Hepimizin hayatında mümkünse her daim sahip olmak istediği, yaşamının her anını geçirmek istediği bir duygu, MUTLULUK!

Dengeli bir yaşam mıdır mutluluğun sırrı? Yoksa başka başka sırlar da var mıdır mutlu olmak için?

Mutluluğun sırrı nedir?

Bu soruya hiç vakit kaybetmeden ve herhangi bir yorumda bulunmadan önce bir hikayeyle cevap aramaya çalışalım. Emin olabilirsiniz ki hikayeyi iyi okursanız ve satır aralarına dikkat ederseniz, bu SIR ile ilgili cevaplar bulabileceksiniz.

Paulo Coelho'nun Simyacı romanında geçen bir hikaye bu, sizlerle paylaşayım.

Bir tüccar, "Mutluluğun Sırrı"nı öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış...

Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış:

Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.

Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama "Mutluluğun Sırrı"nı açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş. "Ama senden bir ricada bulunacağım," diye eklemiş bilge. Delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş.

-Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.

"Güzel, demiş bilge, kaşıktaki yağı dökmeden yanıma geldin. Peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördün mü? Bahçıvanbaşı´nın oluşturmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördün mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettin mi?"

Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.

"Öyleyse git, evrenin harikalarını tanı," demiş ona bilge."Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."

İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış ve tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.

"Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge.

Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. "Peki", demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi...

"Sana verebileceğim tek bir öğüt var". "Mutluluğun Sırrı", dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan !...

Peki bu hikayeden ne çıkaralım?

Yaşadığımız çağ, düzenli ve problemsiz bir yaşam isteyen ancak hayatı düzensiz ve problemlerle dolu insanlarla dolu. Bu çağ, insani değerlerin eski önemini kaybettiği, çıkar ve maddenin egemen olduğu bir kaos düzeni. Bu düzen içerisinde yaşayan bizlerin inançları ya da beklentileri, başarıyı, kariyeri, mutluluğu, problemsiz ve düzenli bir hayatı, hayattan beklediğimiz maddi ve manevi arzuları bir yük gibi omuzlarımıza en ağır şekliyle aldığımız bir hayat.

Peki ne yapmalıyız?

Unutmamamız gereken bir şey var: mutluluğa ulaşmak için ve yaşamın bütün güzelliklerini görebilmek için özümüzü, bizi biz yapan değerleri asla unutmamamız, kaybetmememiz gerekiyor.

Mutluluğun sırrını bulmak için kaşıktaki iki damla yağı dökmeden dünya nimetlerinden de faydalanmayı güzellikleri görmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ama ne yazık ki bu işler ha deyince de olmuyor. Değer yargılarımızı, bizi biz yapan özümüzü, kişiliğimizi, gençliğimizi, zamanımızı, geleceğimizi, kariyerimizi, kaşıktaki yağ misali dökmeden, boşa harcamadan, kendimizi ve çevremizi hissederek ve hissettirerek hayatı anlamalı ve anlamlandırmalıyız.

Sağlıcakla Kalın!.

 

Mehmet Alper YOLCU

İLETİŞİM; Twitter : @mayolcu_ ve [email protected]