Her insan, bir fikre sahip olabilir. Ya da belirli bir ideolojiye ait fikirleri benimseyebilir. Ve benimsemiş olduğu bu fikirlerin, ülke çapında yayılmasını ve kabul görmesini isteyebilir. Hatta o fikirlerin, ülkede egemen olmasını ve ülke yönetiminin o fikirler çerçevesinde şekillenmesini de isteyebilir. Bu tabii bir durumdur. Ve bir kimse, bunu istediği için kınanamaz. Yeter ki; o fikir ya da fikirler bütünü, açıkça terörü ve suç işlenmesini savunmasın, insanlığı yok etmeyi amaçlayan bir yönü bulunmasın…

Yani özetle; her insanın bir fikre sahip olması ve bu fikri savunması, hatta bu fikrin ülkede egemen fikir olmasını istemesi, o fikir açıkça terörü ve suç işlenmesini amaçlamıyorsa kabul edilebilir ve anlaşılabilir bir durumdur. Bu durum da; düşünce ve düşünceyi yayma hürriyetinin bir gereğidir.

Hâl böyle olmakla birlikte; fikirleri egemen kılmak için kullanılan yöntemler ise son derece önemlidir. Hukuk düzeni kişilere bir fikir özgürlüğü tanır; fakat o fikirleri yaymak ve egemen kılmak için kullanılan yöntemlerin de hukuka uygun yöntemler olmasını ister. Hukuk dışı yöntemlerle bir fikri yaymaya çalışmayı, hukuk düzeni korumaz ve cezalandırır.

Peki; bir fikri yaymak için hangi metotlar kullanılabilir? Ya da hangi metotlar, hukukun kabul edebileceği metotlardır?

 Ülkemizde çeşitli fikir grupları; siyaset, bürokrasi (bir yöntem olarak kabul edilebilir mi?) ve sosyal yöntemler olmak üzere temelde üç yöntemi kendilerine seçmiş gibi görünüyor…

Örneğin Liberalizm, Sosyal Demokrasi ya da İslamcılık ideolojilerinden birini benimsemiş bir kitleyi düşünelim… Ve bu kitlenin Liberalizmi, Sosyal Demokrasiyi ya da İslamcılık fikrini yaymak istediğini, hatta ülkede egemen kılmak istediğini düşünelim… Bu kitleler; siyaset, bürokrasi(?) ve sosyal yöntemlerden hangisini kullanarak etkili olabilirler ya da hangi yöntemler hukuk içerisinde makul yöntemler olarak kabul edilebilir?

Ülkemizde yaygın olan birinci yöntem, siyaset yöntemi… Örneğin bir Sosyal Demokrat ya da bir İslamcı, siyasi parti kurup siyasete atılarak, siyaset yoluyla ülke yönetiminde söz sahibi olup fikirlerini yaymaya ve hatta egemen kılmaya çalışabiliyor. Bu durum, demokratik çerçevede anlaşılabilir, makul görülebilirse de çeşitli riskleri de içerisinde barındıran bir durumdur. Hele hele İslami bir söylem ve İslami bir yaklaşımla hareket eden kitleler için…

Çünkü siyaset zemini, kaygan bir zemindir ve siyaset yaparken yanlışlar yapılma ihtimali son derece yüksektir. İslami söylem taşıyan bir kitle, siyasette egemen olduğunda ve siyasetin kaygan ve bulanık zemininin de etkisiyle çeşitli yanlışlar yaptığında; bu yanlışlar, toplumdaki bütün Müslümanlara mal edilebilir ve insanların İslam’dan soğumalarına ve uzaklaşmalarına sebebiyet verebilir. Bu ise son derece sıkıntılı bir durumdur.

Diğer taraftan; siyasette iktidar olmak, farklı fikir ve ideolojilere mensup insanları da kucaklamayı ve onlara saygı duymayı gerektirir. Siyasetin ve siyasi arenanın hararetiyle kucaklayıcılık yerine kutuplaştırıcı bir söylem geliştirildiğinde ise, bu durum, toplumdaki diğer kitlelerin siyasette iktidar olan kitlenin görüşlerinden uzaklaşmasına sebebiyet verebilir. Yani; kendi fikrini yaymak için iktidar olan bir kitle, kendi fikrimi yayayım derken siyasetin kaygan zemininin de etkisiyle, insanları kendi fikrinden uzaklaştırabilir. Yani kaş yapayım derken göz çıkarabilir…

