‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya bu cihanda devlet, bir nefes sıhhat gibi…’

(Kanuni Sultan Süleyman)

Türkiye’nin son 15 yılına bakıldığında en büyük yatırımların sağlık alanında yapıldığını, sağlıkta çağ atlandığını söyleyebiliriz…

Özellikle sağlık kuruluşlarının fiziki yapısına bakıldığında büyük bir gelişme kaydedildiği, insanların sağlık hizmetlerini daha konforlu ortamlarda aldığı, daha teknolojik cihazlarda sağlık hizmetlerinin sunulduğu aşikar…

Hastanelerin fiziki yapılarındaki iyileşme her ne kadar zaman zaman ilaç sorunu yaşanıyor olsa da genel anlamda hastaların ilaca ulaşabilmesi noktasında da iyileşmelerle kendisini gösterdi. (İçinde bulunduğumuz bu dönemde var olan grip salgınına bağlı olarak başta antibiyotik olmak üzere birçok ilaç çeşidinin eczanelerde bulunamadığını saymazsak tabi.)

Hastanelerimizi fiziki anlamda geliştirip, daha büyük, rahat ve konforlu hale getirmeye dönük yatırımlar devam ederken, sağlık çalışanlarının da bu anlamda kendilerini yenilemesi, daha iletişimci, daha insancıl olmaları gerektiği de bir gerçeklik…

Zaman zaman sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin haberleri duyuyor, görüyor, okuyoruz…

İstemeyiz tabii ki, kimse kimseye şiddet göstermesin…

Ancak sebepsiz kuş bile uçmaz demişler. Her şeyin bir sebebi olduğu gibi sağlık çalışanları ile hastaların yahut hasta yakınlarının karşı karşıya gelmesinin de bir sebebi var.

Geçtiğimiz hafta bir yakınım, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Romatoloji bölümünde tedavi gördü.

Yakınımın bölümdeki doktorlardan hemşirelere ve hasta bakıcılara kadar hepsinin yakın ilgisinden duyduğu memnuniyeti öncelikle dile getireyim.

Aynı dönemde ortopedi bölümünde de bir tedavi alması gerekiyordu. Bir operasyon geçirerek tedavisi sağlandı. Sonrasında tedavinin uygulandığı yerin filminin çekilmesi gerekiyormuş. Tabi hasta aldığı narkozların tesiri ile yarı baygın halde…

Bir şekilde bu filmin de ivedilikle çekilmesi gerekiyor…

Hasta, ameliyathaneden çıkarılıyor. Kendi imkanlarıyla yataktan kalkması isteniyor. Tabi kalkacak hali yok… Sonra bir tekerlekli sandalye getiriyorlar ve buna oturup filmin çekileceği yere götürülmek isteniyor.

Yataktan kalkmaya mecali olmayan hasta, tekerlekli sandalyeye nasıl otursun, değil mi?

Hastanın refakatçisi bunun böyle olamayacağını, hastanın henüz kendisine gelmediğini, film çeken cihazın seyyar olduğunu, daha önce de benzer bir durumda yapıldığı gibi film cihazının odaya getirilmesinin daha uygun olacağını söylediğinde ‘İşimizi senden mi öğreneceğiz, sen karışma’ gibi hiç de hoş olmayan bir yaklaşımla karşılaşıyor.

Uzun lafın kısası, hasta yakınının söylediği şekilde film cihazı hastanın kaldığı odaya getiriliyor ve film çekiliyor.

Hastalık, sağlığın zekatıdır demişler… Her insan potansiyel bir hastadır. Her insan hayatının bir bölümünde muhakkak hastaneye gidecek ve doktorundan hasta bakıcısına kadar orada görevli bulunanlarla illa ki bir etkileşim içinde olacaktır.

Hasta insanın psikolojisi göz önünde bulundurulduğunda onun iyileşme sürecine etki edecek en büyük ilaç, güler bir yüz, iyimser bir yaklaşım, sıcak kanlılık ve samimiyettir…

Bu ilacı kullanmasını bilen tüm sağlık çalışanlarından Allah razı olsun.

Bütün bunların aksine, terslercesine tavırlar hastayı da hasta yakınını da olumsuz etkilemekte, neticesinde hiç de istenmeyecek durumlarla karşı karşıya kalınabilmektedir.

Mesele suçlu aramak, birilerini kötülemek değil. İçinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun, özellikle muhatabı insan olan hastane çalışanlarının daha iyimser bir bakış açısı sergilemesi, gerekiyorsa bununla ilgili eğitim seminerlerinin verilmesi gerekiyor.

Lafı gelmişken, doktorların sekreterlerinin de bu anlamda kendilerine çekidüzen vermesi gerekiyor. İş yükünün ve yoğunluğun en aza indirgenmesi, işleyişin daha pratik olması ve hastaların aldıkları hizmetlerden memnuniyet duyması noktasında sekreterya görevlilerine de önemli görevler düşüyor. Mesela, alınan bir sağlık hizmeti nihayete erdiğinde kağıt üzerinde eksik olan bir mührün vurulması için tekrar doktorun sekreterine gidilmişse ve o iş elzemse, ‘Sıraya geç, sıranın gelmesini bekle’ demek yerine saniyeler içerisinde hallolacak o işi hal yoluna koyuvermek, kendi eksikliğini giderivermek, hem hasta ve hasta yakınını memnun edecek, hem de işleyiş hızlandığı için sağlık çalışanları daha motive hale gelecektir.

İyilikten kimseye zarar gelmez…