Sevgili kardeşlerim

Yaratılış itibari ile kainatın mutlak hakimi Mevlayı Mütealimizin en nazlı olarak yarattığı canlı insandır. İnsan denilen ulvi varlık yaratılışlarında Kur’an tabiri ile;

- Ya en şereflisidir

- Ya da Esfeli Safilin olanıdır. 

Kişi bu iki yoldan birini kendi seçer. Rabbimiz bizleri birinci yoldan olanlardan eylesin. 

Mademki Cenab-ı Hakkın en nazlı ve en şerefli bir kuluyuz bu fani alemde neden ve nişin yaratıldığımızı çok iyi bilmeniz gerekir. Zira insan dünyaya gelirken başı boş yaratılan bir varlık olarak gelmemiştir. Yaratılışının bir gayesi vardır. İnsan için bu gayeyi bilmek-bulmak ve yaşamak en ulvi görevlerindendir. 

Hemen söyleyeyimki insanoğlunun yeryüzünde tek ve değişmeyen gayesi Kelime-i Tevhid anahtarıyla açılan islam saltanatıdır. Bu saltanatın hükümranlığını tanıyan herkes gayesini bilmiş ve bulmuştur. Ancak onu yaşamak ve yaşatmak lazımdır. Kelime-i Tevhid anahtarıyla kul islam sarayının içine girdikten sonra o sarayın kendine ait ve asla değişmeyen beş temek esası, temel direği vardır. Biz bunlara islamın şartları diyoruz. 

Kul anne baba tarafından daha çocuk yaşta iken bu beş temel esası öğrenmeye başlar. Kimden öğreneceğiz hocam? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Sizler biliyorsunuz ama Ramazan-ı Şerifin evvelinde tekrar bakımından maddeler halinde yazıverelim. 

Çocuk bu temel esasları;

1- Anne babadan evde görerek

2- Okulda hocasından

3- Mahalle komşularından

4- Camide cemaatten öğrenecek.

Sonra bu öğrendiğini çocukken gördüğü ibadet şekillerini buluğ çağına erip mükellef olduktan sonra (dini emirler üzerine farz olmak demek) sonra kendisi birer birer yerine getirecek.

Bu öğrenmenin ve yerine getirmenin fıkh-i hükmü Farz- Ayındır. Yani herkesin üzerine ayrı ayrı farzdır. 

Sevgili kardeşlerim,

İslam’ın beş temel esasından-temelinden biride Ramazan-ı Şerifte oruç tutmaktır. 

Şunu hemen söylemeliyimki islamın beş şartı olarak bilip kabul ve tasdik ettiğimiz emirler İNSAN İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIR. 

Kelime-i Şehadet ayrı bir iman, aşk ve neşe, Namaz ayrı bir zevk ve huşu, Oruç ayrı bir huzur ve mutluluk, Zekat ayrı bir sevgi ve şefkat ve merhamet, Hac ayrı bir tevekkül ve teslimiyettir. Biz bu yazımızda karında misali birazcık Ramazan-ı Şerif ve Oruçtan bahsedeceğiz. 

Cenab-ı Hak, Kur’an- Kerim’in Bakara Süresin de şöyle buyuruyor.

183 / “Ey İman edenler! Sizden öncekilere oruç nasıl farz kılınmışsa sizin üzerinizede farz kılınmıştır. Umulurki korunursunuz”.

184 / “Size farz kılınan oruç sayılı günlerdedir…”

185 / “Ramazan ayı ki insanların irşat için hak ile batılı ayıracak olan hidayet şerbeti ve deliller halinde bulunan Kur’an bu ayda (Ramazan-ı Şerif) indirildi” buyuruyor. 

Amenna ve Saddekna

Lakin oruç yani Ramazan-ı Şerif ne demektir.? Kendimizi nasıl hazırlamalıyız?

Her şeyden önce efendimiz, önder ve liderimiz, yol gösterinimiz, ağlayanı güldüren, düşeni kaldıranımız, Sevgili Peygamberimiz üç aylar denen Recep - Şaban - Ramazan için; “Recep  Allah’a ait olan, Şaban Resulullah’a ait olan, Ramazan-ı Şerif Ümmetime ait olan aydır.”buyuruyor.

