Dört gözle ne yazacağımı bekleyenler sırada…
Adım gibi eminim…
Fatih Özgökçen ve İrfan Kulekaya…
Öküz ölüp, ortaklık bitince yemeye başladılar birbirlerini…
Beni çok ilgilendirmiyorlar…
Beni ilgilendiren Konyaspor.
xxx
Konyaspor’un eski “scout”u, yani futbolcu izleyeni, ve sportif direktörü olan İrfan Kulekaya televizyon yorumculuğundan sonra yazarlığa başlamış!
Konya’ya hayırlı olsun…
Nur  topu gibi bir spor yazarımız daha oldu!
Gayet doğal…
Bu ülkede, bu şehirde emmisi dayısı olan herkes bir köşe kapıyor zaten!
Meslek erbabı olup olmaması ya da okullu veya alaylı olması önemli değil, önemli olan patronaja yakın olsun yeter!
İrfan efendinin yazarlığı da, böyle bir şey… 
Beni ilgilendiren tarafı yazarlık kısmı değil...
Aslında hiçbir tarafı değil...
İlk yazısında bana yürümesi de normal!
Belki de, hayalini bile kuramadığı, daha büyük hayallerini sonlandırmış, tekere çomak sokmuş olabilirim…
Bilemiyorum…
Aralarının açılmasında benim dahlim olduğunu düşünmüyorum…
“Arkadaşım” dediği Fatih Özgökçen’le arasındaki bir mesele…
Yesinler birbirlerini…
Beni ilgilendirmez ve aralarına da girmem…
Şunun da altını çizmekte yarar var; ikisi de sütten çıkmış ak kaşık değil…
Birisi tatlı tatlı yedi, şimdi acı acı çıkartıyor…
Diğeri de sırasını bekliyor.
xxx
Kendi sıkletimde olmayan birisiyle polemiğe girmem…
Ayaklarına basınca ciyak ciyaklar…
Bitirim ikiliyle alakalı meseleleri pehlivan tefrikasına döndürmek niyetinde değilim…
Eksiklerini, yanlışlarını eleştireceğim, artılarını da öveceğim…
Ama, Allah için doğru dürüst bir artıları olmadı ki…
Keşke olsaydı…
İrfan efendi, “Fatih Özgökçen yalancı mı” başlıklı yazıma cevaben bir karşılık verince, onun adına üzülmek bir yana, beyhude bir çaba ile cebelleşmenin anlamsızlığını bir kez daha görmüş oldum…
Nasıl ki, köre renkleri, yani siyahı ya da kırmızıyı anlatamazsak, bunlara da derdimizin Konyaspor olduğunu anlatmamız mümkün değil…
“Recep Abim”le başladığı,  “tetikçilik”le devam ettiği,  “acınacak haldesin”le sürdürdüğü çamur atmaları ve  telmaşadan göndermelerini yiyeceğimi sanıyorsa ya da sanıyorlarsa, bilsinler ki,   benim  bunlara karnım tok…
Tabii ki, Fatih efendi de mahkeme kararlarıyla yazılarıma getirdiği “erişim engeli”yle beni susturacağını sanıyorsa, yanılıyor…
Bana vız gelir, tırıs gider!
Enseyi karartmaya gerek yok…
Soğan yemediğim için ağzım kokmuyor, ama soğan yiyenler mahalleyi kokuttular ya, yanarım yanarım, ona yanarım…
Yine söylüyorum, ne sen, ne seni önce “iltifatlandıran”, sonra da “itibarsızlaştıran” Fatih Özgökçen sütten çıkmış ak kaşık değilsiniz...
Kusursuz da değilsiniz...
Ha şu da var; kendim de kusursuz değilim...
İllaki vardır bir kusurum…
Benim kusurum da bazıları gibi “yalakalık” yap(a)mamak, mahalle yanarken saçımı taramamak…
Böyle kusuru can kurban…
Mutlaka kusurlarımız vardır!
Hiç kimse kusursuz değil...
Çünkü, bir tek insan kusursuzdur, o da daha doğmamıştır...
Anladınız mı Fatih ve İrfan efendiler!
Ben meselenizin tarafı değilim...
Benim meselem Konyaspor ve gerçeklerdir.
xxx
Ve bir şey daha…
“Rabbim karakter bozukluğu vermesin” diye yazmışsın ya…
Eyvallah…
Katılmamak mümkün değil…
Peki, “Konyaspor’da sana iş vermiş, sana aş vermiş, sana itibar vermiş, seni kimse tanımazken, bırak ülkeyi farklı farklı ülkelerde bile tanıtır hale gelmiş” en yakın arkadaşını yalancılıkla suçlamak nasıl bir karakter yapısıdır?
Söyler misin?
“Fatih Özgökçen yalan söylüyor, bunu belgelerle açıklayacağım” demek, dahası arkadaşını satmak, ne çeşit bir karakterdir?
Sana kim nasıl güvensin?
Bugün Fatih Özgökçen’i satan birisinin, yarın kendisine yazı yazdıranları satmayacağını kim garanti edebilir?
xxx
Uzatmayacağım...
İrfan efendi; sen bağcıyla ilgileniyorsun, ben üzümle...
Dolayısıyla da meselelere farklı pencerelerden bakıyoruz…
Aslında yazmayacaktım...
Yazdım...
Çünkü mecbur bırakıldım...
Meramım başka yollara çekilmeye çalışıldığı için...
Belki de anlaşılamamışım…
Umarım bu sefer anlaşılırım...
Nokta.
Xxx
NOT: Aklımda nasıl kaldıysa  “scout” yerine “sguad” yazmışım. Halbuki iki ayrı kelime ve anlamları da çok farklı. Vücutçuların kullandığı bir egzersiz, yani hareketin adı olan “sguad”la topçu izleyen “scout”u karıştırmışım. Şeytan taşlamaktan namaza vakit bulamıyoruz. O da bizim kusurum olsun.