NEZAKET, ZERAFET İNSANI YÜCELTİR

Kamuda büyük görevler yapmış olmanın verdiği gururla daha sonra açtığı işletmesinde insanları aşağılama, hakir görme ve kendini onlardan üstün görme hastalığı maalesef birçok insanda vardır. Hâlbuki sen de onlar gibi bir anneden ve bir babadan dünyaya geldin. Sen fırsat bulmuş büyük tahsiller görmüşsün ama diğeri ise okuyamamış köyünde çiftçi olarak hayatına devam etmiş, haram yememiş, vatanı memleketine ihanet etmemiş, üzerine düşeni yapmış, nasırlı elleriyle saban sürmüş, çapa yapmış, harmanda sap atmış, ülkenin katma değerine katkıda bulunmuştur. Eli öpülesi saf kalpli köylü insanımızı aşağılama senin haddin değildir. Hiç kimse yaptığı işten dolayı bir başkasını küçümseme hakkına sahip değildir.

Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğan Anadolu insanına bakışını ise, 3 Mayıs 1944 yılında tutuklanıp huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti'ye karşı sarf ettiği sözleriyle ortaya koydu. Vali, tutukluyu süzdükten sonra; “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.” dedi. (Doç. Dr. Özcan Yeniçeri, Yönetim ve Bürokrasinin Yozlaşmadaki Rolü-II) Bir dönem Anadolu insanını aşağılayan onların haklarını da kendisi belirleyen bu tür yaklaşımların sergilendiği bürokrasi anlayışından kurtulduk elhamdülillah. Artık köylere giden halkın ayağına varan, onları değişik vesilelerle ziyaret eden idarecilerimiz var Allah'a şükürler olsun. Sayın Konya Valimiz Muammer Erol Bey de hayatını ilme ve eğitime vermiş değişik dönemlerde aşağılanmış doksan yaşındaki büyüğümüz Eğitimci-Yazar Veyis Ersöz'ü evinde ziyaret etmesi bizleri ne kadar duygulandırdı.

“Saygıda cömert davranmak insanı fakir etmez.”sözü her zaman şiarımız olmalıdır. İnsanları Allah'ın şaheseri olarak görüp herkesin saygıya layık bir varlık olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Bir büyüğümüze yahut tanımadığımıza güzel sözlerle iltifat etsek ne kaybederiz. Ama çok şey kazanırız.  İnsanlarla ilişkilerimiz saygı sevgi ve zarafet, nezaket çerçevesinde olsa, kimsenin kalbi kırılmasa; dünya cennet bahçesine çevrilir. Hâlbuki yumuşak huyluluk halim selim olma, nezaket sahibi olma insanı yüceltir, muhataplarında büyük hayranlık bıraktırır. Kibar insana karşı saygı ve hürmet artar. Hele bir de bir daha yüzünü görmeyeceğin insanlara karşı kaba davranmak, onların kalplerini kırmak, kul hakkıyla ahirete göçmek demektir.

Kimse bizden incinmemeli ancak birileri bizim inanç ve değerlerimize karşı düşmansa onlara inanç ve değerlerimizi aşağılatmasına imkân veremeyiz. Onların yanında vakur oluşumuzu koruruz. Değerlerimizi aşağıladığı halde onun yanında da hoşgörülü olamayız. Gerekli ama ölçülü tavrımızı koyarız. Çünkü Müslüman duruşu olan eğilip bükülmeyen omurgalı bir insandır.

Kur'an-ı Kerim'e baktığımız zaman Rabbimiz kendini beğenip insanları aşağılayanları ağır bir dille eleştirmiştir: “İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez.”(Lokman,18)

Ama bir taraftan da size kaba davranıp, incitseler de onlar gibi davranmamamız gerektiğini Rabbimiz hatırlatıyor: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir tavırla önle. O zaman görürsün ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost oluvermiştir. Bu haslete ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak hayırdan büyük pay sahibi olan kimse kavuşturulur.” (Fussilet 34-35) Kötü davrananlara karşı diklenmeyip ama dik durmak, asaletimiz ve vakarımızı koruyarak nezaketi de bırakmadan cevap vermek aslında muhatabın da dostluğunu celbedecektir. Peygamber Efendimiz de insanları aşağılamanın insana günah olarak yeterli olacağını şöyle ifade buyurmuştur: "Müslüman kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter."(Müslim, Birr 32)

Bizler fani dünyanın geçici sakinleri olarak bize kalmayacak bir dünya için kendimizi başkalarından üstün tutarız. Hâlbuki bizden daha büyükleri, mal olarak da bizden daha zenginleri toprakla buluşmadı mı? Bazen hiçbir söz etmez kibirli, ama bakışlarıyla adamı yer bitirir. Deme bana benim niyetim çok temiz! benim kadar temiz kalpli var mı? Ne demiş Mevlana “Gerek yok her sözü, laf ile beyana... Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana!”  O halde bakışlarımız huzur versin insanlara!