Mikail Bayram (1940-2024)

Prof. Dr. Mikail Bayram Hocam’dan çok çeşitli bilgiler duydum ve öğrendim, nice hatıralara sahip oldum.

Hoşgörü şehri Konya’da doğup büyüdüğüm için Hristiyanlık tarihindeki ‘AFOROZ’ kurumunu anlayamaz ve mana veremezdim.

2002 yılında Mikail Bayram Hoca’nın yıllardır yazdığı ve dile getirdiği muhalif söylemi bir televizyon yayını dolayısıyla bütün Türkiye gündemine bomba gibi düştü.

Ve hoşgörü şehri Konya’da bu iddialarından dolayı AFOROZ uygulaması başladı ve emniyet koruma gönderme teklifinde bulundu.

Aforoz ne imiş, Konya’mızda gördük…

Uygarlık böyle midir? Bir örnek verelim. Napolyon üzerine çalışmalar yapan bir Türk akademisyen Paris’e gider ve kütüphanede görevliye sorar: “Napolyon hakkında kitapları görmek istiyorum” cevap bizim 2025 yılında bile anlayamayacağımız bir şekildedir, lütfen dikkat:

“Lehte kitaplar mı istiyorsunuz, aleyhte kitaplar mı?”

Bir gün hocama sordum, “Size gelen tehdit mektuplarını gösterir misiniz?”

Acı tebessüm ne ise hocamın yüzünde onu gördüm. “Boş ver, hiç değmez” dedi. Üsteleyince şöyle dedi: “Ciddiye alınmaz ki, biri karalamış şöylece yazmış”: “Hoca hoca, kapa çeneni, kapatırız çeneni! Rızkımızı Mevlâna veriyor, konuşma.” Adam daha REZZAK’ın kim olduğunu bilmiyor ki… Ne dersiniz?

Mikail Bayram’ı ülke gündemine bomba gibi düşen iddialarından sonra, onu mahkemeye verenler oldu ve hepsi kaybetti.

Konya’mızdaki ünlü Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde elinden geçmeyen kitap yoktu. 2000 yılında, orada gerçekleşen 110 ciltlik hırsızlık olayında bilgisine başvurulmuştu.

Hocanın az bilinen bir yönü de şairliğiydi. Sarayî Divanı diye bilgisayar baskısı bir kitabı vardı. Hoşgörü şehri Konyamızda şiirlerini bastıracak bir yayınevi bulamamıştı…

HOCAMLA TERAVİH NAMAZI KILDIK

Unutulmaz bir teravih hatıramız olmuştu. Biz müezzin olduk, hocam imam. İftar ahalisi de cemaat.

Yatsıyı kıldık, hocam “Teravihi bu defa 8 rekât kılacağız,” dedi. Elbette 8, 12 veya 20 rekât kılınabilirdi.

Teravihi unutulmaz kılan 4 ayetlik İhlas Suresi’ni tek defa değil, her rekâtta bir ayet okuyup, 4 rekâtı tamamlamasıydı.

Düşünebiliyor musunuz, “Gulhüvallahi ehad” ayeti bitiyor rükûa gidiyorsunuz. Teravih çabucak bitti. Vitr namazına geçeceğimiz sıra hatırlattı. Vitri herkes kendi kılacak, vitr cemaatle kılınmaz. Ramazan’dan evvel nasıl kılıyorsanız, şimdi de öyle kılın…

HOCAMIN TOKAT MUHABBETİ

Mikail Hocam’ın son yılları, ev ile hastane arasında geçti. Ayda bir ziyaret ettiğimiz arkadaş grubu ile konuşurken sorduk:

“Hocam iyileşirseniz Türkiye’de nereye gitmek ve ziyaret etmek istersiniz?”

İçli bir tebessümden sonra, tane tane konuştu:

“Niksar ve Tokat… Yani Danişmend yurtları… Danişmentliler yalnızca silahşör değildi, bir elde kalem, bir elde kılıç olan kahraman alperenlerdi…”

Bu sözlerden sonra, üç defa Tokat’a gittik, iki defa Niksar’a uğradık. Gerçeği yerinde gördük. Aralarında 50 km olan Niksar’da da GÖZLEMEVİ vardı, Tokat’ta da… Üstelik Tokat’taki güzel bir restorasyondan geçip, bir eğitim merkezi gibi hizmet veriyordu.

Zaten 1961 yılında Tokat’a gelen Prof. Dr. Süheyl Ünver merhum da şöyle yazmış:

“İstanbul’da, Konya’da, Bursa’da ve Edirne’de bulunmayan en güzel eserler burada.”

Elbette doğru ama bizi bir sürpriz de bekliyordu:

Tokat Valiliği’nin tanıtım evraklarında ve şehrin muhtelif yerlerinde Mevlana’nın şu sözü yer alıyordu:

“Tokat’a gitmek gerek, çünkü Tokat’ta insan ve iklim mutedil.”

Hz. Mevlana’nın övdüğü tek şehir TOKAT!

Bir Konyalı olarak, bu yazıyı keyifle okumadık. Çünkü Bağdat’tan Medine’ye, Şam’a, Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Karaman’dan sonra kendine en iyi imkânı veren Konya’nın unutulması ne demek?

HOCAMIN TERCÜMANLIK HATIRASI

Yıllar evvel, İranlı bir aile hırsızlık maksadıyla Konyamız’a gelir ve bir otele yerleşerek sarraflar bölgesinde çalışmalarına başlarlar.

Kısa bir süre sonra yakalanınca da Emniyet, Farsça tercüme için hocayı çağırır. Bu arada salon şikayetçi esnaflarla doludur. Hepsi hırsızı teşhis etmiştir ama bir farkla. Geçen ay malı çalınan da geçen sene malı çalınan da hırsızı göstererek, zararının giderilmesini istemiştir.

Halbuki, İranlı çiftin pasaportunda Türkiye’ye giriş mührü, bir hafta öncesine aittir. Ahali bir hırsız bulunca, geçmiş nice vukuatı da ona yıkmak istemektedir.

Hoca, durumu emniyete anlatır, emniyet de bir haftadan eski şikayetçileri yani salonun tamamına yakınını dışarı çıkarır.

Hoca bunu büyük bir üzüntüyle anlatırdı. Kocaman kocaman adamların Konya’daki mazisi bir haftadan az olan birilerine aylar öncesinden kaynaklanan suçlamalar yapmasını anlayamıyordu.

İranlı çiftin bütün duruşmalarına Ankara’dan büyükelçilikten yetkilinin katılmasını da ciddiyet olarak değerlendirirdi.

İranlı hırsızların çaldıkları sahiplerine iade edilmiş ve bir süre cezaevinde yatıp, çıkmışlardı ama onları bir sürpriz bekliyordu: Şahsi eşyaları ve cüzdanları ortada yoktu. Bu defa İranlılar Emniyet’ten eşyalarının bulunmasını istedilerse de bir sonuç çıkmamıştı.

Teknik ve medeniyetteki  ilerlemeler edebiyatla olur
Teknik ve medeniyetteki ilerlemeler edebiyatla olur
İçeriği Görüntüle

Hoca, muhalif söylemlere sahipti.

Muhalif söylemi olanlar AFOROZ edilir mi? Konya bu imtihanı iyi bir şekilde veremedi.

“Hoşgörü şehri Konya” ifadesinde AFOROZ ve benzeri uygulamalar görülebilir mi?

Geçti geçti, bu şehirden bir ilim adamı ve bir şair olan Mikail Bayram Hoca da geçti…

Rahmetle anıyoruz…

Kaynak: Mustafa Sinan Ümit