Sıcak, kasvetli ve bir o kadar da siyaset kokan Temmuz ayının son günlerine geldik. Yoğun siyasi gündemin arasına Konya'nın bir türlü çözülemeyen ve kronikleşmiş meselelerinden biri olan toplu ulaşım sıkıntısına değinmek istiyorum bugün...
Şehir genelinde trafiğin çok yavaş ilerlediği herkesin malumu... Yavaş ilerleyen trafiğe bir de toplu ulaşımda yaşanan sorunlar eklenince varın gerisini siz düşünün...
Geçtiğimiz yıl Bosna Hersek Mahallesi'nden şehir merkezine gidiş ve gelişlerde tramvayların çalışmaması nedeniyle yaşanan ulaşım sorunu, yerini Teknik Lise durağı ile şehir merkezi arasındaki hatta bıraktı. Bu durum aslında bir yerde Konya'da toplu ulaşım alt yapısının ne kadar vahim bir durumda olduğunu da gözler önüne seriyor.
Keşke tek sorunumuz sadece bu hat olsa... Bıktırdınız bu insanları bıktırdınız!
Belediye otobüsleri adeta tehlike taşıyor, tehlike saçıyor.
Otobüs tamamen dolduğunda yanlarından bir açılma olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Kaç kişilik bu körüklü otobüsler bilmiyorum ama içinden inenleri sayın, herhalde 2 otobüsü dolduracak yolcu sayısına ulaşırsınız.
Ona rağmen zaman zaman şoför beyin sesini duyarsınız, Arka taraf boş arka tarafa ilerleyin. Sanki oturduğu yerden otobüsün en arkasını görüyor. Dolu işte, niye vatandaş kendisine eziyet etsin. Boş olsa zaten gidecek.
Ama şoföre göre arka taraflarda illa ki boş bir yerler vardır, siz safları sık ve düzgün tutun, bulursunuz bir yer.
Bu tehdit midir, tehdittir. Tehlike midir, tehlikedir...
100'ün üzerindeki insanı balık istifi gibi bir araya toplayıp yolculuk yapmak hak ihlalidir, vebaldir...
Yolcu talep eder, biner de. 'Bu otobüs dolmuş, ben bir sonrakini bekleyim' demez. Çünkü bilir, bir sonrakini beklediğinde de aynı manzara olacak. Pik saatler denilen, vatandaşın evinden çıktığı sabah saatleri ile evine döndüğü akşam saatlerinde bu manzara hiç değişmiyor. Değiştirmek o kadar da zor değil aslında.
Adına pik saatler denilen bu yoğun saatlerde sefer sayılarını sıklaştırıverin. Aynı saat içerisinde iki otobüs gönderin, arkalı önlü ilerlesin. Talep var sonuçta. Bu talep beraberinde çok büyük bir tehlikeyi de getiriyor.
Diyebilirsiniz ki, parasını versin, minibüse binsin. Binemez ki...
Minibüsler de dolu geliyor. Tabi otobüs kadar olamaz. Minibüsün belli bir yolcu kapasitesi var. Onun üstüne çıkamıyor. Çıkarsa, ceza kapıda...
Ama otobüs öyle mi? Doldur doldurabildiğin kadar. Yakında 44 numaralı otobüsün üstüne çıkıp 'devam et kaptan' diyen yolcuları görürsem şaşırmam. Hindistanvari bir görünüme kavuşmamıza ramak kaldı.
Dün bir kaza olmadı, bugün de olmadı... Ama yarın olmayacağını kimse garanti edemez. Düşünsenize Allah muhafaza, içerisinde yüzlerce yolcunun bulunduğu o körüklü otobüs bir yere çarpsa, yan yatsa ne olur? Kim verir onca insanın canına kast etmiş olmanın hesabını?
Bosna Hersek Mahallesi, organize sanayi bölgeleri, şehir merkezi ve Konya Adliyesi arasındaki uzun yol güzergahında yolcu taşıyan 44 numaralı Kayacık otobüsüne başkanı bir defaya mahsus da olsa bindirmek lazım.
Bazı şeyler yaşayarak daha iyi anlaşılıyor. İstediğiniz kadar yazın, çizin, itiraz edin, tepki gösterin, hatta yeri gelsin şoförle atışın, kavga edin, bir sonuca ulaşamazsınız. Yetkiyi elinde bulunduranlara sesinizi duyuramadığınız sürece beyhudedir. Yorulduğunuz yanınıza kâr kalır.
Vatandaş şimdi sabırla bekliyor. Bir an önce bu çalışmaların son bulmasını ve artık toplu ulaşımın düzene girmesini istiyor. Yarın dört gün sonra okullar açılacak. Şayet şimdiden bunun tedbiri alınmaz ve mümkün olan en üst mertebede toplu ulaşım düzenli hale getirilmezse dananın kuyruğu okullar açıldığı zaman kopacak.
İyi niyetle bir şeyler yapıyor, daha iyisini sunmak için şimdilerde bazı hizmetlerden mahrum bırakıyorsunuz. Halk bunun da bilincinde. Ama nereye kadar?
Artık vatandaşın sükunetin yerini içinde biriken öfkeyi dışa vurmaya bırakır oldu. Gelin bu sessiz çığlıklara kulak verin.
Mesneviden:
İnsanların hayırlısı halka faydalı olanıdır. Babacığım! Taş değilsen, taşla toprakla işin ne?