Aklımın idrak etmeye başladığı günden bugüne daha önce Nisan ayında bu derece sert bir kışı yaşadığımızı görmemiştim, şahit olmamıştım. Nisan'ın neredeyse ortasında sert bir kış günü yaşadık, tir tir titredik. 

En başta ifadeyim; Cenab-ı Hakk hayırlara çevirsin inşallah. Mevsimler şaştı. Takdir. Umarım birtakım güzel gelişmelere vesile olur. Ama şunu ifadeyim; ne hikmetse tam anlamıyla bir ısınamadık. İlkbahar mevsimine girdik ama sözde. Bakalım ne olacak?

Malumunuz geçtiğimi Mart ayı da gerçekten atasözüne mazhar olmuş, millete kapıdan baktırmıştı. Mart bitti. Nisan'a girdik. 'Ohh şimdi ısınma vakti' dedik maalesef yine ısınamadık. Tabii olan cebimize oluyor. Nasıl mı? Tekrar açılsın doğalgazlar tekrar yakılsın sobalar. 

Hazır söz gelmişken, şu doğalgaz kurumuna da birkaç laf etmek isterim.  Çok kazanıyorlar kardeşim. Kazandıkları paraya da zerre bir miktar bir şey demem ne haddimdir ne işim. Allah çarşılarına Pazar versin. Lakin olan benim asgari ücretle geçinen vatandaşıma oluyor. Aldığı zaten 900 küsür maaş, bunun yarısı doğalgaza gidiyor. Yok şunun vergisi yok bunun getiris cart curt derken soyuluyoruz. 

Esasında devlet anlayışımız yanlış bizim. Her ay devlete de onca vergi ödüyoruz. Demokratik devletlerde, hukuku, kanunu İslâm olan ülkelerde devlet halkında para almaz, bilakis halkına verir. Tabii bu dediğim bir ütopya. Maalesef böyle bir tablo şu an için yeryüzünde yok. 

Ülke olarak zor dönemeçlerden geçtiğimizi daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. Her şeyi hayra yormanın verdiği ferasetle olayları değerlendirip, ona göre rotamızı çizmeliyiz. Her şeyden önce bir kendimize çeki düzen vermeliyiz. Henüz vakit erken. Tövbe-i Nasuh kapısı kapanmadan istiğfar edip, af dilemeliyiz. Çünkü kendimizi kurtarmadan başkalarını kurtaramayız. 

Konu nereden nereye geldi. Hülasa tekrar başa dönmek gerekirse bu değişken mevsimlerde aman sağlığımıza dikkat edelim. Üşütmeyelim. Köşeyi de iki fıkra ile kapatalım.

At yarışına merak saran Temel bir gün hipordroma gider. Yalnız önünde delicesine bir o yana bir bu yana koşan atlara akıl erdiremez ve dayanamayarak yanındakine sorar. -Hah hemşerim bu atlar ne deli gibi koşup duruyor.  Adam da : -1. olana ikramiye var da ondan, der. Temel de cevap vererek : -Hah 1. olana para varda ötekiler niye koşup duruyor.   

Yüzü gözü mos mor bir adam muayenehane kapısından içeri girerken merakla der ki: Her tarafımı arılar soktu. Adama bakarak gayet sakin bir şekilde Doktor: Peki o zaman şöyle oturun da size birkaç iğne yapalım der.

Temel Nato da havacı olarak askerligini yapıyormuş. Ecnebi Komutan askerlere parasütle nasıl atlanacağını öğretmiş. - 'Uçaktan atlayınca birinci ipi çekeceksiniz. Paraşüt açılmaz ise ikinci ipi çekeceksiniz. Yine açılmadı, o zaman Meryem Anaya dua edeceksiniz.'  Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker paraşüt açılmaz, ikinci ipi ...çeker yine açılmaz. O sırada yere yavaş yavaş süzülen komutanının yanından geçerken sorar:  - 'Komutanim, komutanim.. O karinin adi neydi ?