Kaldı ki; siyaset, sadece belirli bir fikri yayma ve egemen kılma aracı olarak görülemez… Çünkü siyasette iktidar olmak; kucaklayıcı olmayı, toplumdaki farklı kesimlere saygı duymayı ve onların hukuklarını korumayı da gerektirir. Siyaseti salt kendi fikrini yaymak ve egemen kılmak olarak görmenin, ne demokrasiyle ne çoğulculukla ne de hukuk mantığıyla bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır…

Onun için naçizane kanaatim; fikirlerini yaymak isteyen insanlar, siyaseti çok makbul bir yöntem olarak görmemeliler… Siyaseti salt bu amaçla yapmamalılar… Siyaset yapan kişi; topluma hizmet etmek, farklı toplumsal kesimleri de kucaklamak ve onların taleplerini de dikkate almak, ülkede hukuku ve demokrasiyi güçlendirmek için siyaset yapmalıdır.

Gelelim ikinci yöntem olarak kullanılan yönteme… Bürokrasiye… Bana kalırsa bu yöntem, hiç makbul bir yöntem değildir ve hatta kanaatimce hukuka aykırı olarak bile değerlendirilebilir. Çünkü bürokrat, milletin hizmetkârıdır ve hukukla bağlıdır. Bir fikri yaymak ya da egemen kılmak için bürokrat olunmaz… Toplumdaki belirli kitlelerin bürokraside etkili olmaya dönük çabaları, bu açıdan bana kalırsa anlamlı değildir.

Ayrıca, bürokrasinin kendi kuralları vardır. Bürokrasi, hukukla bağlıdır. Bürokraside belirli kitlelerin çok fazla kümelenmesi ve kurumlarda gruplaşmalara gitmesi, bürokrasi açısından hele hele hukuk açısından çeşitli tehditleri barındırabilir. Bürokrasi içinde meydana gelen klikleşmeler, bürokrasiyi hukukla bağlı olmaktan çıkarabilir ve belirli bir grubun egemenliği için kullanılan bir aygıta dönüştürebilir. Bu ise, bir ülke için ciddi sorunlara yol açabilir. Aynı zamanda bürokratik gücün nefisleri okşayıcı gücüne kapılan bürokratik gruplar, hukuk dışına çıkıp yanlış işlere bulaştığında, bu da temsil ettikleri grubun lekelenmesine ve yaymak istedikleri fikirlerin gerilemesine ve toplumdaki itibarının sarsılmasına neden olabilir. Yani yukarıda siyaset yöntemini ele alırken belirttiğim gibi, kendi fikrimi yayayım derken fikirlerinin gerilemesine ve itibarının sarsılmasına neden olabilirler.

Ve gelelim üçüncü yöntem olan sosyal yöntemlere… Yani konferanslar ve paneller düzenleyerek, kitaplar yazarak, gazeteler çıkararak, çeşitli eğitim faaliyetleri düzenleyerek bir fikri yayma yöntemleri… Bana kalırsa en makbul yöntemler bunlardır. Çünkü bu yöntemler, açık ve net yöntemlerdir. Yani bir fikirler bütününü benimseyen bir kitle; bu görüşlerini, paneller düzenleyerek, televizyon programları yaparak, gazeteler çıkararak topluma deklare eder ve kendini topluma anlatır. Böylece siyaset ve bürokrasinin kaygan zemininden sıyrılarak açık bir biçimde kendi fikirlerini topluma anlatmış olur ve toplum da bu kitlenin siyaset ve bürokrasiyi merkeze almadığını, fikri bir mücadeleye giriştiğini gördüğünde, bu kitleye daha da yaklaşır… Çünkü o kitlenin kendisine oy toplamak için ya da bürokraside egemen olmak için yanaşmadığını bilir…   

Sanırım ülkemizdeki kitleler; siyaseti ve bürokrasiyi fazla yüceltiyorlar. Halbuki; kalpleri fethetmeyen ve akılları ikna edemeyen hiçbir anlayış, elinde siyaset ve bürokrasi gücünü bulundursa bile başarılı olamaz… Onun için naçizane kanaatim; fikirlerini yaymak isteyenler, siyasetin ve bürokrasinin esrarına fazla kapılmamalı ve fikirlerini hukuk düzeninin kendilerine tanıdığı ifade hürriyeti çerçevesinde sosyal yöntemlerle yaymaya çalışmalılar… Vesselam…