Öyleyse bu ay Ümmeti Muhammed’e aittir. Ramazan-ı Şerif manevi kıymetlerle dolu bir rahmet ve mağfiret ve gufran mevsimidir. Kulun üzerine farz olan beş vakit namazdan başka müekked bir sünnet olan teravih namazlarımız, bin aydan hayırlı olan kadir gecemiz vardır. Cümlesini oruçla, kur’anla,vaaz-ı nasihatla, mukabeleler, hayrat-ı hasanatler, iftarlarında fakir bulunan davetlerle geçirdiğimiz tam bir kalb ve göz aydınlığıdır. 

Oruç; maddi ruhani gelişmeleri sağlayan ilahi dinlerin hepsinde mevcut bir ibadettir. 

Dini hayata katılan bütün insanlara öteden beri tatbik olunan bir ulviyet ve ilahi nizam kanunudur. Oruç, riya ve gösterişten uzak, kalbi ve bir kulluk tezahürü olduğundan en güzel bir takva ve en güzel bir olgunluk nişanesidir. 

Oruç; insanı fenalık ve kötülük hislerini yok eden, öldüren sakır (hale rıza) iradeyi hak yolunda kullanmak, sebat, metanet gibi ahlaki güzelliklere erdiren, yoksulların hallerini hatırlatan ve fiilen yaşatan nihayet ölümle beraber elden çıkancak olan fani nimetlerden sonra hangi nimetlerle başbaşa kalacağımızı düşündüren, bütün muhabbetlerin Allah’ın muhabbetinde toplanması ihtiyacını sezdiren ince bir ruh güzelliğidir. 

Oruç; insanda iyilik temayüllerini canlandıran yaratılış mayamızda kudretullah eliyle ekilen fazilet, sevgi ve şefkat tohumlarını yeşerten, gönüllerde hakikat baharı açtıran, cehennem kütüklerini cennet ağaçlarına çeviren özlü ve cezbeli bir ibadettir. 

Sevgili kardeşlerim,

İnsan denilen ulvi varlık bu fani alemde bir imtihan diyarındadır. Bu imtihan dünyasında insanın etrafında türlü türlü emel, istek ve arzular sarmıştır. 

Saadet zaferine ermek, mevlasını seven bir kul veya mevlasının sevdiği bir kul olabilmek için etrafımızı saran bu emel, arzı ve isteklerimizle, heveslerimizle mücadele edebilmek için oruç bir kalkan bir zafer bayrağıdır. Çünkü islamda ibadetler ancak ve ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. 

Dünya gayeleriyle karıştırılmış, rüya ve gösteriş gibi bulaşıklarla kirlenmiş ibadetlerden asla bir sevap alamayız. 

Şu halde Ramazan-ı Şerif gelmeden önce hazırlıklarımızı yapalım ve mutlaka hak rızasını kazanmak aşkıyla Ramazan-ı Şerif ibadetlere sarılalım. Özürsüz asla oruçlarımız bırakmayalım. Oruçlu olarak başımıza bir iş geldiği zaman mutlaka bir bilene soralım. Körü körüne ibadet etmeyelim. İftar ve sahur zamanlarına dikkat edelim. Orucumuza leke getirecek nefsini arzu ve isteklerimizden şiddetle kaçalım. Oruçlu iken asla gıybet ve dedikodu yapmayalım ve dinlemeyelim. Fakir ve ihtiyaç sahibi kardeşlerimizi asla unutmayalım. Her zamanki gibi kul hakkına dikkat edelim. Ağzımızı yemin etmeye alıştırmayalım ve mutlaka Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışalım. 

Şunu asla unutmayınız ki; Allah müminlerin dostu, imansız ve amelsizlerin ebedi düşmanıdır. 

Ramazan-ı Şerif; Kendimiz (nefsimiz), evlatlarımızı, aile efradımız, eşimiz-dostumuz, ahbap-dostlarımız, aziz milletimiz ve islam alemi için hayırlara vesile olsun. 

Hak değişmeyen idealimiz, İslam şaşmayan hedefimiz, Kur’an sönmeyen güneşimiz olsun.

Vesselam.