi gösterir hale gelmiş.

İnternetten bilet satışlarının yapıldığı siteye bakıldığında akşam yapılan Sema etkinliği için salon tamamen dolu gözüküyordu. Salona girdiğimizde ise yüzde 30'luk bir diliminin boş olduğunu gördük.

Herhalde biletini alan birçok kişi, semayı izlemeye gelmemiş veya gelememiş...

Her yıl düzenlenen bu etkinliklere katılımın giderek azaldığını söylesek pek de yanlış olmaz. Bunda, farklı şehirlerde sema etkinliklerinin yapılıyor olmasının yanında, Konya'ya ulaşımla ilgili vatandaşın kafasındaki soru işaretlerinin ve geçmişten gelen tecrübelerin de etkili olduğu kanaatindeyim.

Çünkü Konya'ya gelmek için birçok kişi uçağı tercih ediyor. Özellikle İstanbul'dan Konya'ya gelecek olanların tercihi havayolu oluyor.

Havayolu şirketleri, Konya'da kış döneminde uçanların sayısının düştüğünü belirtiyor.

Düşer tabi...

Hava muhalefeti bizi doğrudan etkiliyor. Ya seferler tehir ediliyor, ya da tamamen kaldırılıyor. Bu sıkıntıları sürekli yaşayan vatandaş da bu eziyeti her defasında çekmek yerine etkinliklere katılmamayı yeğliyor.

Sonra alternatif programlar var...

İstanbul'da yarınHz. Mevlana'nın 741. Vuslat Yıldönümü ile ilgili etkinlik yapılacak. Bizden daha büyük bir salonda, daha geniş katılımla, daha farklı birçok etkinlik düzenlenecek. Biz her yıl kendimizi tekrar ededuralım, başkaları bizden daha iyisini yapmak için çoktan kolları sıvamış da işe koyulmuş bile...

Farklı olan her alanda kazanır. Farklı olan her daim farkını hissettirir. İstanbul'da veya başka bir şehirde yapılan farklı etkinlikleri biz Konya'da hissediyoruz.

Farkı gördükçe de eksiklerimizi daha derinden hissediyoruz. Son birkaç yıldır alternatif programların artmış olması gösteriyor ki, biz bu etkinliklerde sınıfta kalıyoruz. Dersimizi veremiyoruz...

Çünkü kendimizi tekrar ediyoruz. Üstüne yeni şeyler koyamıyoruz. Bahanelerimiz var...

'Karanlığa küfretmek yerine bir mum da sen yak'diye bir deyim vardır ya, işte biz bu deyimin birinci bölümünü daha çok icra ediyoruz. Beğenmiyoruz, hoşlanmıyoruz, yapılanlardan memnun olmadığımızı dile getiriyoruz. Ancak bir alternatif sunmuyoruz.

Ben, bu işin reklamını dahi yapamadığımız kanaatindeyim. Konya, Aralık ayında ulusal değil, uluslararası bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Konya'da bunun reklamını yapmak bir yerde o heyecanın geldiğini gösterir ama asıl reklamı dışarıda yapmamız lazım gelir.

Bunu yapabilecek gücümüz ve kapasitemiz var. Ancak bu gücü harekete geçirmiyor, kapasitemizi kullanmıyoruz.

Şahsen şu ana kadar ben şehirde bir düğün heyecanı, bir Şeb-i Arus yansıması göremiyorum.

Mesnevi'den:

“Güneş gibi nurlar saçan bir akıl lazım ki, doğrudan başka bir suretle kılıç vurmasın.”