Ölüm Üzerine…
Bir gün Davûd-i Tâi Hazretlerine, “Efendim, bu mertebeye, bu makamlara nasıl ulaştınız?” diye sorarlar. Dâvûd-i Tâî, onlara; “Bir sokaktan geçerken şarkıcı bir kadından şu sözleri duydum:
Hangi güzel yüz ki, toprak olmadı…
Hangi güzel göz ki, yere akmadı…
Bu sözler bana öyle tesir etti ki o gün tövbe ettim. Bu beyti düşündükçe şuurum altüst oldu.” diye cevap verir.
Evet gerçekten de ne güzel söylemiş şarkıcı kadın…
Dünyadaki en güzel yüzler, en güzel gözler bile bir gün toprak olmayacak mı? Bir gün yaşlanmayacak mı? Güzellik baki mi kalacak?
Hepimiz fani varlıklarız… Makamlarımız, mevkilerimiz, güzelliğimiz, paramız, mallarımız… İstisnasız bir gün sona erecek… Ve bu sona erişin bir çözümü de yok… Bir kurtuluş yolu yok…
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Lem’alar adlı eserinde, 26. Lem’a’ da atıf yaptığı Niyâzî - i Mısrî’nin dediği gibi;
Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim.
Bir devasız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber.
(Yani, benim kalbim bütün kuvvetiyle beka istediği halde, Allah’ın hikmeti, bedenimin harab olmasını gerektiriyor. Lokman Hekim’in de çaresini bulamadığı dermansız bir derde düştüm.)
Peki ne yapmak gerekiyor?
Belki de bu dünyayı gereğinden fazla büyütmememiz gerekiyor… Makamlarımızın, maddi varlıklarımızın, güzelliğimizin, sağlığımızın bizde emanet olduğunu ve bunları bir gün kaybedeceğimizi, daha bir şiddetle hatırlamamız gerekiyor…
Ulvi amaçlara yönelmemiz, onlar için çalışmamız, bu dünyadaki maddi kazanımlarımızı, makamlarımızı ve bedenimizi de dünya eksenli değil beka eksenli bir paradigmayla ele almamız gerekiyor…
Elbette ki bu, dünyadan soyutlanmak ve kendi kabuğumuza çekilmek anlamına gelmiyor. Bilakis dünyadaki vazifelerimize sarılacağız, işlerimizi layıkıyla yapacağız. Ama kalben bağlanmayacağız. Hırslanmayacağız, onları olmazsa olmaz yapmayacağız. Hele hele onlar için kavga etmeyeceğiz. Birbirimizi ötekileştirmeyeceğiz…
Makamımıza, mevkimize güvenip zulmetmeyeceğiz… Zulmün bumerang etkisini unutmayacağız… Ve bumerang etkisi olduğu için değil de; esasında Allah zulmetmeyin dediği için zulmetmeyeceğiz… Adaletli olacağız… Hukuku, hakkı, hakkaniyeti gözeteceğiz…
İdeolojiler, Fikirler, Siyasi Görüşler, Hizipler…
Hangi ideoloji, hangi fikirler bütünü, hangi siyasi görüş ebediyen kalmış?
Hangi fikir, hangi ideoloji ölüm gerçeğini ortadan kaldırabilmiş?
Ölümü düşünmek ve hakkaniyete, adalete ve hukukun üstünlüğüne sarılmak… Belki de hepimizin buna ihtiyacı var… Ve bunun gerçekleşebilmesi için daha çok çalışmaya…
Başta kendim olmak üzere bunu yapabilmem ve yapabilmemiz temennisiyle…